Katran karası bela
Biz eskiden yaðmurlarýn kenarlarýna tutunurduk,
Düþmemek için kaldýrýmlarda!
Ayaz vururdu yüzümüze, bir damla ay ýþýðý ýsýtýrdý,
Kýzaran burunlarýmýzý...
Ellerimizi ceplerimiz sokamazdýk,
Ya ceplerimiz dolu olurdu tebessümlerle,
Ya da hiç cebimiz olmazdý, tebessümler ellerimizde.
Biz çok aþýk olurduk eskiden,
Hangi rengi görsek o en sevdiðimiz renk olurdu!
Turuncuyu ilk tanýdýðýmýz günü hatýrlarsýn belki,
Bir portakal kabuðuna saatlerce, hayran gözlerle bakýþýmýzý?
Bir limon ekþilliðinde dudak dudaða sevmiþtik sarýyý,
Eþiðinde beklemiþtik çok zaman kýrmýzýyý;
Bir acil servis soðukluðunda...
Gözlerimizde zamanýn attýðý çentikler,
Biz eskiden sayardýk dakikalarý aslýnda!
Ayrý geçen her ana, bebeðinden ayrý bir ana misali söverdik.
Gömerdik eskiden biz kötü fikirleri,
Aklýmýzýn bilinmedik yerlerine.
Kitlerdik kapýlarý korktuðumuzda,
Yorgansýz sarýlýrdýk mutluluklara, bir masalýn avuntusunda...
Biz eskiden kardan adam yapardýk buzlukta,
Ellerimiz üþürdü, ben sana sen bana dokunurduk;
Isýnýrdýk koltukaltý sýcaklýðýnda...
Koltuklarýmýz kabarýrdý birbirimizin gözlerine baktýðýmýzda!
Sýcak bir çorba,
Bir dilim ekmeðin üzerinde ki katý yað ile doyardýk,
Kanardýk tüm yalanlara...
Biz zengindik eskiden,
Cebimizde metelik olmazdý belki ama;
Keyfimiz de gýcýrdý, hatýrla!
Hiç kahkaha attýðýmýzý hatýrlamýyorum, yalan olmasýn
Ama hep gülerdik inatla...
Bir çocuk saflýðýnda kovalardýk güneþi,
parmaklarýmýzýn arasýna sýkýþtýrdýðýmýza inanýrdýk.
Öyle inanýrdýk ki kimi zaman ellerimizi yakardýk;
Olmayan bir sýcaðýn altýnda!
Biz eskiden uçurumlarda yürürdük korkmadan,
Olur da biri düþerse aþaðýya,
öbürü uçarak kurtarýr sanýyorduk.
Biliyorum yanýlýyorduk,
Ama mutluyduk...
Hangi rengi görsek o en sevdiðimiz renk olurdu!
Bir martýnýn kanadýnda bulunca beyazý,
Nasýl da unutuvermiþtik soðuðu, ayazý?
Lapa lapa kar yaðardý omuzlarýmýza,
Biz düþlerimizde yaþatýrdýk yazý...
Maviye tapardýk adeta,
Göðe bakmak kimin aklýna gelmiþti ilk acaba?
O bulutlarýn kaybolduðu bir pazar sabahýnda,
Maviyle tanýþtýk...
Biz eskiden aþýktýk;
Bir uçurtma ipliðine sarýlý umuda...
Biz toprak kokardýk eskiden,
Çamurdan yaptýðýmýz arabalara binerdik,
Hiç gidemeyeceðimiz yerlere giderdik.
Yalan söylerdik birbirimize ama küçük pembe yalanlar!
Pembeyi de böyle tanýdýk zaten,
Bir þarkýnýn mýsralarýydý dilimizde kalanlar.
Söylerdik,
Býkmadan susayana dek.
Hangi rengi görsek o en sevdiðimiz renk olurdu!
Yeþili tanýyýnca ne þaþýrmýþtýk hatýrla,
Annemizin verdiði elmalar elimizde, çürüyene kadar yiyememiþtik;
Sevinmiþtik...
Siyahý tanýdýk sonra, çok geç bir zamanda!
Büyümek neymiþ öðrendik,
Hayat bilgisinde öðrettikleri deðilmiþ dedik,
Küfrettik,
Küfretmenin manasýný çözünce.
Yüzmeyi öðrendik, derdin tasanýn arasýnda yüzünce,
Yalnýz kalmak kaç kulaç bilmezdik aslýnda,
Oyuncaklarýndan uzak kalmak yada...
Gözlerimizin renginde ela,
Baþýmýzda zaman denen bela aynalardan kaçtýk biz!
Deðiþen herþeye sabýrla direndik,
Gücümüz yetmedi, pes ettik...
Biz eskiden çocuktuk, çýkardýk aðaç dallarýna,
Dal kýrýlýr mýydý acaba?
Aklýmýzda ki tek tasa...
Bunca zaman neler öðrendik, neler kazýndý aklýmýza bilmiyorum;
Bildiðim tek þey var
Büyümek katran karasý bir bela...
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.