Rahmân ve Rahîm Allah’ýn ismiyle (1)
O Rabbiniz,
sizin için yeryüzünü bir döþek,
göðü de bir binâ yaptý.
Gökten yaðmur indirip onunla size
rýzýk olarak çeþitli meyveler,
ürünler çýkardý.
O halde,
siz de gerçeði bile bile
Allah’a ortak koþmayýn! (2)
Bundan sonra kalpleriniz
yine katýlaþtý da taþ kesildi,
hatta taþtan daha katý oldu.
Çünkü öyle taþlar vardýr ki
baðrýndan ýrmaklar çaðlar.
Öylesi de vardýr ki,
çatlar da arasýndan sular akar.
Bazýsý da Allah korkusundan yuvarlanýp düþer.
Allah, yaptýklarýnýzdan habersiz deðildir. (3)
Doðu da Allah’ýndýr, batý da.
O halde nereye dönerseniz dönün,
Allah’a yönelmiþ olur,
O’nu karþýnýzda bulursunuz.
Elbette Allah lutfu keremi çok geniþ olan
ve her þeyi hakkýyla bilendir.(4)
O, gökleri ve yeri yoktan,
önünde hiçbir örnek olmadan
ve benzersiz bir biçimde yaratandýr.
Bir þeyi yaratmak isteðince,
sadece “ol!” der,
o da hemen oluverir. (5)
Göklerin ve yerin yaratýlýþýnda,
gece ile gündüzün birbiri ardýnca geliþinde,
insanlara faydalý þeyler taþýyarak
denizde akýp giden gemilerde,
Allah’ýn gökten indirip de kendisiyle
ölümünden sonra yeryüzünü dirilttiði
ve üzerinde dolaþan
her türlü canlýyý yaydýðý yaðmurda,
gökle yer arasýnda
emre hazýr bekleyen rüzgarlarý
ve bulutlarý
farklý yönlerde evirip çevirmesinde
aklýný kullanan bir topluluk için
elbette Allah’ýn varlýðýný ve birliðini gösteren
deliller vardýr. (6)
Veya þu kimsenin hâline bakmaz mýsýn ki
o, altý üstüne gelip harap olmuþ
ýpýssýz bir þehirden geçerken:
“Allah, harabeye dönmüþ bu yeri
acaba nasýl diriltecek?” demiþti.
Bunun üzerine Allah onu öldürüp
yüz yýl sonra diriltti.
Sonra da kendisine
“Burada ne kadar kaldýn?” diye sordu.
O da:
“Ya bir gün, yahut daha az” dedi.
Allah þöyle buyurdu:
“Hayýr, yüz sene kaldýn.
Þimdi yiyeceðine ve içeceðine bak,
hiç bozulmamýþ!
Bir de eþeðine bak,
kemikleri nasýl çürümüþ!
Biz seni insanlara
yeniden dirilmenin gerçekliðine dâir
bir delil kýlalým diye böyle öldürüp dirilttik.
Þimdi de þu kemiklere bak,
onlarý nasýl da birleþtirip yerli yerine koyuyor,
sonra da onlara et giydiriyoruz!”
O kiþi,
gerçek bu þekilde kendisine apaçýk belli olunca:
“Artýk çok iyi biliyorum ki Allah,
her þeye hakkýyla güç yetirendir” dedi. (7)
Ýbrâhim de bir zaman:
“Rabbim!
Ölüleri nasýl dirilttiðini bana göster!” demiþti.
Rabbi ise:
“Yoksa inanmýyor musun?” buyurdu.
Ýbrâhim:
“Elbette inanýyorum,
fakat kalbim iyice kanaat getirip yatýþsýn diye
bunu istiyorum” dedi.
Bunun üzerine Allah þöyle buyurdu:
“Öyleyse dört kuþ yakala,
onlarý kendine meylettir, alýþtýr,
iyice taný;
sonra onlarý kesip hamur yaparak
her bir daðýn tepesine
ondan bir parça býrak.
Sonra onlarý çaðýr,
bak nasýl koþarak sana gelecekler.
Þunu iyi bil ki, Allah,
kudreti dâimâ üstün gelen,
her hükmü ve iþi hikmetli
ve saðlam olandýr. (8)
Göklerde ne var
ve yerde ne varsa hepsi
Allah’ýndýr.
Ýçinizden geçeni açýða vursanýz da,
gizleseniz de
Allah onun hesabýný sizden sorar.
Sonra O,
dilediðini baðýþlar,
dilediðine de azab eder.
Allah’ýn her þeye gücü yeter. (9)
O Allah ki,
ne yerdeki bir þey O’na gizli kalabilir,
ne de gökteki bir þey. (10)
Sizi rahimlerde
dilediði gibi þekillendiren de Allah’týr.
O’ndan baþka ilâh yoktur.
O, kudreti dâimâ üstün gelen,
her hükmü ve iþi
hikmetli ve saðlam olandýr. (11)
Yoksa onlar Allah’ýn dininden baþka
bir din mi arýyorlar?
Halbuki göklerde ve yerde bulunan herkes
isteyerek veya istemeyerek
Allah’a boyun eðip teslim olmuþ durumdadýr
ve hepsi O’na döndürülüp götürülmektedir. (12)
Orada apaçýk deliller, alâmetler
ve Ýbrâhim’in makâmý vardýr.
Oraya giren herkes emniyette olur.
Bundan dolayý
hacca gitmeye gücü yeten insanlara,
Beytullâh’ý ziyâret etmek Allah’ýn bir emridir.
Kim Allah’ýn emrini inkâr ederse,
þunu bilsin ki,
Allah’ýn hiç kimseye
ve hiçbir þeye ihtiyacý yoktur. (13)
Göklerin ve yerin hükümranlýðý Allah’a âittir.
Allah her þeye kâdirdir. (14)
Rasûlüm!
Sana da Kur’an’ý,
kendinden önceki kitaplarý doðrulayýcý
ve onlarý koruyup denetleyici olarak
her yönden gerçeðe uygun bir tarzda indirdik.
O halde
daha önce kendilerine
kitap verilenler arasýnda
Allah’ýn indirdiðiyle hükmet;
sana gelen gerçekleri bir tarafa býrakarak
onlarýn asýlsýz isteklerine uyma.
Biz her biriniz için,
o dönemin peygamberine ait
bir þeriat ve bir yol-yöntem belirledik.
Eðer Allah dileseydi, sizi,
tarih boyu ayný þeriate baðlý
bir tek ümmet yapardý.
Fakat her birinizi,
kendisine verdiði kitap ve þeriat ile
imtihan etmek için
böyle ümmetlere ayýrdý.
Öyleyse ey mü’minler,
siz de durmayýn,
hayýrlý iþlerde birbirinizle yarýþýn.
Neticede hepinizin dönüþü Allah’adýr
ve anlaþmazlýða düþtüðünüz þeyleri
O size bildirecektir. (15)
Hamd,
gökleri ve yeri yaratan,
karanlýklarý ve aydýnlýðý var eden
Allah’a aittir.
Böyleyken kâfirler,
birtakým putlarý Rablerine denk tutuyorlar. (16)
O, göklerde ve yerde ibâdete lâyýk
tek Allah’týr.
O sizin gizlinizi de açýða vurduðunuzu da bilir;
yine hayýr veya þer
ne kazandýðýnýzý da bilir. (17)
“Göklerde ve yerde olanlar kimindir” diye sor.
Onlar gerçeði söylemeseler de sen:
“Allah’ýndýr” de.
O, kullarýna rahmetiyle muameleyi
kendine ilke edinmiþtir.
O sizi,
geleceðinde hiçbir þüphe bulunmayan
kýyâmet gününde
elbette bir araya toplayacaktýr.
Fakat nefislerini zarara uðratanlar
buna inanmazlar. (18)
Gecenin karanlýðý,
gündüzün aydýnlýðý içinde barýnan her þey
O’nundur.
O hakkiyle iþitendir,
kemâliyle bilendir. (19)
De ki:
“Gökleri ve yeri yoktan var eden,
her canlýyý besleyip doyurmasýna karþýlýk
kendisi hiçbir þekilde beslenmeye ihtiyacý olmayan
Allah’tan baþkasýný mý
kendime dost edineceðim?”
Yine þöyle de:
“Bana Hakk’a teslim olanlarýn
ilki olmam emredildi
ve «sakýn müþriklerden olma!»
buyruldu.” (20)
De ki:
“Eðer Rabbime isyan edecek olursam,
gerçekten büyük bir günün azabýndan korkarým.”21
O gün kim azaptan uzak tutulursa,
þüphesiz Allah ona rahmet etmiþtir.
Ýþte apaçýk kurtuluþ budur. (22)
Eðer Allah sana bir sýkýntý verecek,
bir zarar dokunduracak olursa,
onu yine kendisinden baþka giderecek yoktur.
Eðer sana bir iyilik lutfederse,
bilesin ki zâten
O’nun her þeye gücü yeter.(23)
O, kullarýnýn üstünde
her istediðini yapma kudretine sahiptir.
O her iþi ve hükmü
hikmetli ve saðlam olandýr,
her þeyden haberdârdýr. (24)
(1) fâtiha / 1. Ayet (2) bakara / 22. Ayet (3) bakara / 74. Ayet
(4) bakara / 115. Ayet (5) bakara / 117. Ayet (6) bakara / 164. Ayet
(7) bakara / 260. Ayet (8) âl-i imrân / 5. Aye (9) âl-i imrân / 6. Ayet
(10) âl-i imrân / 83. Ayet (11) âl-i imrân / 97. Ayet
(12)âl-i imrân / 189. Ayet (13) mâide / 48. Ayet
(14) en’âm / 1. Ayet (15) en’âm / 3. Ayet
(16) en’âm / 12. Ayet (17) en’âm / 13. Ayet (18) en’âm / 14. Ayet
(19) en’âm / 15. Ayet (20) en’âm / 16. Ayet (21) en’âm / 17. Ayet
(22) en’âm / 18. Ayet (23) en’âm / 59. Ayet (24) en’âm / 60. Ayet