ÂRÂF
Kýskacýndayým dönencelerin,
Takvimden son yapraðý devirdi Haziran.
Üç yüz altmýþ yedinci günün kapýsýndayým.
Mevsim Hazeran,
Gün Hazeran,
An Hazeran!
Ya ortasýndayým uçsuz bucaksýz bir sahranýn,
Ya da hiçliðe uzanan bir uçurumun ucunda.
Çözemedim ben miyim eriyen,
Yoksa zaman mý eriyor avucumda?
Ölçüsüz aldanýþlarýn pençesindeyim,
Had bilmez oldu azgýn hazlar.
Karalar ne kadar umarsýz burada,
Ve ne kadar çekingen beyazlar!
Söyleyin neden erimiyor güneþte buzlar?
Nasýl gölgeler böylesine hoyrat ve rüzgâr yersiz?
Neden ateþ bu kadar çekingen ve nur fersiz?
Allah için söyle Hazeran, ben neredeyim,
Hangi zaman diliminde?
Yoksa kayýp mý oldum ârâf ikliminde?
Öyle deðilse bul beni Hazeran,
Azrail gelip bulmadan;
Bulup ruhumu almadan
Bul beni ne olur,
Bul…
Artýk çok geç!
Anladým ki ârâftayým!
Varla yok arasýnda,
Temren ile ok arasýnda!
Bir Hazeran sarasýnda!
Yani bir dikenim yetim yarasýnda,
Hayat bulmuþum, savruk bir hayatýn darasýnda.
Koyma beni darda, düþ yakamdan Hazeran!
Etme kula kul beni,
Ya býrak ben olayým
Ya da sen Rabb’e kul kýl beni,
Sen Rabb’e kul kýl…
Ârâftayým,
Gün ne doðmuþ ne batmýþ,
Varlýk ölüm uykusuna yatmýþ.
Baþým Azrail’in sadaðýnda,
Bir nefes ararým ölüler otaðýnda.
Ne güldeyim ne harda, dardayým Hazeran darda
Bir an düþün Hazeran bir an
Bin nefesten mahrum bir nefese mahkum bir an
“Kulaklarý saðýr eden sesin geldiði” o an:
Daðlar üstümüzde bir yün gibi savrulunca;
Taþlar eritilmiþ madenler gibi kavrulunca
Hesap korkusu sinemi saracak.
Derileri soyan alevli ateþ yaklaþýp,
Günahlarýmý soracak.
Ýþte o an tanýmam seni
Önümden çekil…
Sil beni,
Yalýn ateþten bir alev etrafý sarmadan,
Münker-Nekir, “Rabb’in kim?” diye sormadan
Sil beni ne olur, yoksa çok geç olacak!
Etrafý kýzýl duman bürümeden;
Kýrmýzý bir gül gibi kýzarmadan gökyüzü.
Tenim gülün acýtan kokusunu bilmeden henüz
Sil beni Hazeran,
Mevsim olmadan cehennemi güz
Ne olur sil beni
Sil…
Cehennem, kýzýl örtüsünü üstüme çekmeden;
Yakýtý insan olan nar, tenime azap ekmeden;
Günahým olan gözlerini çekmezsen gözlerimden
Deðil kýzýl alevler,
Yakar o gün kül beni.
Yakar o gün,
Kül…
Ne ateþteyim ne külde,
Kulu kül edecek bir taþým Ebabil’de!
Ârâftayým
Zeytin gölgesinde serinlese de günahým;
Bilirim ki Sekar vurunca, iþe yaramaz gölgeler.
Alevler körükleyen ateþli ahým,
Maden gibi eritirken semayý
Yetim baþý okþayan elim olacak silahým.
Oysa þimdi avuçlarýndayým,
Bir aþk kalesinin burçlarýndayým.
Sal beni,
Kýzýl alevler almadan;
Hesap mahþere kalmadan
Sal beni Hazeran,
Sal…
Ortasýndayým, tandan çok uzakta gün ortasýnda;
Alevin, közün ve gözün sultasýnda.
Ârâftayým
Sol ayaðýmý yalar Cehennem alevi.
Kime ne diyeyim,
Bendim emzire no azgýn devi.
Sað elim Reyyan Kapýsý’nda Cennet’in,
Ârâftayým, adý bu olsa gerek cinnetin!
Uzanýyorum, varamýyorum,
Kilitli dudaklarým yalvaramýyorum.
Naçar kelimeden dil…
Bilemedim benden daha mý masum Kabil ?
Ârâf bu!
Belki de Cennet aðaçlarýnýn gölgesinde
Gümüþten kâselerle mercan bakýþlý güzeller,
Sersebil akýtacak yüreðime;
Zencefil kokulu Sersebil!
Belki de ölümsüz tazeler dolaþacak dört yanýmda
Etrafa saçýlmýþ inciler gibi.
O gün gözüm görmez seni
Bunu bil…
Dedim ya ârâftayým…
ilhankurt
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.