'fleur d' avri'
ant içiyorum bu gece ünlü balkonumdan
bir baþkalarý için meþhur olmasý önemsiz
yasla sýrtýný ince kýrýklýklarýyla þu köþeye
sokak ýslak banyo fayanslarý gibi,
çýkabilirim koþarak ardýndan yorgun olmasam
eðer dönmemiþ olsan gittiðin sokaðýn ucundan
bir baþka sonbahar daha tasarlanabilir
yapraklarý turuncu, gövdesi siyah bir aðaca
tövbe ederek dokunduðumuz dýþlanabilir taraflý
tahta bir el sokulur ansýzýn bilinçsiz sýrtýma doðru
ellerini çeker metreler ötelerden sakince
yüreðine doðru inen asansörde bir an
hangi katta olduðunu unutup düþerken
ve niye durduðunu bilemeden anlarsýn
saklamak isterim günün en beyazýný gözlerinden
bir renk olsaydý tadý olmalýydý önce süresiz
izleri hadsizce bilinir bu yörede tükeniþlerinin
tükenmekteyim dersin, hýzla batan sandal
nerede dursam fark edilmem orada bir yerde
masum da deðilim, bir o kadar da akýþkan
bildiðim günahlardan da sorgulanýrým yine
sen yine bir tren beklersin seneler öncesinden
doyasýya dolan, dolanasýya doyan bir koltuk seç
ve otur kimsesiz yanýbaþýma diye fýsýldarým
duymazsýn mümkün olduðu kadar da sessizdir
kýçýkýrýk bir ses tohumu sokulur koltukaltýna
yanaklarýný þiþiren merhaba öncelikle mat kuru
bir çiçeðin ölmeden önceki son ricasýdýr su’dan
nihayet þüphe etmiyorum, mutsuzlukta bir icat
bazen güzel olan için reçetenin en acý ilacý sayýlýr
bazen de gözlerinden hayatý çaldýðýný düþünür de
mutlulukta bir icattýr diye baðýrmayý arzularým
duyamazsýn buradan, balkon hayli uzak sana
ve soðuk böyle tek penye katý dýþarýda olursan
ilgisiz de ayrýca türlü maskelerin ardýndan
bir imparatorluktan ganimet toplamýþçasýna
bir poþet dolusu maske getirirsin düþünmeden
seç dersin, istediðin gibi bir maske takalým
her þeyi unutalým, herkes bizi unutsun bir daha
bu sefer çýkýþ kapýsýndan ilk önce ben çýkmalýyým
sen de gitmelisin, gideceksin,
buna en layýk sensin
mutsuzluk tiradýnýn gizli çiçeði
adýn olarak fýsýldanmalý
hâlâ gözlerin canlý bir ruh,
ateþin yanýyorken;
hata durup da seyretmen
güzel günlerin gelme ihtimalini
bir sokak köpeði kadar aç, suskun
ve yorgun bedenim
mor tentenin altýnda
tüylerimi okþayan rüzgarý tanýmalý
bak diyorsun ne çok masken oldu þimdi, anlat haydi
bir imparatorluðun hýrsýzýyým bilinmeyen, üç daldan biri
hangi dalý konuþsak kaç mutsuzluk buluruz ki
her biri kendi içinde haklý hikayesinde
ve yaralý
kollarý tutmayan, omuzlarý tutuk
artýk ayaklarý sürgün
ayný þehrin üç dalýnda, bir kuru aðaç inanýrým görmeden
anlatmadan sen
yine þikayet etmeden eskiden
adresini þaþýrmýþ bir hediye gibi uzandýðýnda ellerin
ýslak eldiven içinde karara baðlanmýþtýr kýþ
sen acýlarýndan soyunmaya baþladýðýnda sýyrýlýr nakýþ
bir acý tebessümle kalýverir
sýkýldýðýn ayný bakýþ
nereye çevirsem
bozkýrýn týnýsýyla serseri ýþýklar
çarpýverir doyumsuz danslarýyla yüzündeki batçýklara
bir damla yaþýn konakladýðýný
biliriz bir zamanlar
dilimin en küçük aralýðýnda sarýlýrsýn
ayný soðuða
kelimelerim aðrý’dandýr,
aðrý’ dan bir dað tüllenir trene
býçak gibi keser son sözünü
hep ayný acý ýslýk
vuslata çaðýrdýðý gün ölüm olursa
mizahi bile sayýlabilir
ve sen, her zamanki gibi sen
beðenmezsin bunu da
daha iyilerini hazýr tuttuðun
bakkal defteri avucunda
karakalemle çizilir adlar,
unutulmaz bir inatla yine
geç kaldýðým bazý kutlamalar için
hediyeler alacaðým
hiç de gücenmem dokundurmalardan, alýþýðýmdýr
hayatýn aþaðýladýðý kaldýrým kenarlarýnda deðil de
artýk cadde ortasýnda
yürüdüðüm olur, küfürler duyarým
aldýrýþ etmem, sen de etmezsin,
en çok beni üzersin
ne ellerinle,
ne kýsýk ateþiyle yanan gözlerinle
mecburen bir dildir bu,
imparatorluðun son çaðýnda
tahtýn yýkýlýp, bertaraf olmadan önce
son yýllarýnda
onlarca maskeden birini seç,
öyle görün dersin
diplomasi ince ince iþler dilinin tarihçesinde
þiirler dökülür dizlerimden,
ben tahta bir masada yalnýz
yalnýz bu nasýl da alýþkýn olduðumu
en iyi sen bilirsin
bilirsin de yine eskiden bir isim belirir defterin ortasýnda
üstü çizik, hýrpani,
karalanmýþ bir isim kadar güzel
ve þehirli deðilimdir sýnýrlarýn içerisinde asýrlardýr
bir dildir, mecburi, yüzü asýk ve ciddi,
alfabesiz bir dil
anlarým kazara tükenen
umutlarý çizerken her mil
bir kedi aðaca çýkar,
siyaha boyanmýþ yeryüzüm
fakat bu da bir ihtimaldi,
ay düþmeliydi tavandan
umurlarýn satýlamadýðý edebiyat köþelerinde meze
layýk olduðu hinliðiyle her kadeh
acýya dökülürken
yapraklarý dökülen bir anne
duasýnýn kabul saatinde
alýkoyar kötülüðü ölmeden yine
birkaç sefer
renkler daha bir siyahtýr,
anne olabildiðince renk
en büyük hatalarýndan kaçabilen yaþlar
boðulur su’da
nasýl da mutludur oysa kedi,
illa da siyah, illa lila
galiba son bir kez daha utanman gerekiyorsa benden
imzasýný attýðýn yerden
tutuklanýr hürsesi balkonda
son kez dokunur parmakucum
lambanýn soðuk anahtarýna
odayý kaplar fýrça darbelerinden sýzan renkler
ne soðuk bir tutkudur,
fýrçada yaþayan rengin kaderi
gözlerinde ateþ sarýlýr yaralarýna
aðýrdýr, tutamazsýn
her yataðýna kaçýþlarda
yeniden bir imparatorluk yýkýlýr
duymazsýn teneke müzisyenlerini
sýrtýn tatlý bir kokuyla serilir çarþafa
kokunu alýrým balkonun her adýmýnda
soðursun olabildiðince,
ýsýnmak isterken kalbin soður hýzla
karlý bir toprak kadar beyazdýr artýk
yüzün gecenin en kuytu anýnda
merhaba fleur d’ avri,
bu kaçýncý soluþun gözlerimin önünde?
Sosyal Medyada Paylaşın:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.