tahta beþiklerde
kah Van’a, kah Muþ’a, kah Mersin’e
kent kent, ilçe ilçe çoðalýrdý umut
çoðalýrdý Diyarbakýr’dan perçemi leylisine
Anadolu’nun yeþiline
..........Ege’nin mavisine
tahta beþiklerde
kundaklandýðýmýz topraðýn rengiyle
topraðýn rengiyle büyürdük kardeþliðe
türedi hak yiyiciler
türedi fitneler tuttu dört bir tarafý
þimdi kederden merdivenler dayýyoruz gökyüzüne
üstüne þiirler yazýyoruz kayýplarýmýzýn
yürekler kanýyor tiktaklarýnda saatlerin
yýrtarak geçiyor gövdeleri zaman
zaman kana bulanýyor
kimi görsen
kimi düþünsen acýlý yalnýzlýk
gözler katranla boyalý
gözler güz boraný
yaralý, tepeden týrnaða
yaralý
suspus olmuþ, nicedir gülmeyi unutmuþ
sarýp sarmaladýðýmýz, dizdize soluklandýðýmýz
ekmeðini yiyip, suyunu yudumladýðýmýz
yarenlik bulduklarýmýz, yaralý
mavi damarlarda pýhtýlaþmýþ bir kan gibi donup kaldýk
aðýtlarla, iniltilerle aþýndýrdýk gýrtlaðýmýzý
bu ne yaman bir acý
hangi saça dokunsak darmadaðýnýk
üstümüze yaðmur gibi yaðan bu kara günlerde
göze düþmeyen-söze dönüþmeyen
güneþ kimin göðsünde
parça parça bölünmelerin eþiðinde
sararmýþ yüzlerden, soðumuþ tenlerden çýkýp giderken
ve inlerken inim inim
iman kimin göðsünde
küsmüþ sýrtýmýzda gezdirdiðimiz çapa
elimize aldýðýmýz orak
alýn teri döktüðümüz
küsmüþ yakasý açýk ak toprak
boþ sarnýçlarda çýðlýklarý duyulan
sallanýp kanat çýrpan çocuklar þahittir
yabanýn doruklarý çýnlýyor tarla kuþlarýyla
korkunç þamata duyuluyor
gelecek belirsiz
boyasýn yüzünü, tarasýn saçlarýný
süslensin arsýzca
bu dünya var ya
bu dünya
Müsadenizle