’
Bugün biraz daha þair uyandýn farzedelim
Bir deniz uzaklýðýndan gülümsedi gözlerin
Yaðmurla beraber sana vardýk bugün
Sýzdýk sýzdýk tek kalemle kaðýtlara
...
Hep o asfalt yoldan geçtik defalarca
Parmak uçlarýmýz yorulmuþtu yazmaktan
Bir öðle vakti
Daha da ýsýndým sana...
Kilim desenli minderlerin üstüne
Kurup bacaklarýmýzý baðdaþ
Belki bir þömine karþýmýzda
Bugün biraz daha þair uyandýn farzedelim
Çok sevdiðin þeylerde hep üst üste gelmiþ
Ateþle ve kýzýlla
Huzura ýlýyoruz...
Bozulacak diye kafiyemiz
Hep böyle ürkek
Sesinin ritminde týkýrdýyor kalbim
Hep böyle ürkek...
Ayný gözyaþlarýna dokununca ellerimiz
düðümleniyor dillerimiz
Su bile baþka
Su bile baþka bir þey ifade ediyor
Belki orada gökyüzünde
Belki burada yeryüzünde
Her þey bize kat kat deðiþik
Herkesin anlayabileceði bir alfabeden
Sessizliðin gevezeliðine veriyorsun bunu
Belki ayýplýyorsun sizi dinleyen duvar kaðýtlarýný
Kapý giriþinde kimsenin gözüne takýlmayan
Köþe tablodaki toz yumaðýnýda
Nerden bilebilirsin örümcek aðlarýnýn
masa saatinin
canlýlýðýný?
Rahatsýz edici olmalý bir mutlulukta
Unutulmamak için,
Þimdi o portmantodaki ceket bile,
Nefes alýyor...
16.59
Neptün.
’