Ve izbe bir gece,
Çaðýrdý adamý katran rengi sinesine…
Karanlýðý delercesine,
Uzayýn kara deliðinden girercesine
Yol aldý adam…
Yürüdü çaðrýnýn geldiði sese.
Buz gibi ruhunun üþümüþlüðünü,
Alev almýþ, yanan bedeniyle ýsýtýyor,
Ýsyan halinde Asi’ye gidiyordu.
Sýcak bir kýþ gecesini
Ruhunun derin buzullarý soðutuyor,
Uzaklardaki soðuk iklime göç eden beyni,
Aradýðý ýþýðý bulamayýnca,
Karlara saplanýyordu yoklar diyarýnda
Ve aðýr yaralýydý.
Düþe kalka indiði,
Ayakkabýlarýnýn boðulduðu sularda,
Tenine vuran damlalar gözyaþlarýyla buluþuyor,
Buhar olup uçuyordu korlaþmýþ bedeninden.
Kim bilir hangi buluta karýþacak,
Hangi uzak iklime kar olarak düþecekti?
Belki O’nun yanaðýna düþen her kar tanesinde,
Adamýn ten kokusu ve gözyaþlarý olacaktý.
Gün ýþýdý,
Düþüncelerin yoðun saldýrýsý altýnda…
Sýrýlsýklamdý
Ve gözleri gibiydi artýk teni.
Utandý,
Issýz kalabalýða karýþtý.
Uyuyamadý evinde.
Beyaz tavanda izlediði korku filminde
Asi, zeytin yeþiliydi ve ters akýyordu.
Çaðýrýyordu…
Gündüzün zehir renginde,
Asi’nin çakýllarýnda buldu kendini adam.
Aradý sevdasýný isyan sularýnda.
Ruhu derinlerde boðulmaktaydý
Ve Asi ilk kez hýçkýrmaktaydý.
O an, yüreðindekileri mýrýldandý
Ve damlalarý derin sulara býraktý.
Asi boþuna ters akmamýþ,
Kim bilir neye isyan etmiþ…
Asi boþuna zeytin yeþili akmamýþ,
Kim bilir hangi yeþil gözlere hasretle
Yeþil yeþil yanmýþ da yanmýþ.
Suskun ve derin isyanda,
Asi’deyim her an…
Denize dökülmeyi öðreniyorum ondan.
Asi getirecek seni bana
Ya da götürecek beni sonsuza.