pencere önünde yarým bir poðaça buldu güvercin;
beraber yiyorduk...
…belki de o hapisten hiç çýkmamalýydým
demir parmaklýklar arasýndan her þey daha güzel gözüküyordu
senin hasretin, senin yokluðun daha güzeldi
kuþlar, aðaçlar; sahilde dolaþtýklarýný bildiðim sevgililer
daha masumdu her þey
bir manasý vardý hepsinin
sensiz kalýþlarýmda içimde büyüyen senin;
daha bir sürü sahip olamadýðým þeyin.
kanýtlanmýþ bir suçum yoktu elbette,
ama yaþamak istemek bu ülkede çok büyük bir suçtu.
-Tabi ki kimseye anlatamazdým bunlarý!
Zordu her þey;
baþarmak için durmadan koþmalýydýk
ama nefeslerimizin kesileceðini bilmiyorduk.
Sorumlu tutulduðumuz bazý adý konmamýþ ihtiraslara sýðýnmýþtýk.
Zýpkýn sancýsý yüreðimizin bütün çýkýþ yollarýný kapatmýþtý.
Karanlýk
ve bir o kadar da yalnýz kalýþlarýn yüreðimize deðiþlerinde
ellerimizin göçmen kuþlarýný azat ediyorduk cennet cennet.
Elbette gülümseyebilirdik;
hiç olmazsa yanýlabilirdik daha makul bir yaþamda.
Bu yüzden ne kadar söylensem boþ,
ne kadar unutmaya çalýþsam, yüreðim daha bir loþ!
Bu yüzden ‘’Hapset!’’
cemrelerin kaza geçireceði bir mevsim için;
tüm aþklarý ilikle geçmiþine.
Yok saydýðýn an gözlerini,
bir ilk olabilir diye belki de…
ve düþün uzunca,
ihtilal akþamý sokaklarda karaborsa aþklarda gülebilirmiþ
hem de bu sefer fahiþ olmayan fiyatlardan baþlayarak
en temiz sayfada!