Dar aðacýnda doðduðum vakit yazdýmdý
yaðmursuz kentlerin saçak altý sancýlarýný
Avuçlarýnda biriken kirleri, yüzlerine çarpýp aminlediðinde insanoðlu
Kuruyordu bulutta damla, nehirde su.
Urgana üfleyen bir meczuptu beni ilhamýn eþiðinde tutan,
“yaz” dedi bana, yaz ki ciðerine hava, kalbine acý dolsun
Dolsun da yaþa…
Ýlmeðin hikayesini dinledim ilkin
Son nefesi kýlcallarýnda tutan ilmeðin suskunluðundan mânâ sezdim.
Kayýt düþtüm parþömen parçasýna, teþrinlerin son günleriydi.
Bir zamanlar ki el dokumasý yün deve heybesinde kente girdiðinde
Narin kadýn ellerinde kendirin,
ince ince sonra kalýn kalýn örüldüðünü
Kaçak kervan yolcusunun çöl yanýðý boynuna sarýldýðýný
Hay diye diye can dilenen mücrimi, anlattý sað yanýma,
Solumda baþka bir acýnýn þerbeti vardý.
Öznesi mezatta satýlmýþ edilgen kalabalýklar arasýndan
yürüyüp gittim öylece
Yorgun ve susuz geçtim derbentleri
Taþ oyuklarda geceledim
Ateþim, meþalem yoktu
Korkmadým vahþilerden, kendi gölgem kadar
Belleðimin simsiyah bir köþesindeydi bilgisi nere gittiðimin
Elimde ne harita ne çizilmiþ bir rota…
Ayaklarýmda açýlan yaralardan kan ve irin sýzýyordu
Kantaron yaðýndan bir ecza sürdüler bir handa,
Atýn nerede diyorlardý, atsýz mý çýktýn bu yola.
Binitim bedenimdi oysa,
Rahvan yürüyüþüm yoktu
Dört-nal bilmezdim
Tulparlar epeski devirlerde kalmýþtý.
Bulgur aþý ve bir tas ayran koydular önüme
Belimdeki kýlýca ve deri kýnýnda taþýdýðým hançere güldüler.
Bir kýyýcý olamayacak kadar fakir ve aciz buldular beni.
Nar bahçeleri sýra sýra bir þehirden geçerken
Nar verdiler elime,
Tadýna kandým, çokluða imrendim.
Aðacý görmedim, topraðý saymadým.
Bir su baþýný tuttum gide gide
Su aklýmý aldý, bent kurdum üstüne.
Çubuk içerken suyumu seyre daldým,
Sesinde þiirler yýkayýp, pýrýltýsýnda meþk eyledim.
Sonra bir gün usandým bütün bunlardan.
Yolcuydum ben
ki vazifem yürümekti.
Baþýna kuþlar tüneyen mecnunla
leylaya kasideler söylediðimiz günlerin aylaklýðýyla
Bedevi çadýrlarýnda göz süzdüðüm çengilerin iþvesine aldandým,
Sazende naðmeleri, hanende meyanlarý içinde kâm almanýn muradýnda rint oldum.
Bir yolcu olduðumu bilmiyorlardý ben de unuttum.
Kervanýný bekleyen bir tüccar sandýlar beni
Gümüþ ve altýn keselerini kuþaðýmda sandýlar.
Görkemli bir çadýrda uyuttular, uyuttular beni.
Uyandýðýmda ne üstümde çadýr vardý ne belimde kuþak.
Deri kýlýflý hançer kayýp, en yitik kendim idi.
Pusulasýz yürüdüðüm sahralarda yýllar geçti,
Beni kutsadýlar her mahalde,
Yürüyen yol alýrdý, varýrdý menzile amma…
Ben yola mahkum idim….
Veya yolu bitiremedim diye mahkum edildim.
Ýþte o gün ki yol bir dar aðacýna çýktý,
Tuttular kollarýmdan, yüzüme okundu hüküm
Yaðlý urgandan ilmeði, geçirdiklerinde boynuma
narin kadýn ellerinin sýcaklýðý deðiyordu tenime
Hancý, konakçý, bedeviler, çengiler,
Nar verenler ve su bendi seyretmedeydi beni.
Son sözümü sordular:
Yazýlsýn hikayem dedim...
OLCAY GÖKÇE (2020 AMASYA/ARALIK)
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.