yasa bulandý asasý kýrýk gece
sancýlýydý güne uyanan özlemler
soyundu karþýmda ölü hatýralar
dokundum yalanlara, bozmadan hüzünlerimi
susmayý ant içerken tek seferlik gitmeler
çýplak ayaklý düþlere duruyordu gözlerim
yalancý tövbeler yürürken üzerime
zehirli sudan içmiþti ekim yaðmurlarý
zaman kör algýlarda gebe býrakýrken haykýrýþlarý
saçlarýmda sakladým hazanýn kokusunu
soluðumu ekimde býraktýðýmý haykýrdý kasým
geçmiþin zehri ýslatýrken anýlarý
sol yanýmda tökezledi saatler
utandý ayrýlýðý savuran bakýþlar
gözlerimin ferini býrakýrken sulara
hiç lâl olmadý parmak uçlarým
karþýlaþmadan kendimle
baþ ucuma býraktým yalnýzlýðýmý
boþluða sesimi giydirdim
nafile! yalýnayak üþüyor her yer
zorlu bir yenilgiden dönüyorum sayfalara
gidiyorum duvarýn ardýndaki hicranýn kollarýna
üþüyor çýplak býraktýðým bütün kaçýþlar
devrik i mgelerden düþüyor bir adam daha
topladýkça eksilen tek yan!
gülüþlerin beni /zaafýmdan/ vurdu
içimde aðlayan þiirleri örtmeye kalkýyorum
dilimde durmuyor zehrin sancýsý
su deðse gölgeme öfkeyi kusmaya hazýrlanýyorum
kýrk yalandan dönen düþ/üþ/ler kesiyor önümü
üstüm baþým semli unutmalara teslim
üþüyen baharlarým ekime küs
utanma mevsimi diye sustuðumdu kasým
cümlelerimin baðý çözüldü
teðet geçmedi beni alýkoyan korku
hayatýma saplanan bir ‘boþluk’ var
ekim-kasým arasý peyda zehrin dilindeyim