dudaklarý aralýk çehre anýlar tarihinden kovulmuþ
zelzele ile iniyor umudumun anayurduna
hüznü buruk eylemler türetiyorum..
-bitmeyecek doðaya dönüþ baþlýyor-
kendinden önce çýðlýðýn giriyor
o küçük seslerin deliðinden
ellerimin önüne felç kulesi kýz inmiþ
uzanýyorum tutamýyorum
dilimi kesmeyi düþünüyorum kendi suretimde
ýramýþ pencerede yýlanlarla
sessiz
ve
kesik kesik
âþký konuþuyorum
köþelere ölüm ‘mü yerleþmiþ
felç mi bilmem; kýpýrdayamýyorum
ihanetin yedi veren gülüne kök oluyorum
yer altý odalarýnda yuvarlak taþlar biriktirip
kaçak harçla karýþtýrdým -duvar örüyorum-
su derin kuyularý dolduruyor
her hangi bir sýzýntý kendini gösterdiðinde
kin ve nefretle -týkýyorum-
kaçýþ dehlizlerini týkadým
oksijen tükeniyor
pazarlýða oturuyorum seslerle
kol gibi anlaþamýyoruz geçit vermiyorum giriþlere
peki kim kýlavuz olabilir bana
kol kol denizlerin aktýðý yeraltý nehirlerinde?
-kimse;-
Ýnsan durma!
soðumuþ dehlizlerde mervaniler’i oku; -oðullarýný çoðalt-
bastýrýlan her þey Hayat’ýn süt çocuðu gibidir
her sabah kuþkuyla uyanan insanýn anlamý varsa
dünya üzerinde bir nokta yer deðiþir
çýðlýk ezgisini son nefes kan ve güçle okur
kendi tarihini anlatýr!
ruhundan taþýyorken hayat!