önce yalaný sevdiler
sonra her yalana bir baþka biçim verdiler
uygarlýðýn göbeðinde tanrýsal yargýlarýyla
yapay cehennem yaratan
paralý sefiller
yüklediler kanatlarýna içinden insan çýkarýlmýþ istatistikleri
ve yýrtarak geçtiler zamanýn gövdesini
çatýrdayan temelin eþliðinde
tarihin çatlaklarýna sýzan sürüngenler kemirirken zamaný
imparatorluk kültürü dayanýrken þakaðýna hürriyetin
ve bir talaný yaþarken insanlýk
benzemez oluyordu kendine bir ülkenin yüzü
kahýrdan ele veriyordu kendini
çýktýlar kemirgenlerin kalýplarýndan
giydiler alýþkanlýðýn kumaþýný yolsuzluk aðacýndan
kýþ rüzgarý kadar sert ve soðuk rüzgarlar estirirken
göðün kurþun rengi bulutlarýný
ve yerin sararmýþ yapraklarýný sürüklerken
o umarsýz, o umulmaz adilikte
bencil sözler kaplarken aðýzlarýný
yedikleri haltýn lekesi hala dudaklarýnda
bilmem kaçýncý dilimiydi
aðýzlarýný silip kalabalýða karýþtýklarýnda
yalanla yanlýþa binerek
gözlerinin görmediði, dillerinin dönmediði insafý solladýlar
emeðinde kýyým-elinde açlýk
sýrtý terli ameleleri bað çubuklarý gibi ufaladýlar
her yan umut mezarlýðý
her yan denize doðru koþan acý ýrmaðý
tezgahlarda kopan kollarýn
kolsuz bedende çatýrdayan kaslarýn
ve yokluða çarptýkça kýrýlan kanatlarýn baðýþlanmaz suçlusu
ciðeri kanayanlarýn
sýrtlarý nasýr baðlayanlarýn
ve hiç kuþkusuz ýþýklarý kaybolanlarýn baðýþlanmaz suçlusu
paralý sefiller
gövdeye ve maddeye tapan efendiler
o zamanlar pembe yanaklý þen yüzlüydüler
gün geldi yaþ ilerledi
yaþýn yasýný tutma vakti geldi
yüzlerine bir aydýnlýk bir hayýr iþleri hevesi geldi
tanrýyý
ve yakarýyý
hatýrlayacaklarý gün geldi
ilk defa ellerini açtýlar
tanrým
bizi zemzem suyuyla yýka arýnalým
kardan beyaz olalým
tanrým, bize taptaze günahsýz bir ruh ver
hayata yeniden baþlayalým
diyecekleri an geldi
Müsade Özdemir