Bin dokuz yüz kýrklarda, tam da kýtlýk zamaný,
Yoksulluktan, açlýktan halkýn çýkarken caný;
Erdemli’nin en yakýn köyü olan Çiriþ’te,
Bir ibretlik hadise, insanlýk hali iþte!
Ýki kardeþten biri, gurbeti ele almýþ;
Karýsý Cennet ise, kayýn evinde kalmýþ…
Eltisiyle geçinip giderlermiþ çatmada;
Biraz cin fikirliymiþ, büyük elti Fatma da…
Yemeði ve ekmeði esirgermiþ gelinden,
Cennet Gelin gariban, ne gelir ki elinden?
Cennet suya gidince, Fatma bulgur piþirmiþ;
Sofrayý kurmak için hemen çatmaya girmiþ;
Fatma ile kocasý, bulguru gizli yerken;
Cennet onlarý görmüþ, biraz dönünce erken;
Fatma çevik hamleyle, düzen vermiþ siniye,
Sofrayý da kaldýrmýþ, Cennet görmesin diye!
Ve bulguru saklamýþ, eteðinin altýna;
Kocasý sessiz kalmýþ, karýsýnýn haltýna!
Cennet çok içerlemiþ, eltisinin iþine;
Sessiz sessiz aðlamýþ, öfke vurmuþ diþine!
Aradan bir yýl geçmiþ, sabretmiþ küçük Cennet;
Cebinde bol parayla, eþi dönmüþ nihayet!
Sadece para deðil, iaþe gani gani;
Karun’un zenginliði, terkisindeymiþ yani…
Cennet Gelin hasretle sarýlýrken eþine;
Unuttuðu saadet, yelken açmýþ peþine;
Çok geçmeden ayýrmýþ, evini ocaðýný;
Yaþamaya baþlamýþ mutluluðun çaðýný;
Kocaman bir kazanla piþmiþ pirinç pilavý;
Fatma’yý davet etmiþ, gelmiþ intikam tavý.
Vurulmalý yüzüne, yaptýðý muhannetin,
Lakin kalbi temizdir küçük elti Cennet’in,
Elbet farký olmalý, insanlarýn þeytanla;
Fatma’ya þöyle demiþ, münasip bir lisanla:
“Gün kararýp kalýr mý, kul acýndan ölür mü;
Bulgur buta sýðar mý, ayrý gayrý olur mu?
Geçmiþte olanlara; bir rüyaydý diyelim;
Pirinç pilavý yaptým, yenge gel de yiyelim”
Halil GÜLÞEN
*çatma: Akdeniz bölgesinde, aðaç ve naylon kullanýlarak yapýlmýþ geçici ev.