Tülay Lâl’e
avuçlarýnda çizili
yol hikayelerinde düþürdün gamzeni hazer
kalk ve bak!
kim daha çok yaðmýþ gök-yüzümüze
uzadýkça saçlarýn acýlara dolandý koyu sarý
cenin pozisyonunda mý aðlar her acý
buzdolabýna kaldýrmýþ annen gamzelerini
çocuk cesetleri birikmiþ "lö sev" sokaðýnda
mor çizgiler tarif eder mercan gözlerini hazer
tahta taraklarla tarýyorsun gecenin yalnýz saçlarýný
ellerini kaldýrýyor bir þehir aðladýðýnda
düðme kavanozuna saklamýþlar uçurtma ipini
ölü kelebekleri,tahta atýný ve bez bebeklerini
sözcükler dilinde buharlaþýyor sustuðunda
bir sayfasý kývrýk kitap gibi noktalýyorsun
sandýk lekesi gençliðini
duvarlarýna þarap dökülmüþ otel odasýnda hazer
kemik beyazý ellerin þükür topluyor
yüzünün nemli sayfalarýný bir bir okudum
gen çýkmazý yormuþ gözlerini geçmiþin tozlu rafýnda
sehpaný tekmelerken göðündeki yýrtýcý kuþlar
kopmuþ boynundaki kanlý urgan
esmer kumlarla yürümüþ çýplak ayaklarýn
birazdan teslim olur liman
deniz dökülür þiþelere
martýlar göç eder baþka yurtlara
aðlama hazer
hazer aðlama
...
uçurum ve beyrut kokulu saçlarýna masallar anlatsam
sýrtýnda esen rüzgârlarý yakalasam
yaðmura tutulan gözlerini yýkasam gözlerimle
bu hikayenin sesinde sigara söndürüp küfretsek
gelmiþine geçmiþine
bir tek keje çýðlýklarý kýrar zincirlerini hazer
giyotin kesiði ince boynun
mermere düþen yüzük sesiyle irkiliyor ruhun
hangi öyküyü giyinsen üþüyorsun hazer
çocuk gibi dudaklarýný buruþturuyorsun
koynunda büyüttüðün þiirlerden haber alýnamýyor
süresiz oturum izni alýyor yüreðine bir aðrý
gözlerini tehdit eden gözyaþýna yumruk kaldýrýyorsun
gideceðin yollarý oyalýyorum hazer
gitme, gitme ki vurulmasýn ayaðýndan bir þiir
kaldýðýn yerden gül diye ayraç býrakýyorum kapýna hazer...