Ölümün ruhsal anatomisi
Dikçe
Ölümün ruhsal anatomisi
1-
kendi kendime ne olduğunu sormaktayım!
birisi bana çıksın desin!
ölmeye hazır mıydım?
onuncu kattan bir anaforun içine
atlayan hayatımı yıldırım gibi düşerken;
kendi ellerimle tutabilirmiyim?
2-
durumun acaipliğini tamamen mazur görebilirim
gözlemlerim şekil değiştirirken
siyah renkli bir tüneli geçip
adsız, ünvansız cebrâil ile mülakata geçebilirim
3-
paraşütü icat eden kişinin kadavra halini de düşünerek
nihayet bir
’yücelik’ hali ortaya çıkabilir bende
ölüm ilanı önceden verilmiş insanlarla bir araya gelebilirim
zaten bütün hayatım cereyan etti öncesinde
bedenim ruhumu ti’ye aldı gözlerimin önünde
ve bütün bu zaman esnasında bedenim şâh dedi
ruhum mât oldu
4-
küçük çocukluğumun önüne insani kelimelerle set çekmiş kör/ebe/v(b)eyinlerin
iştah kabartıcı bakışlarını hâlâ unutmadım
yanlarına yaklaştığımda tuhaf bir şey oldu
varoluşun tüm imajinatif oluşumunu senaryo haline getirmiş
çirkin gözle gören, işiten maddi olmayan bir filmi içsel kurgulayıp
kendi hayatlarını hiç ölmeyecekmiş gibi olaylı hikayelerle süsleyerek
ve hastalıktan bıkkınlık vehamet olup çöktüğünde
dirileceklerini düşünmeyen
özellikle;
-korkmadan yaşamak- gerçeğini iğdiş etmeden
bir gerçeklik duygusu vermediği için taştan mâbede
ufak,niş, parlak kandiller bıraktılar yanıma tam dibime
5-
oysa;
yok edilme korkusu şiddetli bir hırıltı, bir ses korkutuyor
hindistan cevizi yağı ile saçlarını parlatan
zincirini koparmış g/ötürü yaşayan
düş kırıklığı heybelerinde kendilerini inandıran
derinlerine ta içine sokulup medet uman
yalnızlığın tiksindirici kokusuna katlanmayı göze alan
varlığın duyumunda üç boyutlu evrenin ufuk çizgisinde ki adamlar
ki; aslında orada başlıyor ölümleri bilmiyorlar
nihayet;
ruh yükselmekte;
ruh çekilme de;
ruh fırlayış ta;
6-
içsel sakinlik hissedersin artık
o mutluluk duygusu
hiç bir musikinin içinde olmayan o muazzam melodi
ve etrafı aydınlatan o ışık
belki öncesinde sevdiğin bir insan bir canlı karşılayacak
kim bilir sıkış tıkış bir otobüste yer vermediğin bir yaşlı;
7-
kısacası;
Azizler,Melekler, hz İsa, hz Musa, ve hz Muhammet karşılayabilir ruhu/nû
sen sadece karanlığa çekildiğini bilmekteyken
ayrılıştan sonra hissettiğindir dirileceğin an
insan içinin en saydam halidir bu
Ey ilk doğuş! nerede sapları kopartılmış günlerin en hüzünlü adamı!
Ey sonsuzluğu bilmeyen adam! savur salyalı bir hayvan gibi duyduğun dehşetini
Orasıdır bil artık kendi ruhuna gerilir bir ışın şemsiyesi
Dirilir çok şeyin başlangıcı -geçmişin tanımsız örtük- adı bundan sonra.
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.