ne onsekizinde delikanlý
ne de sebisübyaným
dilimin atlasýnda umut çekirdeði
beyazýma beyaz katmaktayým
her sözcüðüm ilmek attý diðerine
kýzarmýþ ekmeði paylaþýr gibi
hava gibi
su gibi
ezgisi ince, söylenmemiþ türkülerle
zencefil kokulu sabrýmý
selamýmý-sevdamý
neyim var neyim yok doldurdum heybeme
dumaný bol rengi gri acýlarý kendime
sevinçleri çevreme
sürdüm ruhumun atýný ak süt emmiþlere
dokuz ay
dokuz saat
dokuz dakika da gelmiþlere
yedisine yetmiþine
gagasý beyaz kuþlara
kanadý mavi martýlara
topraða
suya çiçeðe
börtü böceðe
neyim var neyim yok doldurdum heybeye
sokaklar, caddeler, evler geçtim birbirine benzer
birer birer
vardiya deðiþtiriyordu yalnýzlýðýn sýðýnmacýlarý
karanlýk bir ormana akýyordu bütün ýþýklar
kör noktasýndaydý gök
kör gözün bakýþýnda
kollarý elimde kaldý
açýlmadý kapýlar
uçsuz bucaksýz ýssýz günler sanki hapishane
insandan çok gölge, gölgeden çok öfke
meðerse kýrmýþ kabuðunu güvensizlik
dokunmuþ sýkýntýsý yüreðe
çok olmuþ kurtlanalý yaranýn aðzý
bu sýcak basmasý, gece terlemeleri
baþ aðrýsý, çarpýntý hisleri
bu üþüme, bu titreme
herkes kendi koyaðýnda kaybolmuþ
öyle bir veba ki
kuþku dibine vurmuþ
karamsarlýk
tepeden týrnaða karamsarlýk
hangi köþeyi döndüysem bozkýr yalnýzlýðý
her adýmdan sonra, biraz daha hastalýk
üstümüzde ölü geçmiþin sýrýtkan gözleri
Müsadenizle