MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

FATİH AT PAZARI (9)
Oğuz Can Hayali

FATİH AT PAZARI (9)


-2-
O Zamanlar yoktu ki Plastik-Poþet,
"Keten Çuval-El Torbasý" da Ýcad edilmemiþti demek!
Ya da, Görünüþü "Yular gibi" olduðundan
ve de içine "Atlar için" Saman-Yulaf konduðundan,
Taþýmazdý Kadýnlar-Kýzlar bu Çuvalý.
Taþýyanlara da;
"- Birde Semer vuraydýk Sýrtýna, Abla!"
"- Terbiyesiz, Tövbe-Tövbe!"
denir-mi-idi acaba?

At Pazarý’nda,
Kaðýtçý Hidayet Aða’dan türlü Yalanlarla, alýrdýk Balya-Balya Eski Gazet-Mecmua.
Kese Kaðýdý yapardýk onlardan, satardýk Boy-Boy, Kilo-Kilo, Bakka’la-Manav’a.
"Üzüm gibi" Çardaðýndan sarkan Sümbüllerden dolayý "Uçurtmacý Sümbül Dede" derdik,
ona ve onu
çok severdik.

O,
Dükkanýn içinde küçücük bir Sedir de otururdu;
"- Bre Oðul! N’ören bunca Gazte-Mecmua’yý?"
"- Okuyacam Dede."
"- Ula, Velet! Baþbakan bilem okumaz bu ka’Gazte, Yalan söyleme!"
"- Valla-da, Billa-da okuyacaðým!"
"- Sus Meret! Yemin etme, çarpýlacan. Al sana, yine!"
derdi, verirdi Balya-Balya Gazete-Mecmua.
Alýrdýk, Kese Kaðýdý yapardýk, aldatýrdýk Sümbül Dede’yi aklýmýzca.
O ise sadece Baþýný sallar, gülerdi.

"Tutkal" yerine, Sulandýrýlmýþ-Un kullanýr yapýþtýrýrdýk Kaðýdý.
"- Gazete, Un ile yapýþmýyor! N’apacaz Dede!"
"- Ula, Yezit! Hani okuyacaktýn Onu!"
"- Okuyacaðým tabi! Önce Kese Kaðýdý yapýp-satacaðým. Parasýyla da okuyacaðým.
Yalan deðil ki, Dede!"
"- Haydi git Ýþine be!
Bak-þu-Kýsa Bacak, kýsacýk Aklýyla beni kandýracak!
Neyse. zaten okumuyo Kimse. Rutubetten Küf’leneceðine, al bir Balya daha sana!
Un’un Su’yuna da, Boncuk-Tutkalý koymayý unutma, ha!"
Alýrdýk Boncuk Tutkalý, Aðaç Reçinesi’ni yani,
Kaynat-ta-kaynat erimez Meret!
"- Ya Dip tutar, yada toplanýr Kap’ta öbek-öbek!
N’apsak ki Dede?"
"- Ben-Mari ile ýsýt!" dedi ve bize "Ýki-Hücreli-Fransýz Kabý’ný" ödünç verdi.
"- Ýlkin bu Kap’a ko BoncukTutkal ve bol Su.
Bir Gece kalsýn içinde, þiþsin Boncuklar, naha bu kadar!
Ateþe komadan önce bu Bulamacý;
Kap’ýn þu Kenarýnda bir Delik varya! Su doldur ordan içeri.
Bu Sýcak Su’lu Duvar,Sýrrý’dýr Ben-Mari’nin. Orada kaynýyan Suyun Isýsý "Direk" deðil, "Vesileli" dir.
Reçine de böylece erir!"
Aldýk-kaynattýk-eridi Tutkal,
ama bir Hafta boyu kalýnca bu Su, Deri-gibi-Leþ kokar!
"- Nedir bunun Çaresi, Dede?"
"- Aðaç Reçinesi Organiktir, Oðul! Yani Tabii.
Un da Buðday’dan gelir. O da Organik deðil mi?"
"- Tabi."
"- Çürür-çürütür minicik Organizmalar.
Su eskiyince bir Hafta boyu, Bakterileþir ve Kadavra gibi "Leþ" kokar!"
"- N’apsas ki?"
"- Karbonat al Aktardan. At bir Tutam Tutkal’ýn içine!"
"- Çocuðum ben! Aktar satmaz bana Karbonat-Marbonat!"
"- Ana’mýn Midesi yanar, Gas yapar Babamýn Barsaðý, de.
De de,
uydur-bir-Þeyler, sen becerirsin Yalaný!"
Aldýk Aktar’dan Karbonat, saldýk Tutkal içine.
Salamura-Turþu-Tutkal,
bir güzel de "Mis" kokar.
Alim mi bu Dede,
ne?

Ýþte böyle;
Katlayýp Gazeteyi ortadan, yapýþtýrýrdýk "Ýki-Parmak-Kýyý’dan, iki Kanadý Tutkalla.
"Boru" olurdu bu.
Kýrardýk bu Boru’nun Dibini "bir-Karýþ-Yukarý" dan, sokardýk Ýki Yan’ý bu Karýþ’ýn içine.
Önce katlardýkYanlarý üst-üste, sonra yapýþtýrdýk bol-Tutkallý-Su ile.
"Ahçý-Küllahý-Kýrmasý" dýr bu Teknik!
3-5 Kilo Mal çeker.
Birde "Paçalý-Kýrma" Tekniði vardýr ki;
"- Koy içine 10 Kilo! Salla-yuvarla-vur Duvara!
Ne açýlýr-ne de yýrtýlýr,
valla!"

O Zamanlar bilmezdikki; Matbaa Mürekkebi’nin Kurþunlu-Zehir olduðu.
Hele-hele-birde; Saman Kaðýdý’nýn Sarý Renginin Klor-ile-durulduðu.
"- Bu Kese Kaðýdýndan çýkan, Domatesi-Meyvayý hele bir de yýkamadan ye!
Uðrarsýn Kaðýdýn Kahrýna!" derdi
Sümbül Dede.

Günlerden-bir-Gün son Balya’yý verirken;
"- Kaptan,
Rüzgar bitti bak, sen hala Yelken açan!
Haylazlýðý býrak ta,
ol bir Balta’ya Sap!
Ýþ-Baþa-düþerse, Kürek Çekmek de var, Gemicilikte!
Sadece "Dümen ile" yürütemezsin Gemini,
deðil mi?"
Hiç bir þey anlamamýþtým söylediðinden, iyi mi?
Meðer son Öðüdüymüþ bu bana. Ertesi Gün Mahallede bir Yaygara;
"- Sümbül Dede ölmüþ!"
"- Deme?"
"- Sedirinde Ölü bulmuþlar!"
"- Yok be!"
Koþtum At Pazarý’na; Tüm Dükkanlar kapalý, týklým-týklým Ýnsanlar.
Ben girince Meydana, herkes bir-bir bana bakar?
Önümde açýldý bir Yarýk. Yol verdi Kalabalýk;
"- Mutlaka, bir-Kodaman-var arkamda!" diye Çevirince Kafamý, arkamda da bir Yarýk!
Yürüdüm Çardaða, aldýrmadým-çömeldim. Aðlamadým-aðlayamadým;
"- Aðlamam mý lazým?"
Tek Arzum Dükkan’da olmak. Onu bir daha görmek.
Birde; 3 ila 4.ncü Raf arasý o Yolu tekrar tepmek.
Girmek; "Beyaz Mermer Sütunlu geniþ-Yuvar-Meydana,
beklerdi Sümbül dede
orada beni
mutlaka!

Omuzumu tutan bir Pençe ile irkildim;
"- Oðul!"
"- Buyur?"
"- Sucumali senmisin?"
"- Evet." Çöktüðüm Yerden kalktým.
"- Ben, Marangoz Rüstem Usta. Rahmetli Hidayet Aða bir Mektup býrakmýþ da bana.
Gel, gidelim Dükkana, içelim iki Çay. Sana söyliyeceðim var."
Gittik-girdik. Ahali öyle bakar.
"- Hidayet Aða, seni Çýrak almamý yazýyor Mektubunda. Bana çok iyiliði geçti, Aðamýn.
Ayrýca, Ölünün-Son-Sözü’dür bu, tutulur! Hele sen bir "He!" de. Ben raðzýyým elbette.
Gel Babanla, konuþalým Oðul!"
"- Olur"
"- Bir Þey daha var..."
"- Buyur?"
Oðluna evi ve Dükkaný, sana da "10 Reþat Altýný" býrakmýþ." Durdu-düþündü;
"- Cenaze-Namazýma-gelmesin diyor."
"- Niye?"
"- Bilmem? Haydi gidelim onun Evine de, elini öp Þakir Mahsun Beyfendi’nin (*)
Kuyumcudur Kapalý Çarþýda.
Eskiden ona "Kolacý-Ütücü-Çamaþýrcý Terzi Mahsun" derdik, burada."
O önde, ben arkada girdik Kaðýtçý Dükkanýna. Onun Sediri boþtu.
Sümbül Dede yaþlarýnda Sakalsýz bir Bey, Bastonuna yüklenerek, ayaða kalktý.
Tüm Konuklar da kalktýlar;
"- Sucumali sensin demek!"
"- Öpeyim Aðam!" Baþýmý okþayarak;
"- El öpenlerin çok olsun Oðul, otur." Herkes oturmuþtu. Bana yer yoktuki Oda’da.
"- Otur oðlum!" Þekip Mahsun Bey Efendi Sedir’i gösterdi.
"- Estafurullah!"
"- Hidayet Aða da öyle isterdi. Otur, Yeri boþ kalmasýn."
"- Haddim deðil, baðýþla Aða..."
"- Otursana Oðlum!" diye Rüstem Usta iliþtirdi beni Sedirin Kýyýsýna.
"- Hepimiz severdik onu. Beraber büyüdüm ben 1900 Yýllarýnda, onunla.
Babam Þam’da Þehit düþmüþtü... Hidayet Aða’nýn Babasý ise "Silah Yoldaþý"ymýþ meðer.
Ne Kimsem var, ne de Para, 16 Yaþýmda. Geldi beni buldu Bolu’da ve;
"- Oðlumsun!" dedi, aldý-getirdi buraya. Birde Kolacý-Ütücü-Çamaþýrcý Dükkanýný açtý.
Hikayenin gerisini biliriz hepimiz. Kardeþimdir o benim!" Bana dönerek;
"- Oðlum Sucumali! Hidayet Aða bana 10 Reþat Altýn’lýk bir Servet býraktý.
Kalfa olduðunda sana verilecek. Haydi bakalým, Yüzümüzü kara çýkarma!
Bu Mektup ta sana." Kalktým-aldým, müsade isteyip çýkacaktým:
"- A,a! Herkes yine Ayakta!" Utandým ve ilk defa orda aðlamaya baþladým.

Zarfýn üzerinde; "At Pazarý-Tarih Meydaný" yazýlý. Arkasýnda da benim Adým;
"- Ula, Sucumali Velet;
Hayat böyle kýsaymýþ, demek! Bir Gün gelecek, sen de gelecen. N’edecen?
Beklerim seni orda! Kefen’imden artan 10-Reþat-Altýn býraktým sana.
Marangoz-Çýraðý-olup Adam gibi Kalfa olduðunda verecek sana Þakir Mahsun Efendi.
Ha birde;
Hani sen o "Tarih Kapýlarýný" sordun ya!
Essahtan vardýr onlar.
Ama arama onu benim Dükkanýmda,
ara kendi Kafanda!


Böylece,
bir-Ramazan-Boyu her Akþam Teravi’ye kadar okuyup-dinlediniz Sucumali Hikayelerini.
Yarýn Arife ise,
Bayram da gelmeden önce
burada vedalaþacaðým sizlerle.
Adým Sucumali dir. Sümbül Dede taktý bu Adý bana.;
Fatih’te, Sucu Cemali’nin Oðlu Ali, yani Sucumali.
Tarihe geçireceðim bu Adý;
"At Pazarý’ndaki Kaðýtçý Dükkaný’nýn Aðaç Raflarý arasýna sýkýþmýþ Anýlarý derleyip,
yine ayný yuvar Meydana gelerek,
1950’den baþlayýp bir-bir-geri dönerek,
Mermer Sütunlu-Oyma Ýþlemeli-yüksek Kemerli "Tarih Kapýlarý’ndan girip-geçip,
Aný-Aný, Sayfa-Sayfa, Tarih-Tarih "Ýstanbul’un Fetihine dek",
"Sucumali-Fatih-Tarihi"ni yazacaðým.

Ýmza;
Kara Zurna, Alamanya. 8 Eylül 2010, Çarþamba.

(*) FATÝH AT PAZARI (4) ve (5) Þiirleri

Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.