Kýzýl taraçalarda gül tütsüleri,
güvercin soylu bir sýzý kalbinin avlusunda.
Gül yanýlsamasý bir yangýn ortasýnda
tüm vakitleri bekler El Hamra;
Tutuþan bir kuþluðu, and içilmiþ Asr’ý
Sonra geceyi,
Sonra fecri.
Yedi veren gazeller tohumlanýr bahçesinde bir gün
Sütunlarýnda güneþ busesi aydýnlýk
Mermerlere sinmiþ sükûn, kubbeler dolusu çýðlýk;
“Lâ Gâlibu Ýllallah…”
aþk, her âyeti kendine yorar…
Lakin kimse bilmez bu içsel niyazý.
Kulaðýna sevda faslýndan naðmeler okunurken Gýrnata’nýn
Bir “âh”a ortak eder kader beni.
O gün bu gün
vakit doldurur çeþmelerden akan sular
sular ki havuzlara akar,
havuzlarda birikir insan yüzleri.
tanýsan ahh beni
alnýmdaki “belâ” mühründen,
ve bir âþinâ zaman içinden.
Kurtuba arzýnda güller kanar her seher,
Sonra bir þiir tutuþur kanadýndan.
içimde saðýlmýþ kýsraklarca mutmain bir kalp aðrýsý,
aþk kaç eþkâle bürünmüþse
sana çýkar her biri.
Zamanda mahfuz andýmdýr bu;
Endülüsün en kýrmýzý hüznünü baðýþladým bugün kendime
Sert ve aðýr topuklu flamenko aðýtlarý,
Çingene raksý, þal, zil ve alkýþ sesleri içinde,
Dilimde ince bir manifesto,
Sana bölünmenin, senden artmanýn, sen diye diye çoðalmanýn adýysa aþk…
Ve bu topraklarda, seni sevmek gibiyse hicranýn saadeti
Deniz köpürsün, dað uðuldasýn, taht devrilsin, saltanat bitsin ne çýkar…
Ufukta, yaktýðým gemilerin duman izleri…
OLCAY GÖKÇE - AMASYA)