tutuþturup yakýp gitmek þehirleri sonra savurmak ardýndan dört bir yana ezelden ebede serpmek o külleri
yazmak var ya hani delice öfkelerle aðzýna gelene tercüman edip kalemi gecelerce tüketmek kelimeleri
sonra al bastýran bir lohusa hummasýnda sanrýlara kapýlýp kýrklara karýþmak gibi yitip kendinden ölümüne susmak var ya volkan gibi büyürken içindeki o hasret zehiri
hele ahh hele yüreðindeki çýðlýklarý bastýrarak gülümsemek yok mu o gülümsemek öldürüyor beni...
umudun incecik dallarýna tutunan avunmanýn zavallý beterliðinde saçma sapan muhabbetlerle dinlemek var ya hani için kan aðlarken bir baþka dertliyi
sýðýnmak var ya hayra yorulmayan rüyalara
hani özlemek
iftarda ilk nefes tütün ve zehir zemberek bir çay gibi