söndürülmüþ ýþýklarýmýz, derin bir soluðun içindeyiz
kim kimden daha çok cellat seçemiyoruz
sanki sesimizi boðmuþlar, sanki sözlerimiz ölü doðmuþ
kör olan gövdelerimiz kendine küs
kýrýlan dallarda, sönen ocaklarda yakýlan aðýtlarý dinliyoruz
sanki dilimizi kesmiþler, aðzýmýzý silmiþler yüzümüzden
sanki zincirli mahkumuz
sanki yaðlý kementler atmýþlar boynumuza
iþlenmiþ ve iþlenecek olan bütün suçlar kabulümüz
soluyor topraðý solucanlar
geniz yakýyor insanlýktan ikmale kalmýþlarýn aðýz kokusu
karanlýðýn esmesinden belli, tozun topraðýn
yakasýnda çiçek taþýyan baharýn yerinde kara bulutlar havalanýyor
akrep kuyruðunu kaldýrýyor, yýlan dilini uzatýyor
zehir damlýyor saçaklardan asma yapraklarýna
mevsim kýþtan el çekmiyor
onursuz olmanýn utancýný taþýyor zaman
“unu elenmiþ, eleði asýlmýþ” ,
bir yorgun çýðlýk gibi kývrýlmýþýz yataðýmýza
sanki mucize bekliyoruz kanýn durmasý/yaranýn kapanmasý için
acýmýzý acýmýza vurarak ufaltmaya çalýþýyoruz
ne yana dönsek dar boþluk, nereye yürüsek çýkmaz sokak
ne tuhaf böyle
nefes alýyormuþ, yaþýyormuþ gibi yapmak
kula kul olarak
..............pul olarak
.....................rezil olarak yaþamak
ne tuhaf