Ýstanbul, Ýstanbul gibiydý o zamanlar;
Gökyüzü mavi, deniz maviydi,
Ýnsanlar, Ýstanbullu gibiydi.
Fýstýk çamlý korularý, cumbalý konaklarý,
Sakalarýn, yoðurtçularýn çýngýraklarý,
Yaðlý boyalý görkemli köþkleri, dut aðaçlý sokaklarý,
Evlerin güller, karanfiller açan bahçeleri vardý.
...Ve sabahlar, limon kolonyasý gibi manolya kokardý...
Gün batýþýnda
Kýzýl kiremitli damlardan aþaðý
Hanýmeli, akasya ve hüzün kokan akþamlar inerdi
Ve bir sokak fenerinin soluk ýþýðýnda
El-ayak çekilir, sesler dinerdi.
Sonra aðustos böceklerinin konseri baþlar,
Arnavut kaldýrýmý sokaklarda eðri-büðrü, güngörmüþ taþlar,
Bir pencereden; ’yurttan sesler’ korosu,
Bir pencereden; közlenmiþ çiroz kokusu,
Ve bir baþka pencereden
Buram buram sessizlik sýzardý.
Alman harbi daha yeni bitmiþti,
Bir lira, dört mark’tý ve bir simit beþ kuruþ,
O zamanlar gazeteler bile hep güzel þeyler yazardý...
Ünal Beþkese (1997)
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.