Kasým...
An gelir
Kanlý seremoni eþliðinde hayat
Dokuz kandil ýþýðýnda
Bir akrebe can verir
Çýðlýk çýðlýðý doðurur
Küçük bir düþ konar avuçlara
Tüm türkülerin dili baharca
Herhangi bir gün…
Buðulu eteðinden tutar kýz kulesini bir çocuk
Denize dört þerit yol açar parmaklarý
Mavi düþler taþýr uykularýna martý çýðlýklarý
Ýstanbul yedi kanadýyla sarmalar
"Çingeneler Zamaný"
Yýl gelir…
Üsküdar yokuþunda düþürülür bir çocukluk
Hüzün basar burnunu çekip aðladýðýn kaldýrýmlarý
Pencereden son kez bakarsýn denizine
Sayýp bitiremeden siyah masadaki yýldýzlarý
Hacýyatmazlarýnla veda aný
Kasým yine…
Aðzýyla seni yemleyen baba güvercin
Soluk soluða þimdi
Yüreðindeki bu sýkýþma niye
Yoksa...
Eski ahþap ev gelir gözünün önüne üç katlý
Hani o ikinci kattan camla birlikte düþtüðün
Sol alnýnda dikiþ izi býrakan
Sonra babanýn sesi gülümsemeli
“Herkes anne diye aðlar hayatta, benim kýzým baba diye”
Vakit gelir, yüreðin çekip kopartýlýr içinden
Bir gururun kalýr geriye, bir gri kazak
Hani yakasý fermuarlý diye çok sevdiði
Ama ille de sen aldýn diye sevdiði
Bir de sarýlýp uyuduðun kazak kokusu
Üstünden tek tek topladýðýn saçlarý
“Ölüm kokardý tüm kasýmpatýlar
Burnumun direðini sýzlatacak kadar"
Nevin Koçoðlu