Açýyorum müebbet kaftanýna
hüküm giymiþ göðüs kafesimin havalandýrma penceresini.
kimsesizliðime sýzdýrýyorum seni,
çoðulluðun þerefine çarpýþtýrýyoruz
avuç içlerimizi…
Kimselerin þahit olamayacaðý
gerçeklik tebessümünü oturtuyoruz
dudaklarýmýzýn rahat sandalyesine.
o ki yaslanýyor
hiç kalkmak istemediði,
üþümeyeceðini bildiði sýcaklýða…
Maskesi düþmüþ,
çýrýlçýplak kalmýþ yüzümü görenim oluþun
zihnimi kurcalamýyor,
çakýp kibriti
ateþe verdirmiyor ortalýðýmý…
Bir dalda cilveleþen muhabbet kuþlarýný
kýskandýracak sözleri akýtýyoruz
toza topraða belenmiþ eþiklerimize.
bilimin bulamayacaðý icadýmýz ‘huzur makinesi’,
anýnda
ayaklarýmýza batan dikenleri yutuyor,
yürünür hale getiriyor yollarýmýzý…
Aðzý pek, sýrra muhkem duvarlarým
beni sessiz alkýþlarýyla cesaretlendiriyor.
meþruluðun ‘gayrý’sýnýn kulaklarýný
dualarýmla týkayýp,
duyurmuyorum bu gizli firarî meþki.
hevesim, neþem aðarýyor,
bitmesin
bitmesin…
Diyorum ama,
biliyorum sevgili
birazdan yine güneþ doðacak
ve yeniden
b/asacak en mahrem yerinde hayallerimi…
Ebru