Ne rüyasý...
Gördüðüm þey tam bir kâbus
Biri somut, biri soyut iki baský arasýnda
Sýkýþtým; durum oldukça müphem
Sonra yaptýðým iþ çok vahim
Sahi ben ne yapýyordum
Unuttum…
Sesim köpük
Taþa çarpar daðýlýrým yoktur þüphem
Baðýrdým duyulmadý olanca güçle
Kaskatý kesilmiþti vücudum
Adeta kütük
Bir türlü açýlmayan rüya kapýlarýnda
Bekliyordum kurtulmaya bir umut
Beni rahatsýz eden bu hususlardan
Küçük küçük
Kesilmiþ parçacýklar rastgele uçuþurken
Kýþ bitimi nihayet yuvaya dönen göçle
Kuþlarýn teleðine yapýþan umutlarým
Çiseleyen yaðmurun ardýnda býraktýðý
Toprak kokusu gibi yavaþtan yayýlýrdý içimde
***
Gölgelerle vuruþurken
Saklanan ben miydim
Gerçeðe sýrtý dönük
Anlayamadým
Sus...
Mahpus olmuþ atlar gibi harada
Öylesine..., bir masalýn içinde yaþýyordum
Eski zaman diliminde -Buhara’da-
Bir taþ konak avlusunda bir sedir
Tam önünde unuttuðum bir þeylerle
Git-gel uðraþýyordum
Bilmeden ilkbenimde
Bilseydim, bilenlere sorardým:
“Bu nedir… “
Derdim “Ah!” çekerek
Göçerlerin gözlerinde
Akýp giden benmiþim meðer
Fark edemediðim
Kývrýlan nehir gibi kaç senedir
Elimde söndü sönecek bir mum
Kör-topal yürüyorken
Gözlemledim çevreyi
Saðýrdý umum
Ah kaderim…