“Zor olan
Ýnsan olabilmek deðil;
Ýnsan kalabilmektir.
Dikensiz gül bahçelerinde
babam da sever…”
Sen yazýn neþeli günlerini severdin
ben kýþýn kasvetli gecelerini özlerdim
Kumsalda koþan çocuklarýn cývýltýsý
bozacýnýn narasýna çarpar kaybolurdu
kar altýndaki þehri seyrederken..
Pek içine sinmese de
pek de þikâyetçi deðildin
kardan adam yaparken
denizi kumu düþlemekten…
Yaz kýþ diye tutturdukça biz
sonbaharýn gazabýna uðrardý yüreðimiz
Ýki kaçak yolcu olup
vurgun yemiþ düþlerin terkisinde
dört nala firar ederdik Abant ormanlarýna
akýl desen koþar adým, soluk soluða ardýmýzda..
Buluþurdu ellerimiz göl kenarýnda deli divane
ýlýk rüzgârlardan hazan demleyip
kýzýl yapraklardan hüzün içerdik
sýrtýmýz asýrlýk bir aðaca emanet..
Sen pek sevmediðin için sarýlarý
ben hep görmezden gelirdim
sararmýþ yapraklarý
bir de küçük hazin yalanlarým olurdu biliyorsun…
Sen gündüzün ýþýltýlý aydýnlýðýný severdin
ben gecenin gizemli karanlýðýný
Ama akan sular dururdu ufukta
gün batýmý tahtýna oturduðunda
Gözlerimiz bir yamacýn zirvesinde kavuþur
ellerimiz vuslatýn dibinde buluþurdu
ayaklarýmýz ise boþluða emanet..
Denizden nem yutar, guruba dem tutardý
Her birine ayrý isim verdiðimiz bulutlar
Aþaðýda renk renk uçurum çiçekleri…
Çok çalýþtým, çok istedim
sana gökkuþaðý armaðan edemedim
hiç heveslisi de olmadýn aslýnda
Ne zaman bir davete katýlsak kol kola
siyahýn asaleti yeterdi sana
Doðuþtan maviliklere sevdalýydýn ama
ne zaman savaþa tutuþsa renkler
-adaletinden olsa gerek-
hep beyazý birinci seçerdin
diðerleri ise ayrý bir yana…
Renksizdir, içi umutsuzdur benim heybemin
Eðer parlak taþlara rastlarsan kapýmda
bil ki onlar senin
Belki treni çoktan kaçýrdýk ama
tam bize göreydi belediye otobüsleri
Ýki öðrenci bileti yeterdi
körüklü otobüslerin arka camýnda
içimizdeki ateþi körüklemeye..
Evet bir bozgun türkü þimdi ilk sevmelerimiz
notalarý yedi bölgeye daðýlmýþ
Çoktan yaðmalanmýþ çocukluðumuz
Hüznü dört mevsimden saðýlmýþ
Masumiyet dersen yürekte gizli bir muska
Gel cimcime demeyeceðim artýk sana
Gel sevgilim, sevgi kelebeðim de demeyeceðim…
Gel kadýným!
Baþýn dimdik gel
Omuzlarýnda yýllarýn yorgunluðuyla gel
Apar topar çýk da gel
Býrak bu sefer de uymasýn ayakkabýlarýn kýyafetine
Mutlak bir inançla sapla topuklarýný
karanlýk sokaklarýn beþ para etmez ciðerine
Adýmlarýnýn yankýsý boðazlasýn
iþgal altýndaki sokaðýmýn asýrlýk sessizliðini
Yüzsüz kapým zaten aralýk gittiðin günden beri
Yaslan omuzlarýma tek bir kelime konuþmadan
gecenin çatal dilli bekçileri
ve karanlýðýn yenilmeye mahkum soytarýlarý
saklanacak yer arasýnlar utançlarýndan
biz ayrýlýk türküleri uçuralým mehtaba
gün doðana kadar..
Bekle, iyice çözülsün ellerinin buzu
âminler kurban edelim güneþin doðuþuna
sonra, nereye istersen oraya git..
biliyorsun ben seni, sensiz de severim...
(hem de karanlýða inat!...)