Yalnýz bir mýrýltý sakla þimdi
içlerinden þehirler geçen þarkýlar söyle Galata’da
yüksek mimari eserleri,
uluyan gözleriyle yorgun atlarýn fantezisi
kedilerin hiçbirinin umurunda deðil gökdelenler
baþ aþaðý en renkli natürmort çizen iki kaþ arasýnda
sigara molasý vermiþ kadýnýn üþüyen elleri
ben gördüm mesela, sonra utandým da soru sormaktan
yarýn mýydý, yoksa dün gibi mi hakeza
hakçasý en doðal yanýtlar taþýdým þimdiye kadar
kendi günahýmý soruþturmadýðým gibi, üstüne sayýsýz hatýra
ayný renkte göçmen kuþlarý kanatlandý
gün doðdu, battý, tekrardan çöküþ
vazolarýn altýndan toprak taþýdý avuçlarým lavaboya
bir boy daha büyüdü peygamber çiçeðim
iþbirlikçi bahar umut verdi, umut yaþamaktýr diye de ekledi
renkleri koyulaþtý devinim evrelerim sonrasý
göðün hýçkýrýðýn da havlayan bir kuþ gördüm
ünsüz sözleri yaktý bu þakacý takým elbiseliler
etiyle kemiðiyle verilen bir çað olduk
kurtlar neþeliydi, papaðanlar çýðýrtkan her zamanki gibi
içine þimdiki zamanlar eklenmiþ periler sarardý
bir tablonun en manasýz yerinde duraksadý an
dili cennete ait buruþuk hüzünler karýþtýrdý çocuklar
silmeye çalýþtým perdesiyle göz yaþýný ahir zamanýn
ay soðuk bir avuç içini andýrdý, gün kantene döndü
sýmsýcak bir bitiþ alnýna çizilmiþken kýkýrdaðýna genç kýzýn
elma aðacýna bir kurt daha týrmanýverdi
kahverengidir dedi ölüm, toprak nasýl da soðuk
anne dedirtmiyorlar burada, burasý görülmemiþ savaþ
tanýdýklarýn seslerine þahit oluyorum
ovalar, göller, çöller, vadiler; nasýl da dümdüz
çiçeklerin kokusunu alýyorum
bir de gün aþýrý dua sesi
hafiften seyrediyorum boðazý
kurþuni bir ses bölüyor aðýr metallerin arasýndan
Ah en güzel çiçektir o hiç görülmemiþ ‘tanrý’
eðil dünya, avuçlarýmdan rahmet içereceðim sana
o en güzel çiçek kokacak elbet ruh balið olduðunda
yeter ki sen hakikati kayalarýn arasýnda sýkýþan kuþa fýsýlda