Ne fýrtýna, bora, kar ne kan donduran ayaz
Yýkamaz sanýyordum koca bir ordu beni
Her makul isteðime kaderimden itiraz
Sorgu sualsiz infaz; bu þehir yordu beni
Sabrýmý zorlasa da yaz günü esen orkan
Direnmeyi denedim; þahittir buna Furkan
Damarý dar ederken delice akan o kan
Sonu sýnava çýkan her tabir yordu beni
Ýçi gamla dolunca gönül sulayan arkýn
Dirensen de kalmýyor kabirdekinden farkýn
Vefasýný görmeden otuzlu yaþýn, kýrkýn
Sandým ki ecel yakýn, ve... tehir yordu beni
Nebze neþe umarken bahtýmdan dileðimde
Kim bilir kaç gurbeti eskittim yüreðimde
Heba oldu hayaller... düþlerim... emeðim de
Her öðün yemeðimde hep zehir yordu beni
Binlerce âh olunca dil ucumu bandýðým
Nasýl belli olmasýn halimden usandýðým
Her fýrsatta adýný sitayiþle andýðým
Makbul adam sandýðým ekâbir yordu beni
Kalemim de bir âlem; çalýnca acý siren
Baþlýyor vaveylaya; tutmaz oluyor fren
Hele böyle coþunca; kolaysa artýk diren
Tevazuyu kemiren bu kibir yordu beni
Sinemde bir köþede nefes alsa da hâlâ
O muzip afacan da hayli mahzun mesela
Tan zifiri yýrtarken... tam doðuma beþ kala
Duyduðumuz her sala, ve kabir yordu beni
Gülmeyi denesem de kara bahtýma inat
Kader çok abanýnca kýrýlýyor kol kanat
Alacaðýn olsun be, ey kaderim... ey hayat!
Ýnlemezdim de, heyhât; bu þiir yordu beni
Mecit Aktürk