ölü şehir
Ölü þehirleri sever insan.
Nerede bir harabe,
yakýlmýþ, yýkýlmýþ antik bir kalýntý varsa
bulur, ve gidip gezer orayý…
Bir þehrin ölmesi için
üzerinden bin yýl geçmesi gerekmez.
Ýnsanýn ölmesi yeterlidir.
Kum torbasý gibi dolaþýrken sokakta,
düþüncelerin çekip çýkarýldýysa beyninden,
boþlukta dönen gezegen misali
bakýyorsa gözbebeklerin güneþe,
yaþama sevincin bir martýdan fazla deðilse,
ya da cebin boþsa,
iþsizsen,
terkedildiysen,
penceresi olmayan bir ofiste çalýþýyorsan sýcak yaz gününde,
tatile çýkmadýysan bu sene,
ortalaman düþtüyse,
sýnýfta çaktýysan,
o kadýn sana yüz vermediyse,
gidip baþka bir hergeleye verdiyse,
aldatýldýysan,
kahvaltý edemiyorsan,
kahve bittiyse evde,
sigarasýz kaldýysan,
tuvalet kaðýdý almayý unuttuysan,
kabýz olduysan,
çýkarmayý unuttuðun çöp kokuyorsa,
temiz çamaþýrýn kalmadýysa,
ayak týrnaklarýn uzadýysa,
yalnýzsa dudaklarýn, gözlerin, ve avuçlarýn,
köprü trafiðinde sýkýþtýysan,
oturacak yer bulamadýysan otobüste,
deprem gibi bekliyorsan olasý ayrýlýðý,
kýrmýzý ýþýkta geçen hýyar sýktýysa canýný,
kýsacasý mutsuzsan,
bedenen yaþýyor olsan bile,
yaþadýðýn þehir ölmüþtür…
Bunlarý düþünerek ölü þehrine gelen turistleri izleyen
sütunlar misali durursun bir köþede…
Ölü þehirleri sever insan, þehirler de ölüleri…
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.