YUSUF ÇAVUŞ’TAN ANILAR-I
(Baba-Oðul Manzumesi/
Sultan Abdulaziz-Veliaht Yusuf Ýzzettin)
Kafa Osman’ýn oðlu, Elif’den olma,
Hüseyin’le Seyfullah kardeþler olma,
Yirmisinde Ýstanbul’a gel de yol olma,
Öðüt verir Osman:_Sakýn maðrur olma!
Nohutlu’da bir düþ görür Yusuf zâde,
Kesin kez hayra yorar, Osman bey zâde,
Kendince tutsak olur, sonra azâde,
Bir deniz, bir sarayda olur, han zâde.
Duygulanýr Yusuf Çavuþ, baþlar anlatmaya,
Padiþah Abdülaziz’i koyar ilk sýraya,
Birer birer girmiþler, ne hainler saraya,
Çok geçmez ki Yusuf Ýzzettin girer, araya.
Hem yutkunur, kekeler; öyle bir anlatýr ki,
Yeniden baþlar her þey, yeniden yaþar sanki,
Unutur bazen sýrayý, karýþýr sonrasý ilki,
Sanýrsýn onu dinliyor gökteki, yerdeki.
Güvendiði subaydý Hüseyin Avni Paþa,
En baþta oydu su katan, piþmiþ aþa,
Hainlikler içerden, yakýndan geldi baþa,
Hüseyin Avni Paþa, þeytana olmuþ maþa.
Serasker Hüseyin Avni, rütbesi alýndý,
Memleketi Isparta’ya da sürgün kýlýndý,
Bir af ile fýrsat buldu, hizmete alýndý,
Maalesef içindeki nefret çok kalýndý.
Sarayda küçük bir odaya kapatýlmýþtý,
Birden üç pehlivan, üzerine salýnmýþtý,
Abdülaziz Sultan aniden öldürülmüþtü,
Yeðeni Abdülhamit, tahta geçirilmiþti.
Mabeyinci Fahri Bey, baþ sorumlu saraydan,
Fýrlamýþtý bütün oklar sanki bir bir yaydan,
Nöbetçi, bekçi, bahçývaný hepsi alaydan,
Deryalarý geçti Sultan, geçemedi çaydan.
Feriye Sarayýnda göz altýndaydý Sultan,
Sultanýn kuyusunu kazýyorlardý alttan,
Yusuf Sûresindeydi, Kur’an okurdu çoktan,
Halife Osman(ra) gibi ona da geldi Hakk’tan.
Çok aðladýlar, Yýldýz ile Dürr-i Nev Sultan,
Küçük-büyük þaþýrdý, üzüldü Âli Osman,
Kendisi dahi pehlivandý, Abdülaziz Han,
Ancak yetti güçleri, üç bahçývan pehlivan…
On beþ yýl hükümdardý, acýmadan kýydýlar,
Bilekleri kesip, ‘intihar’ adý koydular,
Yanýndaki zabitler de, iblis’e uydular,
‘Canýna kýydý padiþah’ diye de yaydýlar.
Hem kocaman hükümdar hem Ýslâm’a Halife,
Hiç inanmadý halk, dediler: -Bu bir hurafe!..
Bu vakayý Abdülhamit, almadý hafife,
Bir bir çýktý hepsi; ne tuzaklar, ne desise…
Daha küçük yaþlarda sakladý Ýzzettin’i
Hem korumak, sürdürmek istiyordu ceddini,
Veliaht iken dahi hiç aþmadý haddini,
Þeytan da düþünmedi böyle ölüm vaktini.
Unutmadý, unutmaz hiç kimse, tarih asla,
Zaten inanmadý kimse, izahý yok usla,
‘Sinir bozulmuþta... sakalý için makasla...’
Kaný akar mýydý Kuran’a, aklý yok olsa!..
Abdülaziz de hafýzdý, hep Kuran okurdu,
Kandillerde kýrkýncý hafýz dahi olurdu,
Ýlmi, ahlâký Ýzzettin’de aynen oturdu,
Ve hâlâ Osmanlý’nýn gücünü koruyordu.
Saat dokuz otuzdu, güneþ mýzrak boyunda,
Hüseyin Avni Paþa kalleþçe bir oyunda,
Böyle bir alçaklýk yok Osmanlý soyunda,
Bu derince vahþet, ancak iblis huyunda...
Rüyasýnda görmüþtü: çok kanlar içindeydi,
Anne Pertevniyal Sultan nahoþ biçimdeydi,
Güya korunmak için bir kayýk içindeydi,
Sonra Hüseyin Avni, parçalanmýþ haldeydi.
Çerkez’di, Pertevniyal Valide Sultan Haným,
Diz çöküp elin açtý:-Ey Hakk, neydi günahým?
Duyup geldi Çerkez Hasan:_Bacým Sultaným;
-Bu yapýlana çetin olacak benim intikamým.-
Hasan da bir zabitti ve dahi gözü pekti,
Hepsini topluca buldu, silahýný çekti,
Ýlk, Hüseyin Avni’nin göðsüne kurþun ekti,
Ölmediðini görünce hançeri de çekti.
Abdülaziz Sultanýn rüyasý gerçek oldu,
Abdülhamit’in çabasýyla adalet buldu,
Gönülde yara derin, bahçede güller soldu,
Kesilen sakal deðil, gövdeden bir koldu.
Padiþah olduðunda kýrk dört yaþlarýndaydý,
Öldüðünde daha elli dokuz yaþýndaydý,
Ýçerde dýþarýda ülkenin baþýndaydý,
Sevgide ve saygýda herkesin baþýndaydý.
Hem sarayda, hem orduda damat paþa Enver,
Oðul Þehzade Ýzzettin de davete gider,
Enver Paþanýn davetinde yemek zehirler,
Ýzzetin’i de gizlice eve götürürler.
Yusuf Þehzadeye de bilek kesme olayý,
Ýzzetin’e de yaptýlar ayný numarayý,
Azarlamýþtý Ýzzettin de Enver Paþayý,
Ýntikam aldý Enver, yaktý da Osmanlýyý.
Valide Pertevniyal Sultan Hanýmefendi:
“-Babasýna yapýlan, oðluma da denendi,
-Bu þeytan intikamý, bu da Enver’in fendi,
-Osmanlýyý içerden ayrý görüþler yendi_.”
Cavidan’la Leman Hanýmefendi eþleri,
Ailesine bakmaktý yegâne iþleri,
Yirmi dördünde Nizamettin’in gidiþleri,
Yýkýldý, Valide Leman Sultanýn düþleri.
Nankörlük, hainlik sanki bir meslek olmuþ,
Kahveci çýraðýndan saraya kâhya olmuþ,
Kimisi paþa olmuþ, kimisi de bey olmuþ,
Baba ile oðul’un kaderleri bir olmuþ.
Ýlk akþam, Yusuf Çavuþ anlattýkça anlattý,
Dinleyenler, gözlerini dýþarý fýrlattý,
‘Ýzzettin kendisine beni baþ seyis yaptý,
-Valide Sultanlarýn sarayýna da kattý.’
Doðduðunda, yirmi yedi yaþýnda babasý,
Henüz padiþah idi Abdülmecit amcasý,
Yasaktý evlenmesi hatta çocuk yapmasý,
Hep beklendi Abdülaziz’in Sultan olmasý.
Üç hanýmla evlendi, tam dört çocuðu oldu,
Mehmet Baharüddin oðul doðduðu yýl öldü,
Nizamettin’in ömrü de yirmi dörtte doldu,
Yusuf Ýzzettin Efendi kýzlardan soy buldu.
Eþrefî der;’nedendi bu ölümler, savaþlar?
Avni Paþalar, sonra da Enver’le dalaþlar,
Nedeni sendi-bendi; yani kindi, nefretti,
-Ýntihar mý, hâþâ, dedi, halk. -Onlar þehitti!
EKREM GÜRER
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.