vefasýz düþlerin
yað gibi üste çýkan
yalancý nankör sanrýlarýn sayesinde
bedbinleþirken
kendimden uzaklaþýyordum
geldin
derdin zamanla umutsuzluðun
siyah çarþafýna kapladýðýydý bedenim
SEN muradýn has rengi
yeþil sarmaþýk
umulmayan yerden fýþkýrýp
boy veriþinle
bir kat daha sabýr giyindim
sarýp sarmaladýn
bakýþlarý mezara çakýlýydý gözlerimin
SEN karanlýðýma siracûn nur’u iþaret edip
düzen bildiren
yoluma ders çizen oldun
kaybolmuþluðum ise
sýrtlayýp getirdiðin cesaretle koþmayý öðrendi
...
huzurun duldasý yüreðini
siper edenim
senden sonrasýnda
ne yerli yersiz esen rüzgârlara küfrediyor
ne de açýlýp kapanan kapýlarýn gýcýrtýlarýný
umursuyorum
yüreðim ömrüne
avuç avuç dualar taþýyýp
pûþide surlar inþa eder
kaþýný indireceklere
çýkarlarý için peþine takýlacaklara
kalkan olsun
aþk gelip kurulduðu anda
firkat düþünceleri
gönül baðýnýn
testisini kýrmasýn
sýnanmasýn kuraklýkla
katre-i hasret
süzülmesin gözlerinden diye
...
-hayat karanlýðýma þems-üþ þümûs dediðim-
bak
yine oldu
titriyor kalemim
varlýðýnýn hazzýný anlatacak
harfleri toparlarken
dilek kelimelerimin sýralamalarýnda
virgülleri þaþýrtýyor
ürküyorum
ya maazallah kekemeleþip nokta koyarsa
ara veriyorum