gece saat 01.30
bu þehrin yaðmurlarýna bulutlarýna
insanlarýna kahve ýsmarlýyorum
sessiz bülbüllerin yattýðý yerlerden geçiyorum
yýrtýk tablolar la dolu
yüksek binalarýn duvarlarýna
bir merdiven çizip týrmanýyorum
yalnýzlýðýn rengi
en üst kattan daha görkemli duruyor
lal rengi gölgeler i davet edip
onlara efsunlu hikayeler anlatýyorum
ben Efsunlu miho kuþlarýyla
yalnýzlýðý gökyüzüne taþýyan kadýn
bit tutam hayat hatýrlýyorum
gece saat 02.30
yorgunluðumun üstüne
kýsýk sesli ve anlamsýz
bir radyo resitali baþlýyor
adýmlarým þekilsiz bir haritada geziniyor
kör bakan gözleri ýsýrýr hayat
paramparça polyanna’yý oynamaktan
aynalarda daðýlarak yoruldum
efsunuma lal kuþlarý düþüyor
gece saat 04 00
arka sokaklar ölmüþ þarkýlar mezarlýðý
senelerdir dinlenmeyen
terk edilmiþ notalarýn aralarýnda
ayaklarýma takýlýyor
piyano tuþlarý
kaldýrým bitiminde
dimaðýmý zorlayan kan ýtýrlarý arasýnda
cezair menekþeleri
gelin kadar süslü laleler aðlaþýyor
kurulan tüm hayallerin
yýkýntýlarýný süpürüyor çöpçüler
çok sevdiðin o yalnýzlýðýnýn miladý bitti
þimdi bir ses
bir dokunuþ isteyen ruhun
iç kanamalý bir gül kadar hassas
gece saat bilmem kaç
sar sarmala beni Anne
pencerende hala duran antika saksýdaki
kuþkonmazýn gölgesine göm
þimdi yapmam gereken
gözlerime kan çekip
gögüs kafes kemiðimden havalanan
lal kuþlarýyla uyumak
lal rengi gölgeler sarýyor ruhumu
kan gurubu olmayan bir lösemidir
böyle umarsýzca yaþamak.
Ayþegül A. Karagöz