ANNEMİ HATIRLIYORUM...
bütün anneler eli öpülesi ,sevilesi, baþtâcý olasýdýr yaþadýðýmýz, ve yaþadýklarý her gün...
Hakka yürüyen annelerimizin mekâný Cennet olsun...
ve kalem dostum tüm annelerin ANNELER GÜNÜ mutlu olsun...
ANNEMÝ HATIRLIYORUM... (yeni düzeleme)
annemi hatýrlýyorum,
dar vakitli, kurþun renkli ikindilerinde Emirgân’ýn
akþamý beklerken
oturma odamýz sýcacýk.
“Þakir Zümre” sobasýnda, korlar çýtýr çýtýr
üstünde mavi porselen demlikli çaydanlýk
yeþil gözlü “Philips” radyoda saba faslý
ud’la ara taksimi Þerif Ýçli’den
annemi hatýrlýyorum
ikinci kattaki misafir odamýzýn þahniþinde
pencerye dayanmýþ
siyah sürmeli elâ gözleri
mor salkýmlý akasyalara dalmýþ
akasyalarýn ardýnda Kanlýca uzakta
akþam güneþine boyanmýþ
annem, o güzel, âhenkli sesiyle, usulünce,
eski bir þarkýyý söylemeye baþlamýþ
“Kýrdýn ümmidimi, yýktýn þu gönül lânesini,
Dil unutmaz ölür amma, yine bir tanesini...”
kaç kez gördüm onu böyle
þarkýlara sarýlýp gizli gizli aðlarken
...
annemi hatýrlýyorum
kahve rengi
kalýn yapraklarýnýn kenarlarý fistolu bir albüme
hapsettiði gençlik yýllarýnda
henüz on beþ yaþýndayken
sað dizinde bir “zenne ud’u”
mýzrap yakýþmýþ yumuk eline
düzgün kaþlarý, gür perçemin altýnda gizlenmiþ
üzerinde “krep dö þin” den alfranga kolsuz
epey kýsa etekli bir elbise
yeni yetme kurumu azametiyle,
“Foto Sadi”nin objektifine çalým satarken
...
annemi hatýrlýyorum
Taksim Meydaný’ndan Tarla Baþý’na açýlan köþede
1957-58 lerde yýkýlan “Kristal Gazinosu”nda
Selahaddin Pýnar’lý Ahmet Yatman’lý
Necati Tokyay’lý bir sahnede
Hamiyet Yüceses’i Perihan Altýndað Sözeri’yi
Ahmet Üstün’ü dinlerken
...
annemi hatýrlýyorum,
sene 1958, mevsim yaz
ilk okul ikinci sýnýfa geçmiþim
gözümde nefret ettiðim miyop gözlüklerim.
“pekiyi”lerle dolu karnem
ve kýrmýzý satenden “baþarý” kurdelam gözbebeðim
annemin göz bebeðinde ben
örgülerinde kolalý beyaz fiyonklar danseden
siyah saçlarýmý okþarken
...
annemi hatýrlýyorum
sokakta oynamama izin vermezdi asla
komþu çocuklarýn seslerini duydukça
gidip gelip yalvarýrdým da kimin umurunda
biraz da onun korkusuyla derslerimi hiç aksatmazdým ama
ille de þarkýlarý duymalýydým yaný baþýmda
Ýlle de radyo açýk olmalýydý çalýþýrken
...
ödevler bitince (çocuk romanlarý külliyatýnda okunacak bir þey býrakmadýðýmdan)
ya boyumdan büyük romanlara sardýrýrdým
ya da gömerdim burnumu
annemin tiryakisi olduðu “Radyo Haftasý” dergilerinin sayfalarýna
ve zor hecelediðim,
anlamýný bilmediðim þarký güftelerini ezber ederdim de
sonra, pek sevinirdim o þarkýlarý radyoda duydukça
annemle birlikte söylemeye çabalarken
...
annemi hatýrlýyorum…
çok az kalmýþtý okullarýn tatil olmasýna
taþ sofamýzdaki boy aynasýnýn karþýsýnda ben pür eda
elimde uzun saplý bir tahta kaþýk, mikrofonum güya
Hamiyet Hanýmdan sahnede pek çok dinlediðim bir þarkýyý
kendimi paralayarak söylüyorum O’na benzeterek aklýmca
“Bakmýyor çeþmi siyah feryade,
Yetiþ ey gamze , yetiþ imdade.”
buraya kadar pek ala beceriyorum da
“meyan” a gelince, ne çare elden gidiyor fiyaka
durur muyum
istifimi bozmadan
soluðu mutfakta alýyorum tahta mikrofonumla,
annemin yanýnda
“bu þarkýnýn hepsini öðret bana” diyerek
musallat oluyorum baþýna
annemi hatýrlýyorum,
bana þarkýnýn meyanýný hevesimi kýrmamak adýna,
tekrar tekrar söylerken
“Gelmiyor hançer-i ebru dade
Yetiþ ey gamze, yetiþ imdade.”
þarkýnýn bu kýsmýnda pek güzel bir “gazel” vardýr
annem onu da söylüyor sonunda
can kulaðýyla pür dikkat dinliyorum
sonra, annem susuyor ben söylüyorum
“olmuyor” diyor “olmuyor, dikkat et”
olmadýðýný ben de biliyorum ama
fazla bir þey gelmiyor elimden
annemi hatýrlýyorum,
o zoraki konserin sonunda
beceriksizliðimden sabrý taþýp ta
”git baþýmdan” diyerek beni mutfaktan kovalarken
...
annemi hatýrlýyorum
Emirgân’dan kalkýp yaðmurlu bir günde
Ýstiklal Caddesinde
(bu gün yerini iðreti iþ yerlerinin doldurduðu )
Saray Sinemasýnda
bir “Münir Nureddin Selçuk Konseri”ne yetiþirken
salonda birbirinden þýk edepli saygýlý seyirciler
sessizce yaslanmýþlar koltuklarýna
herkes, henüz açýlmamýþ aðýr kadife perdenin ardýndaki sanatkarlarýn
ince akort seslerine kulak kabartmakta
nihayet baþlýyor konser
yerimiz ön sýralarda
annem
öyle þýk, öyle güzel
kýzýl –kahve saçlarý dalga, dalga
omuzlarý vatkal beli dar, siyah bir rob-manto giymiþ
“Paçikakis”e ýsmarlanmýþ ince topuklu
siyah süet iskarpinler var küçük ayaklarýnda
nefesini tutarak dinliyor herkes gibi
nedense yaþlar var göz pýnarlarýnda
arada eðilip dikkatle dinlememi söylüyor
annemi hatýrlýyorum
saz üstadlarýnýn isimlerini kulaðýma fýsýldarken
...
annemi hatýrlýyorum
aklým erip, okumayý söktüðüm günlerde,
özenle sakladýðý sararmýþ bir gazete göstermiþti
elleri ve sesi titremiþti “Þu resme bak” derken
“Son Havadis” miydi “Tercüman” mýydý unuttum
þaþkýnlýkla baðýrmýþtým “Aaa...bu sensin anne ! “
gazete 1938 tarihliydi
resmin çekildiði yer, “Dolmabahçe”
büyük Ata’mýzýn cenaze merasiminde
O’nu son yolculuðuna uðurlarken
annemin kucaðýnda
iki buçuk yaþýnda iken Yaratan’a geri verdiði o kýymetlisi
yüzünü hiç görmediðim ablam
bir göz yaþý ve dua harmanýnýn içinde
foto muhabiri dokunmuþ deklanþöre
ve baþ sayfada zamaný durdurmuþlardý birlikte
yanaklarýnda sel gibi göz yaþlarý
hýçkýra, hýçkýra aðlarken
...
annemi hatýrlýyorum
aylardan Mayýs sene 1960 Beyazýt’tayýz
Ýstanbul Üniversitesinin bahçesinde
gençlik heykelinin kaidesine týrmanmýþýz
ortalýk mahþer yeri
marþlar gökleri sarmýþ,
“ Olur mu böyle olur mu?
Kardeþ, kardeþi vurur mu ?”
annemin bir elinde Türk bayraðý
bir elinde “yavru kurt” formalý ben
bileðimden sýmsýký tutmuþ
“Turan Emeksiz” al bayraða sarýlmýþ tabutu
dalgalanan kalabalýðýn omuzlarýnda
bu gün gibi gözlerimdedir hala
bayraðýmýz hare hare ýslanmýþtý
“Emeksiz”in yarasýndan sýzan kanla
annemi hatýrlýyorum,
daha iyi görebilmem için beni kucaðýna alýrken
...
annemi hatýrlýyorum
çocukluðumun tüm 23 Nisanlarý 19 Mayýslarý
30 Aðustoslarý 29 Ekimlerinde Dolmabahçe Stadýnda
ya da Vatan Caddesindeki resmî geçitli kutlamalarda
ben ve mahallemizin gençleri çocuklarýyla kol kola
ellerimize verdiði kaðýttan çýta saplý bayraklarla en ön saflarda
harp görmüþ topraðýna
aþkla sevdiði bayraðýna
ölüm pahasýna sahip çýkan Mehmetçik’leri
onca topu tüfeði tanký sancaðý baðrýna basar gibi
göz yaþlarýyla
avuçlarý patlarcasýna alkýþlarken
...
annemi hatýrlýyorum,
huysuz ve çekilmez çirkin ördekliðimde ergenliðimin
ilk bozgununda yüreðimin
vara yok’a isyan edip çemkirmelerimin
ayna karþýsýnda geçirdiðim saatlerimin dayanýlmazlýðýna
“Ya sabýr” larla diþini sýkarken
ve sonunda kendi halimi hatýrlýyorum
hakkýmda hiç hayýrlý olmayan öfkesi patladýðýnda
kendime kaçacak bir delik ararken
...
annemi hatýrlýyorum,
mevsim kýþ, sene 2011...
yirmi yýl geçmiþ sol kolumda yatarken
son iki yudum su yunu içip de
kalkýp Hak’ka yürüyüþünün üzerinden
yüreðimde, dilimde hala düðüm düðüm
O’na yeterince diyemediðim sevgi sözleri
gönlümde hiç paylaþamadýðýmýz duygularýn tortusu
...
annemi hatýrlýyorum
güz yapraklarý gibi topluyorum tüm anýlarý
Çýnaraltý’ndaki çay bahçelerinden
her zaman oturduðu masada yaðmur damlalarý
tenha otobüslerden inen eski dostlar aþina selamlar.
O’nu yýllardýr, beni doðduðum günden beri tanýyanlar
eski günleri yad’ederek
içtiðimiz buruk çaylarla yüreklerimizi ýsýtýyor
sonra vedalaþýp ayrýlýyoruz.
Çýnaraltý mahzun, “Kanlý kavak” çeþmesi mahzun
güvercinler çoktan uyumuþ kurþun oluklarda
eski eve çýkan yokuþta
O’nun ve babamýn gölgesini görüyorum birden
önlerinde sekerek giden ben
Annemi hatýrlýyorum
rüzgara karþý yürürken sahilden,
yüreðimde tarifsiz bir acýyla
O’nun en sevdiði þarkýyý söylüyorum içimden
“Kalbim yine üzgün, seni andým da derinden,
Geçtim yine dün, eski hazan bahçelerinden
Üzgün ve kýrýlmýþ gibi en ince yerinden
Geçtim yine dün, eski hazan bahçelerinden...
Ceyda Görk
ÝSTANBUL
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.