“Ýkra” diyordu Yaratan,
Ýkraaa…
Kat kat aydýnlanýrken kâinât,
“Oku”nuyordu gözlerden
Ruha üflenen hakikât.
Bir çýðlýk gibi yükselen, dile düþen ilk vahiy…
Sabah serinliði gibi efil efil
Doluyordu gönlün en kuytusuna.
“Ýyiliði emret ve men et kötülükten” diyordu sonra;
Bir peygamber vazifesiydi bizimkisi.
Tebliði ilim, menzili irfan, azýðý aþk olan.
Bir dergâh minderinde mürþid
Rahlesinde çile, yýllar yýlý…
Öðütleri asýrlar aþan Mevlânâ idim.
Bir Tapduk kapýsýnda Yunus’tum,
“Elif okudum, kendimi bildim.”
Akþemseddinin aðaran sakalýnda
Bir fetih müjdesiydim.
Bir yurt dokudum gönül tezgâhýmda ilmek ilmek
Renk renk bezediðim emeðim, göz nurum, alýn terim…
Bayrakta dalgalanan; saçýmýn aký ve senin al yanaðýn.
Gergefine vefa iþlediðim,
Gönlüne çiçekler serdiðim,
Hakkýmý helâl, ülküsünü hilâl eylediðim…
Yedi kandilli süreyyam,
Gül bahçem…
Seninle baþladý rüyam
Seninle bitsin hikâyem.
Adaðý ömür bir yolun yolcusuyum iþte ben
Gün geldi þâkîlerce çekildi bedenim bayrak direðine,
Gün geldi alevlere attým kendimi bir köy okulunda
Ýbrahim gibi bir gülþendeyim þimdi.
Enkaz altýnda yalnýzdým can verirken depremde
Gözlerimde, son dersimin hayali…
Bir kez daha gelsem dünyaya, yine de
Öðretmen olmak isterdim,
Öðretmen…
Ben, yeni yetiþen nesillerin elinde meþale
Karanlýðý yýrtan bir zafer türküsü dillerde.
En uzak, en sarp, en soðuk ve en yalnýz yerde olabilmek
Bir güneþ ülkesinin burcundan adsýz kahramanlar gibi geçmek
Bir hatýr, bir vefa, bir yemine karmak gönül harcýný…
Baþöðretmenim gibi milletime ahdým olsun
“Yurdum seni yüceltmeye andlar olsun.”
OLCAY GÖKÇE (KASIM 2011)