Donuk koyu kırmızı mavi
Bir bardak; çatlak, renksiz, yuvarlak, kötü bir adam gibi sessiz...
Küfreden bir soba; kýzgýn, kýrgýn.
Duvarlarýnda yavaþlatýlmýþ bir nefes, geçmiþe dokunuyor týrnaklarý ruhumun.
Ýzbýrakmadan yürüyor donuk bedenim,
Kendine küs, kendinden merhamet bekleyen bedenim...
Ne biri olmalý, ne de ben; dökülmeli görüntüm desenleri eski perdeden.
Hepsi hepsi, söylendiði kadar unutulan bir efsane gözleri dolduran;
Sarý bir lambanýn anlattýðý tek sesli bir notadan ibaret bir roman aklýmda kaybolan.
Ne yeþil bir renk, ne de sýcak bir sohbet bir bardak suda canlýlýk beklemek;
Kývýþlayýp gelen bir bahar, beyaz bir çiçek ellerime seslenecek...
Donuk koyu kýrmýzý mavi, ne piþmanlýk ne korku gerçeði anlamak.
Çizgileri gecenin müziðiyle sessizliðin , koþuyor durgun durgun;
Duvarlar, en belirgin, en gerçek yalan aklýma tikenli teller gibi sardýðým.
Suçsuzladým suçumdan kurtulmak için, günahlarýmý taþýrken ellerim;
Red ettiðim kadar arzuladým; kavuþmaktan kaçarak kavuþmayý diledim.
Konuþan bir kara renksiz görüntüleri yalnýzlýðýn ve hiç birþey anlatmayacak kadar uzak.
“Zincirleri kaný tadýyor köleliðin”, anlama sen de bu cümleyi;
Anlatmasýn hiç bir mantýklý gerçeði senin söylediðin gibi.
Rüzgar karþý çýkmalý sýcak bir öðlenin tenime eziyetine.
Sorma nere gider bu gemiler ? baktýðýn kadar uzaklara dökülür bu renkler.
Bir anlamý yok sembollerin bir anlamý yok gerçeðin.
Donuk koyu kýrmýzý mavi, ne piþmanlýk ne korku....
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.