MENÃœLER

Anasayfa

Åžiirler

Yazılar

Forum

Nedir?

Kitap

Bi Cümle

Ä°letiÅŸim

Arif bir hayata marifet malzemeleri - 2 -
tacettinfidan

Arif bir hayata marifet malzemeleri - 2 -


Önsöz/Bildiri:
Arif bir hayata þifreli bazý marifet malzemeleri sunuyorum. Bizde pek bilinmeyen, 17. Asýrda yaþamýþ olan, Avrupalý anonim bir derviþin vecizelerini, (tüm sayýsý üçyüz) üç ayrý kýsýmda, burada dilimize derlemeli bir þekilde tercüme ettim.
Varsa herhangi bir hata, tövbeler olsun, affola.



Ýkinci Kýsým (101 - 200)



101)
Dünyanýn bir yarýsý bir ötekisine gülüyor, gerçi birlikte hepsi ayný maskaralýða sahip. Kazandýklarý oy sayýsýna göre, herþey ya iyi ya da kötü. Birinin canla baþla elde etmeye çalýþtýðýna, öteki zulmediyor. Herþeyi kendi düþüncelerine göre ayarlamak isteyen bir kiþi, çekilmez bir eþektir! Üstünlükler bir tek adamýn keyfine kâhya deðil ki. Bir sürü insan, bir sürü iþtah, hepsi deðiþik. Hiç olmazsa bir kaç kiþi tarafýndan dokunulmayan bir eksiklik yoktur, gerçi böyle bir azýnlýðýn hoþuna gitmedi diye, üzülmeyelim, zira diðerleri takdir edecektir. Ayný zamanda, onlarýn bu tezahüratý sakýn baþýmýzý döndürmesin, çünkü elbette kýnayacak daha baþkalarý bulunacaktýr. Mesele hususunda, en deðerli övgü sýnavý, ünlü ve bilirkiþilerin tasdik ve beðenisinden geçendir. Maksat etmen gereken, herhangi bir onaydan, herhangi bir modadan, herhangi bir devirden, kendine buyruk ve baðýmsýz kalmandýr. Baþlý baþýna serbest ve hür yaþayan bir kimsede hikmet var.



102)
Büyük Talih dilimlerini hazmetmeye hazýr ol. Ýrfan bedeninde, önemi hiç az olmayan organlardan biri, kocaman bir midedir. Zira, içine sýðdýrma haddi azametli olan bir þey, kýsýmlarýnýn da irice olduðunu ihsas eder. Talihin büyük lokmalarý, daha da büyüklerini hazmedebilecek bir kiþiyi utandýrmaz. Birine çatlayacak derecede yemek yeme tokluðu sayýlan, bir baþkasýna açlýk sayýlabilir. Yeteneði az olduðundan, büyük bir vazifeye ne doðuþtan ne de eðitim vasýtasýyla hazýrlýklý olmayan bir kiþi, birçoðu sýkýntýya maruz kalan diðer kiþiler gibi, sindirimi zayýf olan bir kimsedir. Çok geçmeden, hareketleri limon gibi ekþiye kaçar; tabiat halleri hak edilmemiþ bir itibardan elde edildiði için, kafalarýný altüst eder. Nitekim, yüksek mevkide büyük hasar tehlikelerine maruz kalýrlar. Yerlerini bulamazlar, çünkü talih onlarýn içinde münasip bir yer bulamaz. Bundan dolayý, hünerli bir adam, daha da büyük faaliyetlere açýk, birçok alan haddinin onda halihazýrda bulunduðunu izhar etmelidir. Ýlave olarak, dar yürekli minnacýk bir adam olduðuna dair izlenim býrakabilecek herhangi bir iþaretten sakýnmalýdýr. Hikmetli insanýn her yerinde büyük talih yudumlarýna her zaman yer var.



103)
Aðýrbaþlýlýk: Her bir kiþi, kim olursa olsun, vakarýna nail olmalý. Her bir kiþinin emeði derecesine göre, ki bir hükümdar olmadýðýna raðmen, hükümdarýnkine lâyýk olabilsin, ve hak ettiði sýnýr mahiyetinde faaliyeti asil olsun. Faaliyette ulu ve âla, düþüncede âli ve bülent, herþeyde bir haþmetmeap gibi, kudretine malik olmadýðýna raðmen, hiç olmazsa onun deðerine münasip bir kiþi olabilsin. Zira, gerçek hükümdarlýk lekesiz dürüstlükte barýnýr, ve bu örneðe hizmet eden bir kimsenin baþka bir büyüklüðe imrenmesi gerekmez. Özellikle, yüksek mevki sahipleri bu hakiki yüksekliði gaye edinmeli, ve sadece merasimlerde ona ithaf edilen herhangi bir rolü oynayacaklarýna, gerçek egemenlik niteliklerini paylaþmayý tercih etmilidirler; gerçi bunu kusurlarýna zarar eklemeden, ama gerçek dürüstlüðü taksim ve tanzim ederek yapmalýdýrlar. Aðýrbaþlýlýkta hikmet var.



104)
Herhangi bir Makam dairesine geçip kendini bir dene bakalým. Bu iþlem çeþitli þahsi nitelikler gerektirir, ve hangisinin icap ettiðini bilmek dikkatimize aðýr bir vergi yükler, kýsacasý ustaya seziþ lüzumu gerektiðini talep eder. Bazýsý cesaret gereðinde ýsrar eder, diðerleri ise incelik, yani vakit ve halin icabýna göre harekette. Sadece doðruluk ve dürüstlük ihtiyacýna deðinenler en kolaylarýdýr, en zorlarý kurnazlýk gerektirenlerdir. Öncekine gerekli olan özyapý, yani karakterdir, sonrakine bütün dikkat ve gayretimizi verdiðimiz halde, yeterli olmayabilir. Ýnsanlara hükmetmek zahmetli ve baþ belasý bir iþtir, dangalak çeþitleriyle ise çok daha zordur: tamamen ondan mahrum olanlarýn arasýnda ise, adama iki kat zekâ lâzým! Sabit, katý vadelerde ve meskun iþ programýyla, bir mevki, adamýn zihnini tamamen meþgul ettiðinde, tahammül edilemez bir iþtir. Adamý takibine kendi halinde hür býrakan bir iþ daha iyisidir, böylece deðiþiklik ihtiyacý ehemmiyet gereði ile birleþir, zira deðiþiklik aklý tazeleyen þeydir. En itibarlýlarý, baþkalarýna en az olan ve onlardan en uzun mesafede emir kulluðu gerektirendir; en kötüsü ise, bizi burada olduðu gibi öbür dünyada da tasalandýrandýr. Kendi þahsýna göre ayarlanan bir mevki denemesinde bulunmanda hayýr, hikmet, ve istikbal var.




105)
Can sýkýcý bir kiþi olma. Tek meslekli yahut tek mevzulu bir adamýn eðilim tarzý ciddiyet ifradýna müsaittir. Bir fikrin kýsaca ifade edilmesi, methiye vasýtasýyla birlikte, gururu okþar ve daha iyi iþ görür; adam terslikten kaybettiðini, bu sefer nezaket ile kazanýr. Ýyi þeyler, kýsa olduklarýnda, iki misli iyidir. Mükemmel özüt bir örnek, büsbütün karmakarýþýk teferruata karþý, çok daha olumlu ve çok daha tesirlidir. Ýyi bilinen bir gerçek þöyledir; bir meselenin muamelesinde veya resmi iþleminde, haddinden fazla konuþan kimselerin arasýnda gereken akýl fikir seviyesi pek nadir bulunur. Herhangi bir þeyin ortasýna konulan süsleyici bir eþya deðil de, daha çok adeta bir çelme kapaný gibi iþbaþýnda olan kimseler, faydasýz bir kereste gibi herkesin yolunu týkar. Arif sýkýcý olmaktan kaçýnýr, özellikle büyüklere karþý, çünkü onlar ’tamamýyla’ meþguldür: onlardan sadece birini rahatsýz etmek, çoðunluðu, yani onlardan gayrý kalanlarýn hepsini rahatsýz etmekten daha fenadýr. Pekalâ söylenen, hemen derhal en erken söylenendir. Sýkýcý olmaktan kaçýnmakta hikmet var.



106)
Mevki itibarýný merasime çevirme. Asaletinde, baþkasýný gölgede býrakarak ondan daha fazla parlamak, þahsiyetine çekicilik kaydetmez, aksine adeta hakaret edicidir. Önemli bir kiþilik sahibi olduðunu sergilemek nefret uyandýrýcýdýr: Hâlbuki imrenti, gerekene elbette yeterlidir. Ýtibar peþinde ne kadar çok koþarsan, itibar senden o kadar çok uzaða kaçar, çünkü itibar baþka kiþilerin fikir hükmüne aittir. Satýn alamazsýn, zira baþka kiþilerden kazanmalý ve kabul buyurmalýsýn. Yüksek mevkiler, onlarý kâfi derecede ve randýmanlý kýlacak miktarda yetki icab eder; bunun haricinde, layýkýyla doldurulamazlar. Bundan dolayý, mevki görevlerini kusursuz icra edebilmek için, yeterli bir itibar birikimi topla ve muhafaza et. Kimseyi sana saygý duymaya mecbur etme, ama oluþturmaya gayret et. Mevki itibarýnda ýsrar edenler, aðýr yükten bunaldýklarýný ve ona lâyýk olmadýklarýný bilip bilmeden ispat etmiþ olurlar. Kýymeti belirli bir kiþi olmak istiyorsan, tesadüfe baðlý harhangi birþeye borçlu olmadýðýný, gerçi kabiliyetlerinin gerçekten o yüksek deðeri hak ettiðini herkese bildirmen ve onlarý buna inandýrman gerekir. Krallar ve Sultanlar bile, tayin olduklarý mevkilerden daha ziyade, þahsi niteliklerine duyulan saygýyý daha çok tercih ederler. ’O mevkiye müstahak’ denilen bir kiþiye itibar var.



107)
Kendine olan itimadý ve memnuniyeti öyle ahým þahým gösterme, gerçi kendine olan herhangi bir hoþnutsuzluðu da, hele hele rakiplerine karþý, asla belli etme; zira, eðer yüreksiz bir kiþi olduðuna dair bir lâf çýkarsa, kendini çok beðenmiþ olduðuna dair bir dedikodu kadar fecidir. Kendini çok beðenmek genellikle cehaletten kaynaklanýr. Eðer itibarýmýzý zedelemeseydi, faydasýz kalmaz, aksine - epey neþeli bir cehalet olurdu! Baþka kiþilerde bulunan fevkalâde tekâmüle eriþemediðinden, insan kendine has sýradan alelade kabiliyetlere razý olur. Ýtimatsýzlýk, yerine göre hem piþkin hem de yararlý olabilir; mesela, aksilik uðrayýnca paçayý kurtarmak uðruna yahut bir teselli bulup katlandýðýndan bir hâsýlat payý çýkarabilme avuntusunda, kendine makul bir deðer inþa edebilir. Zira talihsizlik, onun korkusunu çoktan tatmýþ olan bir adama beklenmedik bir sürpriz yapamaz. Ara sýra, arifler bile tövbeyle baþlarýný öne eðer, aynen tarihin en büyük kahramanlarý gibi, ki düþtükleri ulvi eyaletten ve yanýlsamalardan bir gün kurtulurlar. Herþey durum koþullarýna baðlý: Bir yerde zafer terkip eden bir þey, baþka bir yerde maðlubiyet tevlit edebilir. Aynen, bütünen ýslah olmaz ve akýllanmaz divaneliðin tam ortasýnda boþ ve yoksun kalan, iþte o kendini çok beðenme avuntusudur, ki çiçeklenir ve çiçeði açar, ama nafile, sonunda hepsi tohuma kaçar. Olgunluk taslamakta deðil, olgunluða eriþmekte hikmet selameti var.



108)
Büyüklüðe giden yol, birlikte, yanýnda diðer kiþilerle gidilen yoldur. Böylece, iliþkiler sýhhatlidir, tavýr ve iþtahlar paylaþýlýr, ve aklýselim, hatta hüner bile farkedilmeden büyür. Bundan dolayý, býrak neþeli bir adam, ona karþýt yaradýþlý kiþilerle, mesela çok uyuþuk bir kimseyle, yoldaþ olabilsin. Nitekim gayrý zecrî bir usulde, cevher-i ortalama, yani ikisi ortasý, ideal olan þey elde edilsin. Diðer kiþilerle anlaþmak çok yüce bir sanattýr; çünkü, tersineleri tahavvül etmek dünyayý güzelleþtirir ve ayakta tutar: Bu sanat, maddi dünyada ahenk tevlit ettiðinde, ahlâk evreninde nispeten daha da çok yükselir. Seçeceðin arkadaþlar ve müddeialeyhler, yani davana dost olanlarýn arasýnda, bu politikayý kendine örnek edin; hülasa, aþýrý uçlarý birleþtirince, herþeyin daha faal orta yolu bulunur. Dostlarla birlikte büyüklüðe yürünen yolda aklýselim ve hüner hikmeti var.



109)
Durmadan kusur bulan tenkitçi bir kiþi olma. Karanlýk ve kasvetli kiþiliðe sahip olan kimse herþeyde bir kusur bulur, ama bu þer güdüsünden kaynaklanmaz, zira o yaradýlýþtan böyledir. Bu tür insanlar, bazýlarýný yaptýklarýndan, diðerlerini ise yapacaklarýndan þüphelenerek, topyekün herkesi herhangi bir hayali suça derhal mahkûm eder. Bu gerçekten bir zillet belirtisidir, zira merhametsiz ve gaddar bir yaradýlýþtan daha kötüsüne sahip olduklarýný gösterir. Suçlamalarý o kadar abartýlýdýr ki, yüzünde zerre tanesi gibi ýþýldayan bir sevinç ifadesini bile, adamýn gözlerini oymak için iyi bir sebep sanýrlar! Bu angaryacý iþgüder kiþiler cenneti bir cezaevine çevirmeye her zaman hazýr durumdadýrlar, ilavesinde eðer duygularý müdahale ederse, meseleyi hemen ifrada dökerler. Tam aksine, asilzade yaradýþlý insanlar, niyetten kaynaklanmadýysa, belki ihmalden ileri gelmiþ olan herhangi bir taksire, her zaman nasýl bir mazaret bulmalarý gerektiðini iyi bilirler. Yüce gönüllü insanda iyi niyet hikmeti var.



110)
Sakýn öyle batmakta olan bir güneþ gibi kendini bekletme. Bir þey onu terketmeden, onun o þeyi terketmesi, arifin düsturudur. Bir iþin nihayetinde, kiþi emeðinden bir zafer koparabilmeli; aynen güneþin en parlak vaktinde bile, çoðu kez kendi batýþýný gizlemek için bir bulutun arkasýnda istirahate çekilmesi gibi, ve böylece sanki batýp batmadýðýna dair bir kuþku yaratmasý gibi. Sonradan belanýn örtbasýyla uðraþacaðýna, akýllýca aksilik ihtimallerinden geri çekil. Sana artýk adamlarýn yüz vermeyip mezara kadar taþýmalarýný bekleme; o vakit duyguda canlýsýn, ama itibarda müteveffa bir haldesin, yani bittin! Usta ve mahir eðitimciler, sahada düþüpte, istihzaya uðramalarýný önlemek için, yarýþçýlarýn ayaklarýný daha önceden çimene alýþtýrýr. Güzel olan güzellik, kýracaksa, aynasýný erkenden kýrmalý; zira, geç kalýrsa, o açýk gözlere iþte bu tehlike, sonra cefa ve yazýk olabilir. Ariflikte, ve onun taliminde feraset var.



111)
Dostlarýn olsun. Bu ikinci bir mevcudiyet, yani ikinci varoluþtur. Her dost dostuna iyi bir arif olmalý. Onlarýn arasýnda herþey iyiye döner. Her kimse diðer kiþilerin arzuladýðý kadardýr; sana iyilik dilemelerini istiyorsan, onlarýn kalplerini ve dillerini kazanmalýsýn. Ýyi bir yöneltmenin iyiye dönüþümü kadar güzel bir gözbaðcýlýk çeþidi yoktur; dahasý, arkadaþlýk sevgisi kazanmak istiyorsan, her hareketinde dosta yakýþýr bir þekilde davranmalýsýn. Aramýzda en çoðumuz ve en iyimiz bile diðer kimselerin itimadýna ve ihtiyacýna hem baðýmlý hem de muhtacýz; zira, bu hayatta ya dostlar arasýnda ya da düþmanlar arasýnda yaþamaya mecburuz. Dostluða ulaþmasa bile, senin iyiliðini isteyen bir kimseyi her gün ara; bir deneme devresinden geçtikten sonra, çok geçmeden bunlardan bazýlarý seninle samimi arkadaþ olacaktýr. Dostlukta hayýr, uður ve hikmet var.



112)
Ýyi niyet kazan. Zira ancak böyle, ilkinci ve en yüksek tevlit (yani sebep olan ilke) , en büyük amacý önceden görür ve ilerlemesini saðlar. Bir insanýn iyi niyetini kazandýðýnda, onun hoþ görüsüne de talip olursun. Bazýsý, liyakate o kadar çok güvenir ki, atýfeti (yani karþýlýk beklemeden gösterilen sevgiyi) ihmal eder. Lakin arifler, muavenet yolunda, lütuf taþýtýndan yoksun bir yolun, gerçekten bitmeyecek kadar uzun olacaðýný bilirler. Ýyi niyet herþeyi kolaylaþtýrýr ve telafi eder: bir sürü hediyesi de vardýr, mesela cesaret, bilgi, coþkunluk ve gayret, hatta saðduyu bile heybesindedir. Gerçi, kusuru pek görmez, zira onu hiç aramaz. Müþterek menfaatten kaynaklanýr: Bu, maddi olabilir, yani yaradýlýþtan, vatandaþlýktan, akraba ve dostluk iliþkilerinden, anavatan sevgisinden, veya mevki sahasýndan. Ama, yapýsal ve resmi de olabilir, yani birlik ve beraberlik paylaþýmýnýn en yüksek türünde ve, yetenek haddini, mecburiyeti, itibarý ve liyakati içerir. Bütünen en zor olan þey iyi niyeti elde etmektir; zira, onu barýndýrmak kolaydýr. Fakat, peþine düþmeli, bulunduðu vakit, birlikte ondan istifade edilmelidir. Ýyi niyet kazanmakta hikmet var.



113)
Muvaffakiyetin refahýnda, Sýkýntýlý ve üzgün vakte hazýrlýklý ol. Yaz vakti, kýþ levazýmýný tedarik etmek hem daha kolay hem de daha akýllý bir tedbirdir. Muvaffakiyet vakti ricalar ucuz ve dostlar çoktur. Dolayýsýyla, kötü günleri göz önünde tutarak, bu gibi tanýdýklarýmýza yakýn kalmalýyýz, zira sýkýntýlý vaktin ücreti pahalý, kurtarýcýsý ise nadir bulunur. Ambarýnda sana dost ve borçlu kiþileri barýndýr ve kumbaranda mücevher gibi sakla; bir gün gelir fiyatlarý yükselir. Düþük zekâlýlarýn hiçbir zaman gerçek dostlarý olmaz: talih gülümsediðinde, herhangi bir dostun farkýna varamazlar; felâket uðradýðýnda ise, dost sandýklarý kiþiler artýk onlarý hiç tanýmaz. En iyi günde, en kötü günün hesabýna hazýr olmakta hikmet var.



114)
Asla gereksiz bir rekabet veya yarýþmaya katýlma; mal deðilsin, at da deðilsin, ve mübarek bir eþek de hiç olma! Her tür rekabetin itibara bir miktar zararý var; rakiplerimiz fýrsat bulunca, gölgede býrakmak için, bizim itibarýmýzý karartýr. Bunlarýn çok az bir kýsmý, þerefli bir kavga veya savaþ peþindedir: Nezaket rýzasýnýn saklamak istediði hatalarý, rekabet açýða vurur. Rakipleri olmadýkça, çoðu kiþi itibarlý ve rahat bir hayat sürebilmiþtir. Çatýþma kýzýþýnca, rezalet, iftira, dedikodu, hatta utanç verici sýrlarýn bile mezarlarý kazýlarak, çatýþmanýn hayat süresine, kendine has taze bir hayat süresi eklenir. Rekabet yarýþmasý küçümsemeyle baþlar, ve sadece gitmesi gereken yere deðil, her nerede bir imkân fýrsatý bulursa, hemen oraya koþar. Çoðu kez veya en çok olduðu gibi, ellerindeki taciz silâhlarý amaçlarýna baþarý saðlamadýðý vakit, bu sefer rakiplerimiz, bu araçlarý intikam almaya yöneltir, ve hiç olmazsa, bizde itibarsýz kalan bir þeyin kayýtsýz da kalmasýný önlemek için, en ufak tozunu bile, bu gereçler sayesinde silkelemeye devam ederler! Ýyi niyetli insanlar her an huzur içindedir; itibarý iyi ve asaletli insanlar iyi niyetli insanlardýr. Rakiplikte deðil, iyi niyette huzur, itibar ve asalet hikmeti var.



115)
Tanýdýk kiþilerin kusur ve hatalarýna, aynen çirkin bir surata alýþtýðýn gibi, alýþ artýk. Eðer biz onlara onlar bize birlikte yaþamak için mecbur ise, bu hepimize zaruridir. Bu dünyada öyle berbat ve kötü insan tipleri var ki, onlarla birlikte yaþaman mümkün olmayabilir, ama onlarsýz da olmayabilir! Çirkin bir yüze alýþtýklarý gibi, ansýzýn mecburi böyle bir ihtimali önlemek zorunluluðunda kalmamak için, aklýselim, yani saðduyu sahibi kimseler, onlara alýþýrlar. Ýlk önce bu gibi karþýlaþmalar iðrenti uyandýrabilir, ama yavaþ yavaþ bu etkiyi kaybeder ve yansýma (derinden düþünme) iðrentiyi ya tedarik ya da misafir eder. Ýnsan kusurlarýna hoþ görü vasýtasýyla alýþmakta hikmet var.



116)
Yalnýz saygýya deðer þerefli kimselerle hareket et. Sen onlara güvenebilirsin, onlarda sana. Anlaþmazlýklarda bile, onlarýn davranýþlarý haysiyetlerinin en iyi teminatýdýr, zira hareketlerinde niteliklerine dikkat ederler. Bundan dolayý, bu gibi itibarlý kiþilerle tartýþmaya girmek bile, itibarsýz kiþileri yenmekten daha iyidir. Yýkýlmýþ kimselerle cömertlik taslayamazsýn, çünkü onlarda dürüstlüðe düþen bir rehin yoktur. Onlarýn arasýnda hakiki bir dostluk kuramazsýn; kandýrýrken ikna edici görünseler bile, anlaþmalarý geçerli deðildir, çünkü onlarda haysiyet duygusu noksandýr. Bu gibi adamlarla iþin olmasýn; zira, itibar dürüstlüðün tahtý olduðundan, haysiyetin dizginleyemediði bir adamý, erdem katiyen dizginlemez. þerefli kimselerle hareket etmekte fayda var.



117)
Katiyen kendinden bahsetme. Eðer kendini översen, sana maðrur veya kibirli derler. Oysa, kendini ayýplarsan, bu sefer sana mankafa derler! Yani, bu durum kötüdür, ne duyurana ne de duyana yakýþýr. Günlük sohbetlerinde kaçýnmaný gerektiren bu akýlsýzlýk, ne kadar akýl kârý deðil ise, resmi meselelerde ve topluma hitab ettiðinde, hiç ama hiç uygun olamaz. Ayný taktiðin kusuru bir adamýn huzurunda onun hakkýnda konuþtuðun vakit cereyan eder; iki çeþit ifrattan birinin içine düþme tehlikesiyle karþýlaþýrsýn: yani ya “pohpohlama“ ya da “kýnama” tuzaðýna kurban olursun. Kendine dair gevezelik yapmakta hikmet yok, ama itibar kaybetme tehlikesi var.



118)
Nezaket Ýtibarýný elde etmeye çalýþ, bu seni sevdirmeye yeterlidir. Kültürlü olabilmenin ana maddesi kibarlýktýr: Sihir gibi, muhakkak herkesin rýzasýný kazanýr; gerçi nezaketsizliðe baþvurulursa, raðbetten düþer ve muhaliflerine maðlup olur; bu sonraki, gururdan kaynaklanýrsa, iðrenç ve berbattýr; kötü bir yetiþtirmeden ileri geliyorsa, adi ve alçakçadýr. Bol nezaket en az eksiðinden bile daha iyidir; gerçi herkese ayný miktarda olmamalý, zira o takdirde haksýzlýða doðru alçalýp yozlaþýr. Ona cazip muhalifler arasýnda özellikle yiðitlik delili olarak gereklidir. Masrafý azdýr ama yardýmý çok: itibarýný paylaþanlar itibar görür. Kibarlýk ve itibarýn þu avantajý vardýr: diðerlerine gösterene yerleþir ve onda kalýrlar. Nezaket Ýtibarýný elde etmekte hikmet var.



119)
Sevilmemeye uðramaktan kaçýn. Nefret peþinde koþmaya lüzum yok, sen aramasan bile o sana çok çabuk yetiþir cinstendir. Nedenini bilmeyen, gerçi kendi kendiliðinden nefret eden birçok insan var. Onlarýn kötü niyeti bizim hoþ görümüzü aþar. Onlarýn kötü tabiyatý, açgözlülük hevesi ile kazanacaklarý avantaja nazaran, diðerlerine zarar vermeye çok daha müsaittir. Bazýsý herkesle kötü bir durumda kalmayý becerebilmiþtir, çünkü her zaman kendi sinir bozukluðunu ve aksiliði ya üretirler ya da bizzat onlarýn tam içinde yaþatýrlar. Bir defasýnda bile olsa, nefret kök saldýðý vakit, kötü bir itibar gibi, kökünden söküp atmak zordur. Arif adamlardan korkulur, kötü niyetli hainler nefret uyandýrýr, cahillere tepeden bakýlýr, soytarýlar küçümsenir ve hor görülür, garipler ise ihmal edilir. Bundan dolayý, hürmet et ki sana hürmet edilsin; saygýya deðer bir kiþi sayýlmak istiyorsan, saygý göstermelisin. Nefrete mâni olmakta hikmet var.



120)
Hayatýmýzý pratik, yani kolaylýkla uygulanabilir, kullanýþlý bir þekilde yaþamalýyýz. Bilim bile modaya uygun olmalý, çünkü olmadýðý takdirde cahillik ile yer deðiþtirecek seviyede zekidir. Düþünce ve iþtah zamana göre deðiþir. Kendi düþünce alanýnda pek modasý geçmiþ bir bataða saplanma, iþtahýn ise, en modern usule uygun olsun. Herþeyde çoðunluðun tercih ettiði aðýz tadý en çok oy alandýr; dolayýsýyla þimdilik, belki daha yüksek þeylere rehber olur umudunda, peþinden gitmelisin. Geçmiþteki daha güzel görünse bile, vücudunda giyip kuþandýðýn süslemeler gibi, aklýna koyduklarýnda da, bugünküne, yani þimdiki zamana intibak etsin ve ona göre uygun olsun. Gerçi bu kural iyilikseverliðe þart konulamaz, zira iyilik her zaman ayný deðere sahiptir. Bugünler belki ihmal edildiðinden, demode olmuþ bir görüntü verebilir. Ýyi insanlar arasýnda, doðruyu söylemek ve sözünü tutmak, sözde geçmiþte kalan güzel günleri hatýrlatýr ve onun için daima sevilir, ama buna raðmen, günün modasýna uymadýðýndan, artýk kimse pek taklit bile etmez. Bu ne talihsizliktir ki, çaðýmýzda, fazilet yabancýlýk çekerken, þer ve kusur gayet tabii bir gidiþat sayýlýr! Akýllýysan, eðer yaþanýlmasý gereken bir kiþi gibi yaþayamýyorsan, o halde yaþayabildiðin gibi yaþa. Kýsmetin esirgediklerine deðil, sana baðýþladýklarýný aklýnda tut ve daima þükret. Modern hayatta da hikmet fýrsatý var.



121)
Seni alâkadar etmeyen bir iþi, kendine iþ edinme. Bazýlarýnýn dedikoduya döktüðü her bir þey, diðerlerine bir iþ olur. Hep üstten atarlar ve herþeyi ciddiye alýrlar; üstelik, bunu ya münakaþa ya da gizeme atfederler. Uzak durulabiliyorsa, bu gibi baþ belasý þeyler pek ciddiye alýnmamalýdýr. Geride býrakman gereken bir þeyi kalbinde taþýmak abestir. Kendi haline býrakýldýðý için, az ama öz bir þeyden, en çok beklenen nafile olurken; hiçbirþey beklenmeyen, gerçi epey ehemmiyet gören bir þey, istenmedik sayýda çoðalabilmiþtir. Baþlangýçta hemen hemen herþey kolaylýkla düzeltilebilir; ama sonradan, iþ bittikten sonra, katiyen olmaz. Çoðu kez, hastalýðýn sebebi verilen þifadan ileri gelebiliyor. Onun için, bazen herþeyi kendi halinde býrakmak en kötü bir hayat þartý sayýlmaz. Baþkalarýnýn deðil, kendi iþlerinle uðraþmakta hikmet ve hayýr var.



122)
Söylevinde ve hareketlerinde farkedilerek yüksel. Bu yolda birçok yerde mevki kazanýrken, en öncelikli saygýyý hak edersin. Bu herþeyde kendini belirtir, mesela konuþmanda, bakýþýnda, hatta yürüyüþünde bile aþikârdýr. Ýnsanlarýn kalplerini fethetmek büyük bir zaferdir; bu fiyakalý bir söz yahut küstah bir cüret sayesinde olmaz, ama yüksek kabiliyetten kaynaklanan iktidar nefesi, hakiki liyakat ile birleþtirilince, evet gerçekleþebilir, ve bunda hikmet var.



123)
Taklitçilikle uðraþma. Liyakat ne kadar yüksek ise, taklitçilik iþte bir o kadar alçak seviyededir, zira taklitçilik herþeye kaba gelir ve tatsýzlýk katar. Baþkalarýnda bezginlik uyandýrýrken, taklit alanýna düþene baþ belasý olur, umursanmaya þehit düþer ve bu iþin çabasýnda adam kendine iþkence eder. En saygýn liyakatliler, bundan en çok kaybedenlerdir; doðal deðil, gururlu ve sahte görünürler, gerçi doðal her zaman yapmacýða nazaran daha çok hoþlanandýr. Erdemli olduðunu taklit eden bir kiþide, erdem bulunmadýðýna dair duyduðumuz duygu her zaman kendinden emindir. Bir þeyde ne kadar çok zahmet edersen, bir o kadar bu zahmeti gizlemeye çalýþ, böylece hiç olmazsa, anýnda senin doðal þahsiyetinden kaynaklanýyor gibi görünsün. Taklitçilikten hep kaçýn, ayný zamanda, samimi olduðunu gösterirken, kazaen sahte bir tavýr hatasýna sakýn düþme. Hikmet sahibi bir kimse, çoðu kez görünüþünde, kendi liyakat deðerini pek bilmeyen bir kiþi gibi görünür, ama bu zararsýz kendine ehemmiyetsizlik hali, diðerlerinde bunun tam karþýt algýsýný býrakýr, nitekim hikmet varlýðýna ilgi uyandýrýr. Kendisi hariç, herkesin fikrinde kemale erdiðinin kanýtýný býrakan bir kiþi, iki katý büyüktür ve yücedir, zira, iki aksi yoldan alkýþ kazanýr. Yapmacýk tavýrdan sakýnmakta hikmet hediyesi var.



124)
Kendini arat. Bu çok az kiþiye miras kalýr; arife kalmýþsa, bu ona mutluluðun zirvesidir. Bir kiþi ona düþen iþi bitirdiði vakit, genel kurala göre artýk o iþten soðumuþtur. Ama iyi niyetin mükâfatýný kazanmanýn daha baþka yollarýda var. Bunun en emin yolu, makamýnda ve kabiliyetlerinde mümtaz, yani seçkin olmaktýr; buna iyi huyluluðu eklersen, öyle bir noktaya gelirsin ki, makam sana muhtaç olmadýðý halde, sen o makama lâyýk olursun. Bazýlarý makamlarýný þereflendirir, diðerleri ise, tam aksine utandýrýr. Az verimli halef, yani vâris, ondan çok daha iyi bir selefin, yani ondan önce gelenin, yokluðunda deðerini yükselttiyse, bunda kimseye bir kazanç yoktur, zira bu durum sonrakinin aranýldýðýna dair belli bir iþaret kaydetmez, sadece þimdikinin defolmasýný dileyen bir arzuhal gibidir. Makamýna lâyýk olmakta hikmet var.



125)
Kara listeci olma. Bu, lekelenmiþ bir ismin, kötü namlý bir baþkasýyla alâkalý olduðuna iþaret eder. Bazýlarý kendi lekelerini baþkalarýnda temizlemek veya saklamak isterler, hiç olmazsa, orada bir nevi teselli mükâfatý almak peþindedirler - gerçi, bu teselli, maskaralara özgü bir tesellidir. O pislik kokan nefesleri, bütün kentin rezalet laðým borularýný baþtan baþa döþer. Bu durumda ve bu meselelerde, birisi ne kadar kurtlanýrsa, kendi kirini bir o kadar daha fazla artýrýr. Bir yerinde leke olmayan çok az kimse bulunur, ama yalnýz çok az tanýnan kimselerin zaafiyetleri çok az bilinir. Öyleyse dikkatli ol, ve hatalarýn sicil kâtibi olmaktan hep kaçýn. Bu, menfur, yani çok kötü bir þeydir, zira kalpsiz bir adamýn doðal yaþantýsýný sergiler. Karalama yapmamakta insaf ve hikmet var.



126)
Budalalýðý oluþturan þey, budalalýðýn icraatinde deðil, yaptýðýn vakit, onu saklayamadýðýndan ileri gelir. Arzularýný kilitlemelisin, ama noksanlarýný onlardan daha da çok kapatmalýsýn. Bazen herkes herhangi bir hataya düþebilir, ama akýllýlar hatalarýný saklamaya çalýþýr, gerçi maskaralar onlarla övünürler. Ýtibar, gizlenen þeye, icraat edilen þeyden daha fazla muhtaçtýr; eðer bir kiþi namuslu yaþayamýyorsa, ihtiyatlý yaþamalýdýr. Büyük adamlarýn hatalarý gökyüzündeki yüce ýþýklarýn tamamen kararmasý gibidir. Esas arkadaþýn dahil, kusurlarýný her dostuna açýklamak pek nadirdir. Hayýr efendim, mümkünse onlarý kendinden bile saklamak gerek. Burada, diðerlerinden daha baþka, gerçi onlar kadar büyük olan bir hayat kuralý, yardýmýmýza koþuverir, der ki: “Unutmayý Öðren.” Kusurlarýný telâfi etmek marifet gerektirir, o marifette öðreti ve hikmet var.



127)
Herþeyde zarafet, letafet, incelik, inayet ve atýfet, þükran, lütuf, merhamet ve baðýþlama, cömertlik, asalet, rahmet ve fazilet lüzumludur. Bunlar yetki ve kabiliyetin hayatý, söylevin nefesi, hareketin ruhu, ve süslenen güzel þeylerin en güzel süsüdür. Kemale ermek, yaradýlýþýmýzýn süslenmesidir, ama bu ayný zamanda tamamlanmanýn kendine has bir süsüdür. Düþüncelerde bile kendini gösterir. Tahsile an az borçludur, çünkü bu, en çok bize tabiatýn verdiði bir hediyedir; eðitimden bile daha üstündür, zira ona çoktan galiptir. Rahattan daha rahattýr, bedavaya ve kolaylýða yaklaþýr, utancý örtbas eder ve ondan kurtulur; nihayet, kusursuzluða ekleyeceði tamamlayýcý bitiþ cilasýný sürer ve geçer. Onsuz güzellik cansýzdýr, zarafet zarafetsizdir: yiðitliði, takdir yetkisini, tutumluluðu, hatta Haþmetmeaplýðýn ta kendisini bile aþar. Sevketmenin en kýsa yolu, mahcubiyetten kurtulmanýn ise, en kolayýdýr; bunda hep hikmet var.



128)
Âlicenap bir kiþiyi en iyi tanýtan nitelik, cömert, þerefli ve onurlu bir kiþi olduðudur. Efendi ve kibar adamýn ilkel özelliklerinden biri iþte budur, zira sayesinde her çeþit asalet mahmuzlanýr. Dolayýsýyla hayat iþtahýnýn deðerini artýrýr, kalbi asalet ile yüceltir, aklý ihya eder - yani tekrar diriltir ve tazeler, duygularý tasfiye ve rafine eder, itibar vakarýný - yani aðýrbaþlýlýðý daha da çok kuvvetlendirir. Onu içinde barýndýran herhangi bir kimseyi kaldýrýr ve yüceltir, bazen talihin kötüye düþen dönemeçlerine bile hem deva olur hem de çare bulur. Fiili icraatýnda yapamadýðýný, faaliyet alanýnda tam olarak iradesinde bulur. Yüce gönüllülük, cömertlik, ve bütün kahramanlýk nitelikleri, sayesinde kendi kaynaklarýnýn ondan aktýðýný anlarlar. Âlicenap bir kiþide hikmet var.



129)
Asla ve katiyen þikâyet ederek, yakýnma. Þikâyetçi olmak, her zaman itibarsýzlýk getirir. Daha iyisi, onlarýn þefkatine amaç olacaðýna, baþkalarýnýn hissiyatýna karþýt, kendine olan itimadýn örneði olmaktýr. Bizi duyan bir kiþide þikayet etmekte olduðumuz þey hakkýnda adeta yeni bir yol açýlýr, ve olasý herhangi bir hakaret algýsý, diðer bir aþaðýsamanýn ortaya çýkmasýna sebep olur. Geçmiþteki kusur ve suçlardan þikayet ederken, gelecektekilerine fýrsat doðabilir, keza yardým ve nasihat ararken, onun yerine sadece ilgisizlik ve hor görü elde ederiz. Daha maharetli ve siyasalý, bir adamýn iyiliklerini övmektir, böylece bunu gören diðer kiþiler aynýsýný tekrar etmeyi gereksinir. Aramýzda o an bulunmayan bir kiþiye olan iyilik borçlarýmýzý, þimdi önümüzde duran bir diðerine tekrarlamak, bu adamdan aynýlarýný talep etmek gibidir, böylece birinde biriken itibarý diðer bir kiþiye adeta satmýþ oluruz. Bundan dolayý, açýkgözlü kurnaz bir adam, dünyaya asla kusur ve hatalarýný neþretmez, gerçi yalnýz nezaket niþanlarýný, dostluðu canlý tutmak ve düþmanlýðý susturmak amacýnda, her tarafa hizmet etmeleri için hayata geçirir. Yersiz yere þikayet etmemekte hikmet var.



130)
Yaptýklarýný, faaliyetteyken görsünler. Herþey olduðu gibi deðildir, zira göründüðü kadar geçerlidir. Faydalý olmak ve senden faydalanýlacak bir kiþi olduðunu gösterebilmek, beceri istifadesinin bir deðil, iki mislisidir. Görünmeyen bir þey, yok gibidir. Doðruluk bile, doðru gözükmediðinde, hak ettiði önemsemeyi alamaz. Dikkat edenlerin sayýsý, görüntüden aldananlarýn sayýsýna nazaran, çok daha azdýr. Tünek hilenin hükmünde kalmýþsa, ceketin görüntüsü bir cisme yargý uyandýrsada, çoðu nesne verdikleri görüntüden daha baþka bir þey halindedir. Gerçi dýþ tarafýmýzýn güzelliði, içte mükemmelleþenin en iyi tavsiye belgesi gibidir, ve bunda hikmet var.



131)
Þeref verici duygular ne kadar güzel, deðil mi? Haysiyeti efendilik hareketlerine güden belli baþlý gerçi epey farklý bir ruh hali var, ki tüm þahsiyete bir nezaket havasý gibi eser. Herkeste pek sýk bulunmaz, zira yüce gönüllülüðün en büyüðünü daha önceden farzeder. Onun baþlýca özelliði düþmaný hakkýnda iyi þeyler söylemesi, hatta ona karþý en iyi þekilde davranmasýdýr. Ancak, intikam fýrsatý doðunca en parlak ýþýðýný saçar ve bu fýrsatý katiyen elinden kaçýrmaz; ona beklenmedik bir cömertlik sunmak için, eksiksiz bir zafer gibi yönetir ve geliþtirir. Bu pekâla bir siyasi yumruktur, yok caným, esasýnda devletçilik sanatýnýn ta kendisi, gerçi ta zirvesidir. Zafer kazanmak için iddia ve hileye baþvurmaz, zira hiçbirþeyde iddiaya girmez, böylece hak ettiði hisseyi aldýktan sonra, liyakatini hemen örter. Þeref verici duygularda liyakat hüneri ve hikmeti var.



132)
Yargýlarýný tekrar gözden geçir. Bir iç Temyiz Mahkemesine müracaat edebilmek, herþeyi olasý herhangi bir tehlikeden daima korur. Özellikle davanýn gidiþat seyri kolaylýkla anlaþýlýr olmadýðýnda, fikrini saptamak veya düzeltmek için zaman kazanýrsýn. Üstelik, yargýný kuvvetlendirmek veyahut teyit etmek için, yeni bir zemin hazýrlanýr. Dahasý, bu durum, bir hediye meselesi ise, gecikmeden verilen hediyeden daha ziyade, gerçekten iyice düþünülüp verildiði için, hediyenin kýymeti saygýya deðer, daha üstün bir nitelik kazanýr. Ve, eðer reddetmen gerekiyorsa, lezzetini kaçýrmamasý için, “Yok, Olmaz, veya Hayýr” suretinde vereceðin bir cevabýn, nasýl ve ne zaman gibi sorularýna, bu hususta olgun ve belirli bir karara varýncaya kadar, yeterli bir vakit daha kazanýrsýn. Yaný sýra, ve buna ilâve, kýzgýn kafanýn ateþi söndüðünde, reddetmenin uyandýrdýðý hezimetin þiddeti soðukkanlýlýkta daha az hissedilir. Fakat, özellikle bir adam cevap vermende ýsrar ediyorsa, en iyisi ertelemektir; zira çoðu kez, karar, bazen olumlu bazen olumsuz olacaðýndan, bu zararsýz gerçi yanýltýcý hareket, karþýndakinin ihtimamýný, yani özenini, silahsýzlandýrma gayesinde gayet uygundur. Ýç Temyiz Mahkemesine baþvurmakta hayýr ve hikmet var.



133)
"Akýllý ama yalnýz kalacaðýna, en iyisi bütün dünya ile divane gibi huysuzlaþýp bozuþmaktýr." Siyasetçiler böyle diyor. Herkes bunda hemfikir ise, ve mademki münferit, yani yalnýz yaþayan bir ilim adamý, artýk divane sayýlýyor, öyleyse, herhangi bir kiþi tüm ötekilerden daha fena bir vaziyette olamaz. Demek ki, akýntýya yelken açmak iþte bu kadar önemli. En büyük irfan, çoðu kez, cehalete veya onun rolünü oynamaya mecburdur. Kiþi, diðerleri çoðunlukla cahil olsa da, onlarla yaþamaya zorunludur. “Tamamen yalnýz baþýna yaþamak, ziyadesiyle aynen bir ilah gibi, ya da tamamen vahþi bir hayvan gibi yaþamaktýr.” Ama ben bu vecizeyi þu cevap ile altüst edeceðim: “Tamamen tek baþýna ortada bir maskara gibi kalacaðýna, en iyisi çoðunlukla irfan sahibi ol.” Dikkat ediniz, orijinal olma gayesinde koþarken, aðzýndan ateþ püsküren mitolojik canavarlarý burada, daima arayan hikmetsiz kimseler var.



134)
Yeteneklerini iki misli kýymetlendir. Öylelikle, hayat deðerini iki katýna çýkarýrsýn. En seçkini olsa dahi, itimat tek bir yetenekte kalmamalý ve de tek bir þeye borçlu olmamalý. Herþey çiftleþmeli, özellikle, baþarý, tercih ve saygýnýn nedenleri. Tüm varoluþu sýnýrlandýrdýðý gibi, ay’ýn deðiþkenliði herþeyi aþar, bilhassa en kolay kýrýlanlar arasýnda, insan iradesine en çok yükümlü olan þeyleri. Hikmet sahibi kimsenin dikkati bu kararsýzlýða karþý kendini muhafaza etmeli; bunun hayati þartý ise, ambarýnda güzel ve elveriþli niteliklerin iki mislisini bulundurmaktýr. Böylece, doða vücudumuzun en önemli gerçi tehlikeye en çok maruz kalan çiftleþmiþ kýsýmlarýný bizlere nasýl baðýþladýðýysa, Sanat da, baþarý için zaruri olan niteliklerimizi ayný miktarda tutmalýdýr. Yeteneklerimizi iki katý yükseltmekte hikmet var.



135)
Aykýrýlýk ruhunu besleme. Bu huysuz bir maskara olduðunun ispatýdýr, ve saðgörü en gayretli bir þekilde bundan korunmalýdýr. Herþeyde engellere iþaret etmek, senin kurnaz bir adam olduðunu taahhüt edebilir, ama bu tür çekiþme seni aptallýk kaydýnada geçirebilir. Bu gibi kimseler, en zevkli sohbeti adeta bir muharebe taklidine çevirir, ve bu tarzda, dostlarý olmayanlarla deðil, onlarýn yerine, en yakýnlarýna düþman gibi davranýrlar. Aykýrýlýðýn eðlenceye çevirdiðini, metanet, çoðunlukta zarafete rendeleyendir. Vahþi hayvaný evciliyle birlikte ayný boyunduruða koþmak, ancak hem aptal hem de insafsýz kimselerin yapacaðý bir iþtir, bunda hikmet yok, ama epey maskaralýk ve gaflet var.



136)
Kendini herþeyin orta merkezine yerleþtir. Böylece herhangi bir meselenin nabzýný yoklayabilirsin. Bazen çoðumuz, daha gerçek konunun ehemmiyetini hiç anlamadan, ya lüzumsuz tartýþmalarýn þubelerinde ya da can sýkýcý laf kalabalýðýnda yolumuzu kaybederiz. Bir tek noktanýn üstünde yüz kere duranlar, hem kendilerini hem de diðerlerini iyice usandýrýr, ve bütünen önemli olan meselinin merkezine katiyen dokunamazlar. Bunun sebebi, kendilerini çýkaramadýklarý akýl þaþkýnlýðýndan ileri gelir. Bir tarafa býrakmalarý gereken meselelerde hem vakitlerini hem de sabýrlarýný harcarlar, nitekim ayýrabildikleri þeylere, artýk kendilerini esirgeyemezler. Yerleþken orta merkezde oldukça, o muhitte marifete hikmet fýrsatý var.



137)
Bilge kendine yeterli olmalýdýr. Kendinde her þeye her zaman yeterli olmuþ olan bir kimse kendini taþýdýðý gibi her þeyi taþýmýþtýr. Eðer evrensel bir dost dünyayý ve onun baþkentini temsil edebiliyorsa, o zaman bu adam kendine evrensel bir dost olsun, ancak bu takdirde kendi baþýna yaþama mertebesini hak edecektir. Eðer ondan baþka birinde bu temiz berrak akýl ve pekâlâ çeþni yok ise, bu tür bir adam kendinden baþka kimi arayabilir? O zaman, en derin mutluluk içinde ve adeta ulu bir varlýk gibi, artýk sadece kendine itimat edebilir. Tek baþýna yaþayabilen bir kimse hiçbir þeyde vahþi bir hayvaný andýrmaz, gerçi çok þeyde bir bilgeye ve her þeyde bir tanrýya benzetilebilir. Bilgede kendine mahsus yeterlilik hikmeti var.



138)
Herþeyi kendine göre olduðu gibi býrakmanýn bir marifeti var. Resmi ve þahsi hayat dalgalarý vahþileþtikçe, bunun önemi daha çok artar. Ýnsan iliþkilerinde kasýrgalar çýkar, þiddetli duygu fýrtýnalarý eser; bu ihtimallere karþý, çapayý atýp rýhtýma geri çekilmek, en akýllý bir seçenektir. Bazen þifasý sanýlan þey, hastalýðý daha kötü eder: bu gibi durumlarda, vakayý doðal gidiþatýna ve zamanýn ahlâk rýzasýna býrakmalý. Akýllý bir doktor teþhisine ne zaman reçete yazmasý gerektiðini en iyi bilendir, gerçi bazen herhangi bir derde deva uygulamamak daha büyük maharet icab eder. Terbiyesizlerin fýrtýnalarýný durdurup yatýþtýrmanýn en uygun yolu, o iþten senin elini geri çekerken, onlara kendi imkânlarýyla kendilerini teskin etme fýrsatýný tanýmaktýr. Þimdilik yol vermek, çok geçmeden fethetmektir. Pýnar, ufak bir çubuk ile çok az karýþtýrýlsa bile, hemen bulanýr, ancak biz onu kendi haline býraktýðýmýz vakit temizliðe kavuþur. Bazen, fesata en iyi deva, kendine has bir gidiþat vasýtasýyla fesat onda tükenirken, adamýn þahsýna lâyýk bir huzura kavuþmasýný beklemektir. Bir þeye karýþýp fenalaþtýracaðýna, ona ta baþtan hiç karýþmamakta hikmet var.



139)
Þanssýzlýk günleriyle tanýþ. Onlarýn varlýðý hakikidir. Hiçbirþey onlarýn refakatinde iyi gitmez. Vaziyet deðiþsede, kötü þans artakalýr. Bugün þanslý olup olmadýðýný denemek için, bir þeye iki defa teþebbüs etmek yeterli denilebilir. Herþey deðiþime tabi: hiçbir kimse mütemadiyen daimi arif kalamaz; zira, tesadüfün bunda epey söz hakký bulunur, üstelik þuurumuzda, hatta bir kaðýt kalem ile kendimizi izah etmeye çalýþtýðýmýz yetenekte bile, bu gerçek hep böyledir. Tamamý ile mükelleþme, zamana baðlý olduðundan, güzelliðin de kendine has bir müddeti vardýr. Bilim dahil, bazen ya çok ya da çok az iþ yaptýðýnda, o da neticede baþarýsýz kalabilir. Bir þeyin iyi bir sonuca varabilmesi için, ona ayrýlan özel bir günde yapýlmasý gerekir. Bundan dolayý, bazýsýnýn herþeyde her iþi kötü sonuç alýrken, diðerlerinin, en az zahmet ettikleri halde, bütün iþleri tamamen pekâlâdýr. Ýþte bu diðer kiþiler, herþeyi hazýr bulur, zekâlarý dakik, onlara nezaret eden dehalarý lehte, þans yýldýzlarý ise, hep yükselmekte gibidir. Bu tür esnalarda, kiþi duruma hakimiyet saðlamalý ve en küçük tesadüf fýrsatýný dahi, elinden asla kaçýrmamalýdýr. Fakat, akýllý bir adam, günün þansýný sýrf iyi veya kötü bir kýsmet diliminin kararýna adamaz, zira birisi sadece þanslý bir tesadüften, diðer ötekisi, ufak bir sýkýntýdan ileri gelebilir. Kötü günden ibret alýnacak hikmet dersi var.



140)
Bir þeyde iyiyi hemen bulmalýsýn. Güzel çeþni sahibi olanýn avantajý budur. Arý ancak kendi peteðine bal döker; gerçi sürtünen yýlan, yarasýna sadece zehrini nakleder. Ýþte çeþni hali de böyledir: bazýsý iyiliðin, diðerleri kötülüðün peþinde koþar. Ýyiliði olmayan hiçbirþey yoktur, özellikle düþünce besleyen kitaplarda - bu en çok doðrudur. Gerçi, çoðunda öyle bir koku sezisi vardýr ki, binlerce fazilet niteliklerinin arasýnda, yalnýz bir noksana takýlýp kalýr, aynen leþle beslenen bir hayvan gibi, insanlarýn akýl ve yüreðinden geçen bir kusura kabahat üretme hevesinde, ellerine düþen herhangi bir çöpü durmadan karýþtýrýrlar. Böylece, hatalarýn bir nevi bilançosunu çizerler, ama bu onlarýn zekâlarýna itibar kazandýracaðýna, yerine kötü bir çeþniye sahip olduklarýný kanýtlar. Çok kederli bir hayat sürerler; çünkü baþka kiþilerin çöpünden beslenip, semirirken, ancak þiddetli acýlardan kendilerine gýda saðlayabilirler. Bunlara karþýlýk, bir fýrsat tesadüfü olsa da, binlerce noksan ve hata arasýnda tek bir güzelliðe müptelâ olan þahýslar, daha þanslý bir çeþni niteliðine sahip olduklarýný ispat etmiþ olurlar. Anýnda iyiyi keþfetmekte hüner ve hikmet var.



141)
Kendini dinleme. Baþka kiþileri hoþnut edemiyorsan kendini hoþnut etmenin bir faydasý olmaz. Kendinle haddinden fazla memnun olmanýn cezasý, geleneksel kurallara göre, herkes tarafýndan hor görülmektir. Kendine ödemekte olduðun alâkayý belki büyük bir ihtimalle baþkalarýna borçlusun. Hem kendinle konuþmak hem de kendini dinlemek iyi bir sonuç veremez. Eðer yalnýz kaldýðýn vakitler kendinle konuþmak yanlýþ bir maskaralýk ise, baþkalarýnýn huzurunda kendini dinlemek, akýlsýzlýðýn iki mislisi sayýlmalý. Büyüklerin sohbetlerindeki zaafiyetlerden bazýsý, þu tekrarladýklarý “bahsettiðim gibi” veya “ha? ” dedikleri zaman, onlarý dinleyenleri ürken laflarda belirir. Her cümlenin sonunda hep pohpohlama ve alkýþ beklerler, ki bu akýl sahibi kimselerin sabrýný taþýrýr. Ayný zamanda, bu kibirli kiþilerin sesinde eko vardýr, yani aksiseda ile konuþurlar. Sohbetleri, adeta yere basmadan yürümek için kullanýlan ortasý basamaklý sýrýk gibi - sallandýkça, her sözde lakýrdýlarý aptalca yapýlan bir “bravo” övgüsünün muavenetine ihtiyaç duyar. Yuh olsun! Böylelerinde hikmet noksan, ama çok iðrenç bir kibir alameti var.



142)
Sana rakip olan bir kiþi senin attýðýn doðru bir adýmý tahmin etti diye, inat olsun diyerek kendini katiyen yanlýþ bir seçeneðe düþürme. Zira, bu kavgaya þimdiden yenilmiþ baþlarsýn ve çok geçmeden ondan rezil olmuþ bir þekilde göç edersin. Kötü silahlarla dava asla kazanýlmaz. Rakibin ilk baþtan en iyi tarafý ele geçirmesi gayet kurnazca bir þeydir; zira, nihayetinde kötüsüyle arkada kalmasý hatalý olur. Bu tür inatçýlýk laftan ziyade, fiilen daha tehlikelidir, çünkü faaliyet sözden daha çok zarara uðrama tehlikesiyle karþýlaþýr. Genel olarak, inatçý bir kiþinin düþtüðü yanlýþlýk, doðru bir þeye aykýrýlýk yaparken, istifadeli bir þeyde münakaþa ederek kaybetmektir. Arif bir insan, kendini katiyen duygularýnýn kontrolüne terketmez. Yerine, önceden keþfederek yahut sonradan düzelterek, doðruluðun davasýný daima destekler. Eðer düþman bir budala ise, tam tersine dönerek en kötü yolda yürüyecektir. Böylece, onu daha iyi bir yoldan mahrum etmek, o yola kendini koymaktýr. Zira, o hatalý kiþinin aksi tutumu, bu yolu terketmesine sebebiyet verecek, neticede onun inatçýlýðý, bunu yaptýðý için cezalandýrýlacaktýr. Ýnat uðruna doðru yoldan yanlýþ yola sapmakta hikmet yok, ama hayati hata var.



143)
Basmakalýp bayatlamýþ bir þeyden kaçýnmak uðruna, sakýn kendini mantýða aykýrý görünen fakat hakikatte doðru olabilen bir düþünceye, yani paradoksal bir tuzaða düþürme. Bu ifratlarýn her biri itibarýmýza zarar verecek niteliktedir. Akla uyguna aykýrý kalan herbir giriþim budalalýða yanaþandýr. Paradoks hiledir. Önce, yeniliðinden ve keskinliðinden dolayý, alkýþ kazanýr; ama nihayetinde, bu geçici itibarý kesinlikle kaybedecektir; zira, eninde sonunda, hilekârlýðý önceden sezilecek ve ne kadar boþuna bir çaba olduðu aþikâr bir hale gelecektir. Bu hokkabazlýk cinsindendir. Siyaset meselelerinde, devletlerin iflâs durumunda olduklarýný kanýtlar. Pekalâlýðýn doðru yolunda yüksek faaliyetlere eriþemeyen ya da buna cüret edemeyenler, genellikle dolaylý ve paradoksal bir yolu seçerler, nitekim, maskaralar buna hayrýn kalýr - gerçi bu netice, hikmet sahibi kimseleri adeta hakiki bir peygamberlik mertebesine yükseltmiþ olur. Ýddia ettikleri yargý kararý dengesizdir, ve eðer tamamen yanlýþ bir temele dayalý deðilse, kesinlikle kesinsizlik üzerine inþa edilmiþ olduðundan, hayatýn çok daha önemli ve çok daha aðýr meselelerini tehlikeye sokar. Paradoksal tutumda hikmet yok, yerine hilesinde tuzak var.



144)
Seninkiyle bitirmek için bir baþkasýnýnkiyle baþlayýver. Bu iþlem elde etmek istediðin bir sonucun siyasi aracýdýr. Öteki dünya meselelerinde bile, müslüman evliyalar bu mübarek marifete ehemmiyet verirler. Gerçeði gizlemenin bir nevi en aðýr parçasý gibidir. Zira, bu durumda, önceden görülen bir avantajýn, diðer bir kimsenin iradesini etkilemek için adeta bir yem gibi hizmete geçirilmesini saðlar. Onun hayat davasý, ona vagona yerleþtirilmiþ gibi görünürken, esasýnda bir baþkasýnýnkinin yolunu çekmektedir. Özellikle tehlikeli yerlerde, saklý ve örtülü tedbirler almadan katiyen ilerlememelidir. Aynen baþlangýçta hep “Hayýr” diyen kiþilerle olduðu gibi, hemen bu darbeyi önlemek en yararlýsýdýr; çünkü, senin ikazýn onlara kýsaca takdim edildiðinde, büyük hacmininin ne kadar dar bir süzgeçten geçtiðinin farkýna varamazlar, ve böylelikle daha detaylý bir izaha ihtiyaç kalmaz. Kural olarak, bu nasihat ikincil düþüncelere aittir, ki hayatýn en mahirâne manevralarýný kapsar. Bazen gerçeði örtülü bir þekilde yansýtmakta ariflik hikmeti var.



145)
Parmaðýn yaralý ise, onu kimseye gösterme! Zira herþey gelip ona toslayacaktýr. Bu durumda, þikâyet etmekten de sakýn, çünkü þer, her zaman zaafiyetin en çok zedeleneceði noktaya doðru hücum eder. Canýný sýkmak, sinirlenmek ve darýlmak faydasýzdýr: zira, akabinde dedikoduya da düþünce, canýn daha da çok sýkýlacaktýr. Kötü niyet týrmalayabileceði yaralarý kaþýr; oklarýný huyunu tetkik edebilmek için bir deney hedefine yöneltir; ve, binbir çeþit yoldan, bulduðu yeri arý gibi çabucak ýsýrýr. Ama, arif asla vurulduðunu belli etmez, herhangi bir çeþit þahsi veya irsi þer tesadüfüne uðradýðýný kimseye yaymaz. Zira, bazen kader bile bizi en zayýf yerimizden yaralamak ister. Kader, yaralanan eti, nefsin isteklerini kýrdýðý gibi, çürütür. Bundan dolayý, birinin sürmesini oysa diðerinin bitmesini arzu ediyorsan, katiyen bu tür olasý neþenin veya çürüklüðün kaynaðýný dýþa vurup açýklama.



146)
Her þeyin içeriðine özen ver. Nesne, umumiyetle göründüðü gibi deðildir. Cehalet, kabuðun içindekine hiç bakmaz, ama tohumu görünce þaþkýna döner. Yalan hep en önce gelendir, maskaralarý tamir edilemez kabalýklarýndan yakalayarak sürükler gider. Doðruluk, her zaman en son gelendir, ve Zamanýn kolundan destek alarak topallaya topallaya yürür. Onun için arif, Yaradanýn akýllýca çifte baðýþladýðý bir öteki yarýmýnýn kudretini yedekte tutar. Hile çok sahtedir, bu yüzden sahtelik kolaylýkla hilenin ta içine düþebilmiþtir. Saðgörü, basiret niteliðinin ta kendisi olduðundan, tutumluluðun oyuklarýnda tekaüte çekilmiþtir, buralarda sadece arif ve bilgeler tarafýndan ziyaret edilme hürmetine lâyýktýr. Her þeyin içeriðine bakmakta hikmet var.



147)
Eriþilemez veya yanýna varýlamaz bir kiþi olma. Hiç kimse diðer kimselerin nasihatine muhtaç olmayacak kadar akýllý deðildir. Hiç bir kimseyi dinlemeyen bir kiþi ýslah olmaz bir þahýstýr. Emsalsiz akýl sahipleri bile, dostlarýndan gelen öðüt ve tavsiyelere yer vermelidirler. Hükümdarlýk ve egemenlik bile, temayül etmeyi öðrenmelidir. Eriþilemez olduklarýndan dolayý, ýslah edilemeyen kiþiler mevcuttur. Düþüp harap olurlar, çünkü onlarý kurtarmaya kimse cüret edemez. En yüksek mertebeye eriþenler, dostluða daima kapýlarýný açýk býrakmalý; bu ihtimal, onlarý muavenet kapýsýyla tanýþtýrabilir. Sadakatli vefasýna verdiðimiz kanaat ve itimat, dostumuzun kudretine bu hakký tanýr. Gerçi herkese saygý duymaya mecbur deðiliz, ama insanýn en iç derinliklerindeki ihtiyatýn en hakiki aynasý hakiki bir sýrdaþta bulunur; yanlýþlýklarýmýzý düzelttiði için, sýrdaþýmýza daima borçluyuz ve daima müteþekkir kalmalýyýz. Gerçek bir dostun tavsiyelerinde hatalarýmýzý telâfi etme istifadesi ve hikmeti var.



148)
Sohbet Sanatýna Malik ol. Ýþte hakiki þahsiyet bunun marifetinde belirir. Hayatta sýkça rastlanan bir þey olsa dahi, ondan baþka hiçbir eylem dikkatin daha fazlasýný gerektirmez. Ya kaybedeceksin, ya da sayesinde kazanacaksýn. Eðer bir sayfalýk mektup yazmak bile epey itina gerektiyorsa, ki buna önceden tasarlanmýþ bir nevi yazýlý sohbet diyebiliriz; o halde, her gün karþý karþýya geldiðimiz rastgele münasebetlerde, nispeten - anýnda derhal teþhir etmemiz gereken zekâ kudretimize, yüzyüze yaptýðýmýz sohbetlerde ondan ne kadar daha fazla bir itinaya ihtiyacýmýz olacaktýr? Bilirkiþiler ruhun nabzýný dilde duyar, onun için derler ki, “Konuþ da, dolayýsýyla seni tanýyayým.” Arada bazýlarýnýn görüþüne göre, sohbet sanatý zanaatsiz olmalý, yani maharet gerektirmemeli, öyle elbise gibi cicili bicili deðil de, sadece düzgün ve derli toplu olmalý. Bu fikir, dostlar arasýnda yapýlan sohbet kývamýna uygundur. Fakat saygý göstermemiz zorunlu olan kiþilere karþý, bizim itibar ciddiyetimiz, o þahsýn resmi payesine göre ayarlanmalý. Münasip olabilmesi için ise, adeta bir hakemin dilinden dökülen ses vurgusuna ve onun zekâ kudretine intibak edebilmeli. Ýlâve olarak, sakýn kelimelerin tenkit uzmaný olma; zira aksi takdirde, seni bilgiçlik taslayan bir kiþi yahut bir düþünce tahsildarý sanýrlar. Nitekim, herkes seninle herhangi bir temasta bulunmaktan artýk çekinir ve kaçýnýr. Gerçi, buna cüret edenler, sana düþüncelerini en pahalýsýndan satarlar. Keza, sohbette saðduyu, yani aðýz sýkýlýðý, belagatten, yani söz sanatýndan, çok daha önemlidir. Belagatta marifet, ama saðduyuda hikmet var.



149)
Bize gönderilen kötülükleri, adresine nasýl geri gönderilmesi gerektiðini bilmeliyiz. Kötü niyete karþý korunmak için kalkan ile siper almak, erbap amire yakýþan çok büyük bir ustalýk örneðidir. Bu, kötü niyetlilerin sandýðý gibi, yeteneksizliðin, çaresizlikten kaynaklanan can pahasýna aldýðý bir savunma önlemi deðildir; aksine, yüksek bir politika tutumunun, sahtekârlýða ve nefret tutkusuna karþý icra ettiði itham ve cezalandýrmadýr. Herþey her zaman istediðimiz gibi olamaz, ayrýca herkesi her zaman herþeyde hoþnut edemeyiz; dolayýsýyla, en iyisi, gururumuzu feda etme pahasýna bile olsa, uðursuz kiþi ve teþebbülere karþý, gerçek veya hayali bir günah keçisini niþangâh etmekte herhangi bir günah yok, ama pekâlâ bir hikmet neticesi var.



150)
Bir þeyin hak ettiði fiyatta nasýl satýlmasý gerektiðini öðren. O þeyin sadece içeriðinde barýnan kýymet yeterli deðildir. Çünkü, denizde balýklarýn hepsi, hep ayný oltanýn ayný yemine kanmaz, üstelik o yemin canlý olup olmadýðýný düþünemez - yani içeriðine bakamazlar. Çoðunluk, ’madem herkes o tarafa gidiyor, biz de onlarla beraber, o istikameti hedef alalým’ diyerek, kalabalýk ahalinin gittiði yola takýlýr. Dilediðimiz herhangi bir þeye itibar kazandýrmak, büyük bir sanat marifetinin manevi okþamasý ile gerçekleþir. Bunu bazen methiye vasýtasýyla yapabiliriz, zira övgü istek uyandýrýr. Ayný zamanda, bu isteðe göze çarpan bir isim veya marka ilave edilmelidir, ki, en yüksek ikramiyesi istifadesine muhatap olsun. Ama bu, katiyen taklide veya sahtekârlýða maruz kalmamak þartýyla yapýlmalýdýr. Tekrarýnda, ekseriyetle sadece mütehassýs kiþileri tedarik etme vesilesini güderek, mahsüle gereken ilgi teþvik edilir. Zira, hemen hemen herkes, kendini herþeyin erbabý sanýr. Öyle olmadýklarý takdirde, istek duygusu çok geçmeden arzulanan þeye pahasýna uygun bir talep uyandýrýr. Asla herhangi bir þeye kolay veya umumi deme; zira, imkân saðlayacaðýna, yerine, onda aranan ve ona lâyýk olan gerçek deðeri düþürür. Þüphesiz, ender bir þeyin peþinden herkes koþar, çünkü hem çeþniye hem de zekâya daha çok iþtah vericidir. Aldýðýn her bir þeyin deðerini nasýl tahmin edebiliyorsan, ona göre, sattýðýn bir þeyin pahasýný nasýl kýymetlendirmen gerektiðini öðrenmende fayda var.



151)
Yarýný bugün ve birlikte, ondan sonraki günleri - önceden düþün. En yüce öngörü, sýkýntýlý bir zamanýn ne zaman geleceðini önceden belirtmekten ibarettir. Tedbirli bir adamda þansýný kaçýrmak diye bir þey yoktur, dikkatli adamda ise, paçayý ucuzdan kurtarmak gibi bir ihtimal akla gelmez. Gýrtlaðýmýza kadar bataða düþmeden önce iyice düþünmeli, almamýz gereken önlemleri katiyen ertelememeliyiz. Olgun yansýma yardýmýmýza en zor durumlarda yetiþir. Yastýk sessiz bir kâhindir, ve sonradan bir derde baþýný yasladýðýnda uykusuz kalacaðýna, meselenin üstüne erkenden yatmak daha iyidir. Çoðu kiþi, önce faaliyete geçer, sonra durumun muhasebesini yapar. Yani, neticeden doðan sorumluluklara, vereceði mazaretlerden çok daha az ehemmiyet verir. Gerçi diðerleri, ne önceden ne de sonradan bu iþe kafa yorar. Doðru yolu kaçýrmamak için, hayat bütünen yegane bir düþünce seyrinde mütemadiyen ilerlemelidir. Yansýma, yani düþüncenin derinliklerine inmek, ve onun huzurundaki öngörü, bize hayat çizgimizi tespit etme çabasýnda imkân saðlayan en önemli þeylerdir. Mevcudiyetlerinde herkese eþsiz hikmet faydasý var.



152)
Seni gölgede býrakacak bir yoldaþ edinme. Seni gölgede býraktýkça, sendeki sevgisi azalacaktýr. Dahasý, o nitelik ve itibarda mümtaz oldukça, o birinciliðin, oysa sen ancak ikinciliðin kemanýný çalacaksýn. Nitekim belki, sadece onun býraktýðý ehemmiyet kýrýntýlarý sana kalacak. Gök yüzünde ve yýldýzlarýn arasýnda, ay tektir ve yalnýz baþýna parlar. Güneþ doðduðu vakit, artýk ya gözle görünmez ya da farkedilemez olur. Seni karartana katýlma, senin nuruna nur katýp, güneþ gibi parlatana eþlik et. Bu tür kurnazca yapýlan marifet aracý ile efsanevi savaþ kahramanlarý geleneksel masaldan çýkýp gerçek hayata yerleþebilmiþlerdir; dolayýsýyla, neticede aklýmýzda kalan görüntüleri hep güzel ve parlaktýr - gerçi onlara refakat edenler ve onlara karþý koyanlar, hep düzensiz ve çirkin bir suret almýþtýr. Dikkat etmemiz gereken þey, þereflendirdiðimiz bir kiþinin itibarýmýzý yok edebileceði gibi, kötü bir dostun, az da olsa bizi þer tehlikesine terk edebileceðidir. Talih yolunda, mümtaz olmuþ kiþilerle iliþki kur, ama kýsmetine erdiðinde, sýradan kiþilere özen ver. Bu tutumda ihtimal istifadesinden kaynaklanan bir marifet hikmeti var.



153)
Doldurulmasý istenen derin ve boþ bir geçide girmekten kaçýn. Ama girdiðin takdirde, senden önce gireni geride býrak, ondan daha üstün ol; sadece ona eþit olmak, onun bedeline iki misli bir eþdeðer gerektirir. Bizden sonra gelenin bize imrendiði kadar, bizden önce gelen de itibarýmýzý hiç olmazsa bir o kadar alçaltmamalýdýr. Derin bir kuyuyu doldurmak epey zordur, çünkü geçmiþ hep daha iyiydi sanýlýr. Senden önce gelenle eþdeðerde kalmak yeterli sayýlmaz, zira o þahsýn buna sahip olma hakký ilkinci gelir. Gerçi onu kamuoyunda düþürebilme giriþiminde, sen ondan daha yüksek taleplere malik olmalýsýn. Çýkýþ yolu olmayan bir yere hiç girmemekte hikmet var.



154)
Ýnanç ve Sevgiye karþý asla umursamazca davranma. Akýl olgunluðu, aðýrlýðýný yavaþ yavaþ taþýrken belli olur. Yalan söylemek alýþýlmýþ bir þeydir; o halde, inanç sende alýþýlmamýþ bir þey olsun. Çok çabuk aldanan, çok geçmeden hor görüye düþer. Diðer kiþilere itimat etme çabasýnda, kendi kuþkularýna hýyanet etmeye bir gereksinim yoktur. Zira bu, saygýsýzlýða hakaret ekler. Çünkü sen, o zaman, seni haberdar eden kiþiyi ya hilekâr ya da hileye maruz kalmýþ bir kiþiliðe indirirsin. Ama þer sadece bu kadar deðildir. Yalancýnýn niþantaþý inanç yoksulluðudur, yani inanca adeta hep aç kalmýþtýr ve hep onu doyurma ihtiyacýný duyar. Bu ýstýrap iki kusurdan kaynaklanýr: birincisi, inanýr olmadýðýndandýr; ikincisi, inanýlmaz olduðundandýr. Dinlemekte olan bir kiþide, yargýnýn askýya alýnmasý basiretlilik algýsý býrakýr; ama o esnada, söz sahibi kimse, aktarmakta olduðu bilginin kendindeki öz kaynaðýna müracaat etmelidir. Ayný basiretsizlik, birini en erkeninden sevmekten geçer. Zira yalan, hem kelime hem de faaileyet aracýyla söylenebilir. Bu tür hilekârlýk, pratik bir hayatýn düþebileceði en büyük tehlike ihtimallerinden bir diðeridir. Ýnanç ve Sevgiyi umursamakta hayýr var.



155)
Güçlü duyguya, his hâkimiyetine ve þefkat Tutkusuna eriþmenin marifeti: Mümkünse, kaba ýsrarý basiretli yansýmayla telâfi et; bu, gerçekten saðgörülü bir kiþiye zor olmayacaktýr. Kendini Sevda Tutkusuna adamanýn ilk þartý, bu tutkuda olduðunu ilan etmektir. Senin ruh ikliminin komutasýna bu çeliþki aracýyla baþlarsýn. Çünkü kiþi, þefkat tutkusunu ondan bir milim öteye deðil, tam gerekli olan kesin özdeþ noktaya kadar ayarlamalýdýr. Þiddetli bir öfkeye düþtüðünde, bu ondan kurtulma marifetinin marifetidir. Nasýl ve ne zaman durman gerektiðinin en hayýrlýsý olduðunu öðrenmen lazým, çünkü at gibi dört nala koþtuðun vakit, anýnda hazýr ola geçmek çok zordur. Þiddetli öfke esnalarýnda galeyana düþmemek, aksine sakin bir görüþ açýsýný sahiplenmek ve sürdürmek, ariflik hikmetinin en büyük delilidir. Tutkunun aþýrýlýða kaçan her çeþidi, mantýklý tavýrý terk ettiðinde gerçekleþir. Ama, üstadlýk politikasý sayesinde, aklýselim asla ne ihlal edilebilecek, ne de kendi vicdan muhasebesinin süzgeçinden geçen tavýr sýnýrlandýrmalarýný aþmaya cüret edebilecektir. Güçlü duygularýmýza hâkim olup þefkat tutkusuna eriþmek için, tabii ruh çeliþkimizde hep hazýr duran dikkatin dizginlerini her an elimizde sýký tutmalýyýz. Buna malik olan münasip bir kimse, at sýrtýnda ilkinci ve muhtemelen en sonuncu bilge olacaktýr. Fani olduðumuz halde, þefkat tutkusu vasýtasýyla ebedi sevdaya ecele dek kul olmakta bu marifet hikmeti var.



156)
Arkadaþlarýný iyi seç. Sadece þefkat birikiminde deðil, idrak alanýnda da, tecrübe sýnavýný ve kýsmet imtihanýný geçtikten sonra, ve ancak o zaman, mezun olabilmelidirler. Bu hayatýn en önemli bir konusu olsa dahi, en az umursanandýr. Bazýlarýna zekâ kudretleri dost kazandýrýrken, dostluk, diðer çoðunluða þansýna rastlar. Arifler ve maskaralar katiyen anlaþamazlar, zira kiþi edindiði dostlara göre kýymetlenir ve onlara göre kendi kiþilik deðeri yargýlanýr. Ayný zamanda, bir kiþinin refakatinden hoþlanmak onunla yakýn bir dost olduðunu kanýtlamaz. Onun kabiliyetine duyduðun itimattan daha ziyade, beraberinde olduðun vakit, birlikte paylaþtýðýnýz samimiyet tadýndan kaynaklanabilir. Bazý dostluklar gerçekten uygundur, diðerleri ise memnu kalýr; sonrakiler zevkte, öncekiler ise doðurgan düþünce ve güdülerde dolanýrlar. Çok az kiþi bir kimseye tam içten kendisiyle dost olabilir, çoðu ancak keyfiyet ve hayat koþullarýna baðlý durumlarda onunla þartlý bir dostluk kurabilir. Akýllý bir dost dertlerini defeder, ama aptal bir dost dertlerine dert katar. Dolayýsýyla, her birine haddinden fazla þans fýrsatý tanýma, zira muhtemelen hepsini kaybedebilirsin. Dostlukta hayati sýnav var.



157)
Bir kiþinin þahsiyeti hakkýnda herhangi bir hataya düþme. Bu en çok yapýlan en kötü hatalardan biridir. Bir ürünün niteliðinde deðil, fiyatýnda aldanýlmak daha uygun. Diðer þeylerden daha ziyade, insan iliþkilerinde derun, yani insandaki nitelik vaziyetinin içerigine doðru bakmak gerekli. Ýnsaný tanýmak diðer herþeyi tanýmaktan daha baþkadýr. Duygularýn derinliklerini seslendirmek ile þahsiyet özelliklerini ayýrt edebilmek engin bir felsefedir. Ýnsan kitap gibi derin derin içten okunmalý - bunda hikmet var.



158)
Dostlarýndan nasýl istifade etmen gerektiðini öðren. Bu, saðduyunun tüm marifet kudretinin zorunlu bir þekilde harekete geçmesini gerektirir. Bazý kiþiler uzak olduklarý vakit, bazýlarý ise yakýn olduklarýnda faydalýdýr. Çoðu kiþi sohbette berbat, ama muhabir olarak pekâlâ denilebilecek bir niteliktedir. Zira, yakýnýmýzda iken çekilmez olduklarý için, artýk uzak mesafede kalan bazý hatalarý ortadan kalkmýþ olur. Dostlukta canlanan istifade imkâný zevk ve sefadan daha kýymetlidir. Çünkü, dostlarda genellikle Varoluþun, yani Ýyiliðin üç çeþit niteliðine rastlanýr, bunlar: Birlik, Ýyilik, ve Doðruluk diye adlandýrýlabilirler. Dolayýsýyla, bir dost herþeyin herþeyidir. Dostlarýn çok az bir sayýsý iyi bir dost olmaya münasiptir, ve bunlarýn arasýnda daha da az bir azýnlýðý, gerçek dostluða lâyýktýr, çünkü kimse dostun nasýl seçilmesi gerektiðini pek bilmez. Bir dostu kaybetmemek, yeni bir dost edinmekten çok daha önemlidir. Buna göre, giysi gibi, onlardan en dayanýklýsýný seç; ilk önce en yenilerinde, eskiyeceklerini umarak biraz da olsa avunabiliriz. Kesinlikle en iyileri iyice tuzlananlardýr, gerçi sýnav esnasýnda, sýrýlsýklam ýslandýrýlmalarý gerekebilir. Dostsuz yaþamaktan daha beter bir çöl yoktur. Dostluk hayatýn iyisini çoðaltýr, kötüsünü böler; felakete karþý yegane tek çare ve ruhun kendi mekânýný havalandýrmasýdýr. Dostlukta gayret ve hikmet var.



159)
Aptal ve maskara çeþidi kiþilere tahammül et. Akýllý kiþiler genellikle sabýrsýz görünür, nitekim bilgilerine daima bilgi katanlar sabýrsýzlýðý da hatalarýna eklemiþ olurlar. Bilginin büyük bir kýsmýný tatmin edebilmek zordur. Eski bilgelere göre, hayatýn en yüksek kuralý ve gerçekleþtiðinde hikmetin iki eþit parçalarýndan biri, her þeye her zaman her ihtimale karþý tahammül edebilmektir. Ama hatanýn her çeþidine tahammül etmek epey sabýr ister. Çoðu kez, yararlý bir tür - kendine hâkim olma dersi niteliðinde, yani özdenetimde, ancak baðýmlý olduðumuz kiþilere bu kadar sabredebiliriz. Sabýr, ardýndan huzur getirir; bu, tüm dünyayý neþelendiren deðeri biçilmez bir nimettir. Öyleyse, sabýr kudretine muktedir olamayanlar, kendi içlerinde tekaüte çekilsinler, gerçi orda da bu sefer kendilerine tahammül etmeye mecbur kalacaklardýr. ’Sabreden derviþ muradýna ermiþ’ denildiðinde, sabýr hikmetin ikizi olduðundan, demektir ki, o muratta hikmet var.



160)
Konuþurken dikkatli ol. Rakiplerinle saðgörü vasýtasýyla, diðerleriyle hiç olmazsa sadece dýþ görünüþ uðruna çenene hâkim ol. Her zaman söze bir kelime daha eklemek için vakit bulunabilir, ama çýktýktan sonra o kelimeyi geri çekmek artýk mümkün olmaz. Konuþtuðunda, adeta bir vasiyetname yazýyor gibi konuþ: bu konuda ’az kelime tüketen az dava üretir’ derler. Ehemmiyetsiz meselelerde, en önemli meseleler hakkýnda nasýl konuþacaðýnýn denemelerini yap. Engin ketumiyette biraz da olsa kutsal bir parýltý varlýk gösterebilir. Umursamazca konuþan bir kiþi çok geçmeden ya itibardan düþer ya da itibarda baþarýsýz kalýr. Dilini kontrol et ki çenen yerlere düþmesin, bunda hikmet var.



161)
Sana özgü hatalarýn ne olduklarýný bilmeye mecbursun. En âlâ adamda bile hatalar mevcut, ya onlarla evlenmiþtir ya da onlarla memnu iliþkileri vardýr. Bunlar çoðu kez ondaki idrak hatalarýnda belirir, ve idrakýnýn yüksekliðiyle hem orantýlý hem de göze çarpan bir konumdadýrlar. Gerçi, olasý mal sahibi durumu bilmeyebilir, hatta onlara aþýk bile olabilir, ki buna çifteleþmiþ ’þer’ diyebiliriz; çünkü kaçýnýlabilir hatalara akýlsýzca bir þefkat niteliði eklenmiþtir. Bunlar pekâlânýn lekelerini oluþturur; ama seyircilerini, sahiplerini hoþnut kýldýklarý kadar darýltýrlar. Efendilik bunlarý atlatmamýzý tavsiye eder, ve böylelikle diðer niteliklerimizin sahneye çýkmasýný diler. Herkes bu tür baþarýsýzlýklýða bir gün takýlýr, ama özelliklerinde devam ettikçe, hata lekesi o insanda uzun bir süre kalabilir; ve diðer kabiliyetlerini gölgeye atmak için, mümkün olduðu kadar onlarý bu fýrsat ile derin derin karartýr. Hatalarýný bilmekte hayati hikmet var.



162)
Rakip ve aleyhtarlara karþý muvaffakiyet nasýl kazanýlýr? Onlardan nefret etmek, onlarý küçümsemek, hor görmek, ve adam yerine koymamak yetmez; gerçi bu, çoðu kez akýla uygun gelebilir: daha iyisi, efendice bir tavýr takýnmaktýr. Kendisi hakkýnda kötü konuþanlara dair - iyi þeyler söyleyen bir adamý ne kadar çok övsek övgü haddini aþmaz. Hasetli bir kiþiye anýnda elem vererek onu fethedecek kabiliyet ve hizmetten daha ziyade ve daha baþka bir epik kahramanlýk intikamý bulunamaz. Her baþarý adeta yenilgiye uðrayan sahtekâr birinin boynuna sarýlan bir ipin giderek biraz daha sýkýlmasý gibidir; çünkü bu esnada düþmanýn zaferi rakibin cehennemi haline gelir. Hasetçi hemen ölmez, ama alkýþ hasete maruz kalana nasip olur. Onun þöhretinin ecelsizliði, öteki kiþinin iþkencesine hesap tutar ve fiyatýdýr; birisi bitmeyen itibarda yaþarken, o öteki kiþi bitmeyen kederdedir. Ün zurnasý birine ecelsizlik ama ötekine ölüm ilân eder; haset düðümünün yavaþça çürüyüp çözülmesi, ancak ipin zamana uzun uzadýya gerilip çekilmesiyle son bulur. Efendilikte hikmet var.



163)
Asla talihsizlere duyduðun sempatiden dolayý, kendini onlarýn kötü kýsmetine düþürme. Bir kiþinin felâketi diðer bir kiþinin talihidir; zira, sayýlarý bir hayli çok olanlar þanssýz kalýp yenilmedikçe, aralarýndan herhangi bir kiþinin tek baþýna þanslý çýkýp galebe olmasý mümkün deðildir. Talihsizlerin ayrýcalýðý, insanda iyi niyet uyandýrýp, faydasýz müsamaha aracýyla, onlardan kýsmetlerine vurulan darbeleri telafi etmektir. Öyle ki, zenginlik vaktinde nefret edilen biri, fakirliðe düþtüðunde, herkes tarafýndan sevilebilir. Kanatlanmýþ uçmakta olan bir intikam hýncý, ayaklanan bir merhamet þefkatiyle deðiþ tokuþ olabilir. Yine de kaderin cilvesine dikkat etmeli. Öyle insanlar var ki, her zaman talihsizlerle arkadaþlýk kurup onlarla hep haþýr neþir olurlar. Ama daha dün mutluluk içinde yüksek tepelerde uçan, bugün sefil bir halde yanlarýnda durmaktadýr. Bundan alýnacak ders, dünyevi ilim hikmetine iddia hakký kaydetmez, buna raðmen fiilen asaletli bir ruh hali gayet tabi var.



164)
Havaya saman ser. Gör bakalým, baþarý ihtimali þüpheli olduðunda imkân tahlillerin nasýl kabul edilecek. Zira ancak bu gibi akla sýðar deneyler sayesinde olumlu bir neticeye ulaþacaðýna kanaat getirebilirsin. Nitekim böylece, bir iþi ciddi bir þekilde sürdürmenin yahut ondan tamamen geri çekilmenin fýrsatý da hâsýl olacaktýr. Bilge, insan niyetlerini bu þekilde deneyerek, kendisinin hangi noktada yer aldýðýný öðrenir. Ricada, arzuda ve hükümde, bu þart öngörünün en yüksek þartýdýr. Akla sýðar deneylerde marifet hikmeti var.



165)
Þereflice Savaþ Sürdür. Savaþ açmaya mecbur kalabilirsin, ama zehirli oklar kullanmaya hakkýn yok. Edecekse, herkes diðerlerinin istediðine göre deðil, kendi dürüstlük ve namus þartlarýna göre hareket etmelidir. Hayat muharebesinde yiðitlik ve nezaket herkesin övgüsünü kazanýr: mücadeleye özellikle fethetmek amacýyla girilmelidir, ama sadece güç vasýtasýyla deðil de, fazilete en müsait uygulamasýyla. Adi bir zafer þan ve þeref getirmez, aksine rezalet ve yüzkarasýdýr. Onur, her zaman el üstünde en yüksekte tutulandýr. Þerefli bir insan katiyen yasak edilen silahlarý kullanmaz; örnek olarak, bitmiþ olan bir dostluðu, baþlamakta olan bir nefret amacýnda, hayata geçirmez: itimat, katiyen intikam amacýnda istismar edilmemelidir. Ýyi bir namý en ufak bir ihanet lekesi kirletir. Onurlu bir adamda görülen en küçük ahlâksýzlýk belirtisi tiksindiricidir: asaletli bir kiþi, þerefsiz bir kiþiden, birbirlerine katiyen rastlamayacak bir mesafede uzak tutulmalýdýr. Diyelim ki, mesela yiðitlik, cömertlik ve sadakat insan aleminde kaybedilmiþ bir halde kalmýþ olsaydý, gerçi bunlarý yine senin yüreðinde bulma ihtimali oldukça, kendinle övünme hakkýna müstahaksýn. Onurlu mücadelede hikmet ünvaný var.



166)
Lafta Adam olaný Emekten Adam olandan ayýrt et. Bunda ayrýmsama gücünün ne kadar önemli olduðu dostlara, þahýslara, ve en çok da epey çeþitleri olan vazifelere eðildiðinde görürsün. Kötü bir laf, kötü bir emek haricinde bile, tamamen fena bir þeydir; iyi bir lafa kötü bir emek eklenince netice çok daha fenadýr. Bir insan laf ile karnýný doyuramaz, çünkü laf havadýr, ama sadece kibarlýkla da olmaz, zira bu kibarca yapýlan bir hile sayýlabilir. Mesela, kuþlarý ayna kullanarak kapana kýsmak müthiþ bir tuzak durumu oluþturur. Yanlýz kibirli bir kiþi ettiði havalý laflar sayesinde kendine bir maaþ fýrsatý koparabilir. Ama aslýnda, laf, yapýlan emeðe verilen sözde kalmalý, adeta bir tefeci makbuzu gibi, piyasa fiyatýna baðlanmalýdýr. Yaprak yapan ama meyve vermeyen aðaçlarýn dokusunda genellikle ilik bulunmaz. Gölge vermekten baþka bir faydalarý yoktur, onlarýn deðerini ona göre biçmen gerekir. Emeksiz laftan sadece boþ hava geçer; ama emek verilen lafta hem marifet hem de hikmet var.



167)
Sana düþen bir görevde senin katký payýnýn nasýl icra edileceðini öðren. Büyük buhranlara dönüþen durumlarda cesur bir yürekten daha iyi bir yoldaþ bulunmaz, ama gücünü yitirdiði vakit ona komþu olan kýsýmlarla tekrar kuvvetlendirilmelidir. Kaygýlar, kendini ispat ve iddia ile beyan eden adamdan daha önce ölüp giderler. Kendimizi felâkete teslim etmemeliyiz, zira bu tahammül edilemez bir durum oluþturur. Çoðu kiþi zor durumlarda kendilerine yardýmcý olmaz, ilâveten nasýl dayanmalarý gerektiðini bilmediklerinden, kederin aðýrlýðýný iki katýna çýkarýrlar. Ama, kendini bilen bir kiþi zayýf tarafýný nasýl güçlendireceðini pekâlâ bilir; ve, bilge bir adam herþeyi, yani seyreden yýldýzlarý kendi gidiþatlarýnda bile, fetheder. Kendi had ve hususiyet kabiliyetini bilmekte hikmet var.



168)
Sakýn hata laubaliliðine müptelâ olma. Kibirli, haddini bilmez, bencil, itimada lâyýk olmayan, huysuz, dik kafalý, hayalperest, sahnede imiþ gibi yapmacýk, hoppa, gizliyi gözetleme takýntýsýna sapan, aykýrý düþünce niteliðinde olan - yani paradoksal, fýrka veya mezhep - aþýrý taraftarlýðý, ve bunun gibi tüm tek-taraflý þahýslarýn hepsi, münasebetsizliðin gaddar ucubesidirler. Her tür akýl sakatlýðý bedende varlýk bulandan çok daha çirkin ve iðrençtir, çünkü yüksek bir güzelliðe karþý koyar ve onu ihlâl eder. Gelgelelim, bu çeþit tamamlanmýþ kafa karýþýklýðýnda kalmýþ olan kiþilere yardýmcý olmaya kim cüret edebilir? Kendine hâkim olmanýn noksan kaldýðý bir yerde, diðer kiþilerin rehberliðine yer yoktur. Daha öteki kimselerin istihzalarýna dikkat payý ayýrmalarý gerektiði halde, bu gibi insanlar, hayal ettikleri alkýþýn asýlsýz sanýsýna kendilerini körü körüne feda ederler. Hatalarýný laubalilikle örtmeye düþkün olan bir kimsede devasýz bir akýl rahatsýzlýðý zuhur olmuþtur; hekim deðilsen, ondan uzak durmakta hikmet var.



169)
Hedefi yüz kere vuracaðýna, dikkatli ol ki, daha ilk defasýnda ýskalama ihtimali yok olsun. Kimse alev dolu güneþe göz koymaz; ama herkes kararmakta olduðu vakit onu seyredebilir. Çarþýda konuþulan, ekseriyetle iyiye gidende deðil kötüye gidene takýlýr. Þer haberi muhabirsiz bile kendiliðinden taþýnýr ve herhangi bir tezahürat alkýþýndan çok daha uzaklarda duyulur. Çoðu insan ancak bu dünyadan göç ettikten sonra takdir edilir. Bir adamýn tüm yiðitliklerini bir araya koysan, onda kalan en ufak bir lekeyi silmeye yetmez. Bunun için, kendini herhangi bir hataya düþmekten hemen alýkoy, ve kötü niyet her hataný farkettiði gibi, baþarýný da yok saydýðý kulaðýna küpe olsun. Amaca ilk fýrsatta ulaþmakta marifet ve hikmet var.



170)
Her þeyin içinden bir þey alýp yedekte bulundur. Sana duyulan önemi ayakta tutmanýn en saðlam aracý budur. Tüm kabiliyet ve kudretini ayný anda ve her fýrsat vesilesinde sarfetme. Bilhassa bilgide, bir artçý, yani arkada duran bir muhafýz olmalý, ki senin hazine kaynaklarýn iki katýna çýksýn. Yenilgi kuþkusuna karþý her an müracaat edebileceðin birþey halihazýrda dursun. Yedekte bekleyen, taarruza geçen kuvvetten çok daha önemlidir, zira seçkinliði yiðitlik ve itibar alanýnda ispat edilmiþtir. Saðgörünün tedbirli tutumu her zaman güvenlik itimadýyla iþbaþýna geçer: bu meselede, mayhoþ tadýnda bile olsa, mantýða aykýrý görünen fakat hakikatte doðru olabilen düþünce, yani paradoks, ’bir þeyin yarýsý onun bütününden daha fazladýr’ kanaatini akla uygun görür. Yedekte tutulan hikmette hayati marifet çaresi var.



171)
Etkinliðini boþa sarfetme. En yüksek dostluklar en büyük iþlere gerekli býrakýlmalý. Ufak þeylere yüksek itimat harcanmamalý; bu, müsamahanýn israfý olur. Ocak demirini en büyük tehlikeye karþý yedekte tutacaksýn. Yüksek kudreti alçak tepeleri aþma amacýnda kullandýðýnda, geriye ne kalýr? Seni koruyan bir kiþi kadar kýymetli baþka hiçbirþey bulamazsýn, zira lütuftan daha pahalý bir baðýþ yoktur. Lütuf tüm dünyayý inþa ettiði gibi, imha da edebilir. Saðduyuyu bile verdiði gibi, geri alabilir. Doða ve Þöhret arife taraftar olduklarýndan, Þans umumiyetle onlarý kýskanýr. Bu sebepten dolayý, fevkalade kudret sahibi olanlarýn lütfuna nasip olmak, her çeþit mal ve mülkten çok daha önemlidir; bunda hayýr hikmeti var.



172)
Kaybedecek bir þeyi olmayan bir adamla katiyen çekiþme. Zira böylece, ne eþit ne de ayný vasýfta olmayan bir çatýþmaya girmiþ olursun. Ama rakip, buna endiþesiz bir halde katýlýr; zira rezalet dahil, artýk herþeyini kaybettiðinden, onda baþka kaybedecek bir þeyin kaygýsý kalmamýþtýr. Böyle bir adam, böyle bir durumda, her türlü küstahlýða müsaittir. Onun için, senin yüksek itibarýn bu kadar kötü bir tehlikeye maruz kalmamalýdýr. Çünkü kazanmak için senelerce ter döktüðün emek, hikmetindeki en ufak zaafiyet veya ihmalden dolayý, bir anda yok olabilir. Þerefli ve mesuliyetli bir insan itibarlýdýr, ve bunun için kaybedeceði de bir o kadar büyüktür. Arif, bu durumda, kendi itibarýný ötekinin itibarýna göre ayarlar: girerse, müsabakaya en yüksek ihtiyatla girer. Ýþe baþladýðýnda o kadar dikkatlidir ki, saðgörüsüne geri çekilme ihtimalinde, itibarýný örtüp koruyabilmesi için müspet vakit ayýrýr. Zira zaferi kazansa bile, kendini kaybetme tehlikesinin ihtimaline maruz býraktýðý için, arada þansýna nafile kalan vakti geri getiremeyeceðini pekâlâ bilir. Kaybedecek bir þeyi olmayan bir adamla çekiþmemekte fayda var.



173)
Bilhassa dostlukta, ama genel olarak tüm iliþkilerinde bir cam kadar hassas ve kýrýlgan olma. Bazýsý çok kolay kýrýlýr, ve bununla tutumlarýndaki ahenk eksikliðinin niceliðini ilân etmiþ olurlar. Hayali saldýrýlarý kendilerine mal ederken, zulmedici niyetleri baþkalarýna suç bilirler. Onlarda duygu gözlerinden daha hassastýr, ne þaka ne de ciddi anlamda katiyen dokunulmamalýdýr. Bir demet alevi býrak, zerrecik bir kývýlcým bile onlarý çileden çýkarmaya yeter. Bu gibi kiþilerle iliþkileri olanlar, çok büyük incelik göstermeli, hassasiyetlerine saygý duymalý, ve davranýþlarýna epey dikkat etmilidirler - zira ihmalin en ufaðý onlarý kýzdýrýr ve canlarýný sýkar. Bu tür kiþiler umumiyetle çok egoisttir ve ruh hallerine köle olmuþlardýr. Bu kölelik uðruna herþeyi feda ederken, yalnýz resmiyete ibadet ederler. Ama öte yanda, hakiki aþýðýn tabiatý saðlam, sabit ve tahammüllüdür. Buna göre, denilebilir ki, son derece kararlý olan Hoþgörüsüz bir kiþinin yarýsý, baþtan aþaðý kötü ve Ünsüzdür. Kýrýlgan deðil, tahammüllü olmakta hikmet faydasý var.



174)
Acelecilik halinde yaþanmamalýdýr. Bir þeyden zevk alabilmek her þeyi gereðince ayýrt edebilme kabiliyetinden geçer. Çoðu kimse kýsmetlerini hayatlarýndan daha önce tüketir, zevkten tad almadan koþarcasýna geçer giderler. Gerçi hedefi ýskaladýklarýnda, piþman olup geriye dönmek isteselerde, artýk çok geçtir. Eskiden, soldaki beygire binerek araba ve özellikle posta arabasýna sürücülük eden bir kimse gibi - acelecinin hayatý, kendisine yerleþtirdiði sürat gereðiyle ekseriyetten çýkýp, adým adým yükselir. Bir gün içinde, bir hayat boyu alan bir þeyi, bir anda yutup hazmeder! Yani zevkin avansýnda yaþam sürer, seneler geçmeden evvel, onlarý yer bitirir, ve acele ettiði için çok erken herþeyden adeta göçüp gider. Bilim araþtýrmasý bile, aþýrýlýða kaçmadan yapýlmalýdýr, zira bilmemiz gerekmeyen bir þeyi öðrenmiþ olabiliriz. Günlerimiz, zevklerden daha çok yaþanýlacak müddete sahip, bunlarýn tadýný yavaþça al, ama çok çabuk çalýþ, çünkü insan iþin zevkte bittiðini sanýr, ancak zevk piþmanlýkta son bulur. Acelecilikte hikmet noksandýr ve zamana hayati israf var.



175)
Saðlam bir insan ol. Böyle olduðunda, dayanýklý olmayanlarla doygunluk duyamazsýn. Temeli iyi kurulmayan bir yükseklik acýnacak bir haldedir. Ýnsan gibi görünselerde, her insan insanlýk olgunluðuna eriþmiþ sayýlmaz. Bazýsý hileye kaynaktýr; vehim kâbuslara gebelenir, vahim usantýlar doðurur. Bir diðeri ise, yalan söylemekten zevk alýr, zira doðrunun icrasý az ve özdür, ama yalan doðrudan daha fazla þeyler vaat eder. Buna nazaran, sonuçta bu tür kaprislerin sonu kötüdür, çünkü temelleri saðlam deðildir. Yanlýz Doðruluk sahiden itibar getirebilir: yanlýz hakikat gerçeðin esas kazancý olabilir. Bir tek hilenin birçok hileye ihtiyacý vardýr, ve böylece evin bütünü havada inþa edilmiþ olur, ama pek yakýnda yerlere serilmeye mahkumdur. Temelsiz bir þey, asla ihtiyarlýk vaktine ulaþamaz. Epey Ýtimat gerektirdiðinden, çok miktarda þey Vaat eder, ama ispatýnda ne vaadi doðrudur ne de o vaadin miktarý. Saðlam ve dayanýklý bir insan olmakta hikmet var.



176)
Bilgi sahibi ol ve bilgi sahibi olanlarla tanýþ. Kendine ait veya bir baþkasýnýn yardýmýyla akýl sahibi bir kiþi olmadýkça, gerçek yaþam çekilmez bir imkânsýzlýða döner. Fakat çoðu kiþi, bilgi sahibi olmadýðýný bilmez, bilmediði halde, kendini bilgi sahibi sanýr. Akýl eksikliði, yola getirilmez bir þekil alabilir, çünkü bilgi sahibi olmayan bir kiþi, kendini bilmeyen bir kiþidir, ve dolayýsýyla onda eksik olaný aramaktan mahrumdur. Kendilerini akýllý zannetmeselerdi, bunlarýn çoðu akýllý sayýlabilirdi. Ýþte belki bu sebeptendir ki, hikmet bilgeleri nadir olduklarýndan, eserleride nadir kullanýlýr. Nasihat aramak, yüksekliði ne azaltýr ne de alçaltýr, üstelik olasý bir yeteneksizliðe, katiyen herhangi bir kanýt teþkil etmez. Tam aksine, nasihat aramak, güzel tavsiyelere sahip olduðunu ispat eder. Eðer yenilmek istemiyorsan, dava vekilinden akýllýca fikir al. Bilgi sahibi olan, üstelik bilgelerde bilgi arayan her bir kimsenin ruhunda hikmet var.



177)
Ýliþkilerinde laubalilikten kaçýn. Onu ne kullan ne de kullanýlmasýna izin ver. Laubali bir kiþi, etkinliðinden ileri gelen üstünlük ehliyetini kaybeder, ve böylece itibardan düþer. Ancak umumi olmadýklarýnda, yýldýzlar parýltýlarýný canlý tutabilir. Mukaddes, edepte ýsrar eder. Her çeþit laubalilik hor görü üretir. Ýnsan iliþkilerinde, adam ne kadar çok açýlýrsa, bir o kadar az elinde kalýr; çünkü, kendini açýkladýðýnda, ihtiyatýn, gereðinde örtüp yedekte saklý tuttuðu zaafiyet ve onun miktarý, bu sefer ilân ve beyan olabilir. Laubalilik katiyen arzu edilen ve cazip olan bir þey deðildir. Nedenleri þunlardýr: Senden üstün olanlara karþý, tehlikeli olduðundan; senin seviyenin altýnda olanlara karþý, yakýþýksýz olduðundan; sýradan ve sürü halinde gidenlere karþý, bütünüyle ve en azýndan, onlarý küstahlaþtýrdýðý için ve tam bir ahmaklýk olduðundan - zira bu kiþiler, senden gelen lütuf hediyesini, onlara duymakta olduðun mecburi ihtiyaç veya acziyet sanýrlar. Laubalilik görgüsüzlüðe siper kazar, ama mukaddes edepte hikmet var.



178)
Özellikle o kendini ispat ettikten sonra, Yüreðine itimat et. Gönül sesine daima kulak ver, onu katiyen reddetme. Çoðu kez o, önceden haber veren en önemli bir çeþit ev bilgesi gibidir. Tarihte, kendi kalplerinden korktuklarý için, birçok kiþi mahvolmuþtur. Öyleyse, ondan daha iyi bir çare bulmadýkça, yüreðinden korkmanýn faydasý nedir? Çoðumuza, doða o kadar doðru ve dürüst bir kalp bahþetmiþtir ki, her zaman bizi felâkate karþý, hem ikaz eder hem de herhangi bir kötü sonuçtan savuþturur. Kötülüðü fethetmek amacýnda deðilsen, ’kovalarým’ diye - þer araman akýl kârý olamaz. Yüreðine itimat et, onda hikmet devasý var.



179)
Ketumiyet Yetenekliliðin Mühürüdür. Sýrsýz bir yürek apaçýk bir mektuptur. Temeli saðlam olan bir yer engin ve derin sýrlara hazine olur: iþte orada, geniþ mahzenler anlýk hadiseleri daimi saklýyabilir. Çünkü, ketumiyet kendini kontrol edebilme yeteneðinden kaynaklanýr, ve bunda baþarýlý olmak, hakiki bir muvaffakiyettir. Ama, dilinden kaçan her bir sýr için, ancak fidye vererek kurtulabilirsin. Hikmet ve onun emniyeti, insanýn içine yerleþen iklimde oluþur. Gerçi, ketumiyeti tehlikeye uðratma ihtimali, ancak diðerleri onu karþýlýklý soruþturmaya çektiði vakit peydah olur. Misal olarak, sözlerde çeliþme, yani aykýrýlýk prensibini kullanarak, sýrlarýn kurtlarýný dökebilirler; ayrýca, istihza (ironi) oklarýnýda amaçlarýna araç edebilirler. Bunlardan kaçýnmanýn tek çaresi, saðgörülü bir kimsenin öncekinden daha da çok agzý sýký (ketum) olmasýný gerektirir. Fiilen yapýlmasý gerekli olan bir þeyin, söz ile söylenmesine ne hacet var? Karþýlýðýnda, söz ile söylenmesi gerekli olan bir þeyin, fiilen yapýlmasýna ne lüzum kalýr? Ketumiyet kabiliyetinde hikmet var.



180)
Düþmanýn ne yapmasý gerektiðine, asla rehberlik yapma! Enayi, arifin akýllý saydýðý bir iþe katiyen katýlmaz, zira müsait ve münasip olan vasýta imkânlarýna koyulmaz. En tedbirlisi, bir diðerinin kurduðu veya gerçekleþtirdiði planý bile, izlemekten çekinir. Kiþi, meseleyi her iki karþýt görüþ açýsýndan deðerlendirmelidir - yani, her iki tarafý, bir o yana bir bu yana, çevirebilmelidir. Karar deðiþken olabilir; ama, herhangi bir yargý hükmüne henüz varmýþ olamayan bir kimse, ihtimali “muhtemel” olan karara deðil, ihtimali “mümkün” olan karara, daha fazla hazýrlýklý olmalýdýr. Sakýn Düþmana alet olma, zira nalet olmamakta hikmet var.



181)
Doðru olaný söyle, ama tamamen Doðru olaný deðil: Doðru olandan baþka hiçbirþey onun kadar ihtiyat gerektirmez; zira yüreðin neþteridir. Doðru bir þey olanýn, anlatýldýðý kadar, gizlenmeside bir o kadar gereklidir. Dürüstlüðe dayanan itibarýn tümünü, tek bir yalan imha eder. Hile hainlik sayýlýr, hilekâr ise bir hain, nitekim bu algý - genelde kötünün kötüsüdür. Bazý gerçekler var ki, bütünen söz ile söylenemezler; ne kendi hatrýmýza ne de diðerlerine, yani onlarýn kendi uðruna. Yalan söylemek günahtýr, ama bazen gerçeði bitevi olduðu gibi söylememekte hikmet sevabý var.



182)
Herþeyde cesaretin hiç olmazsa tek bir tohum tanesini büyüt. Bu, ihtiyatýn mühim bir parçasýdýr. Baþkalarý hakkýnda algýladýðýn fikri yumuþat, ki onlarý haddinden fazla büyütüp, kendini korkutmayasýn. Hayal gücü, yani tasavvur, katiyen kalpten akan geliþigüzel duygulara teslim olmamalýdýr. Þahsen tanýyýncaya kadar, hemen hemen herkes bir hayli büyük görünebilir. Gerçi onlarla iliþkiye geçtiðimizde, saygýmýz yükseleceðine, aksine epey hayal kýrýklýðýna uðrarýz. Kimse dar insanlýk sýnýrlarýný geçmeye muktedir deðildir; kalpte olsun kafada olsun, herkesin zaafiyetleri vardýr. Ýtibar, göze çarpan hâkimiyeti saðlar, ama þahsi kudret ona nadiren eþlik eder: zira, Servet, çoðu kez mevki yüksekliðini sahibinin düþük kalitesine raðmen, süsler. Hayal gücü ortaya her zaman çok erkenden fýrlar, her þeyi gerçeðe aykýrý bir þekilde parýl parýl rengarenk bir boyayla parlatýr: zira, o þeyleri olduklarý gibi deðil, arzu ettiði gibi tasavvur eder. Daha önce hayal kýrýklýðýna uðrayan ama hizmete hazýr bulunan görgü, çok geçmeden bunlarýn hepsini düzeltir. Buna nazaran, ne hikmet ürkek olmalý ne de hatalý gözüpek kalmalýdýr. Sorarým: Kendine-güven denilen nesne, cahile bu kadar muavenet edebiliyorsa, cesur ve bilge bir kiþiye, ondan çok daha fazlasýný yapamaz mý? Cesarette hikmet var.



183)
Görüþlerini haddinden fazla sýký tutma. Enayilerin her biri kendilerinden tamamen emindir, buna göre, bitevi ikna edilen her bir kiþi, tamamen enayi olabilir: zira böyle bir kimse, yargýsý epey hatalý olduðu halde, ona sarýlýp daha da sýký tutmaya yeltenir. Apaçýk kesin meselelerde bile, kibarca yol vermek en iyi seçenektir: görüþümüzün makul sebepleri önem kaybetmez; aksine, gösterdiðimiz nezaket saygý görür. Öyle taþ kafalý insanlar var ki, döndürülmeleri imkânsýzdýr; dahasý, kaprise inatçýlýðý eklediðin vakit, netice topyekün býktýrýcý bir enayi maskarasý doðurur. Sadakat, akla deðil, iradeye baðýmlý kalmalý. Gelgelelim, bazý istisnai durumlarda, yanlýþ verilen bir yargý ve onun icraatýnda bir deðil iki kere baþarýsýz kalabiliriz. Nerede olduðunu iyice öðren, ama görüþlerini her ihtimale karþý esnek tut, zira bunda marifet hikmeti var.



184)
Kendini törensel resmiyete kaptýrma. Kibarca yapýlan bir taklit bile tuhaftýr, ve bunu yapan birinin pusulasýný þaþýrmýþ olduðu sanýlýr. Yani Resmiyet, genel olarak usandýrýcýdýr; gelgelelim, bütün ülkelerin resmiyete verdikleri hususiyet ve tapkýnlýk katiyen gözden kaçmaz. Hata giysisi bu gibi þeylerle dikilmiþtir. Bu gibi kiþiler ise, sadece kendi payelerine ibadet ederler, ama böylece bunu ne kadar da azýndan hak ettiklerini ispatlamýþ olurlar, çünkü en ufak bir þeyin onu imha edeceðinden korkarlar. Saygý istemek belirli bir haktýr, ama resmiyetin sahibi olduðuna hüküm kesmek, uygun olmaz. Çünkü, bir insanýn resmiyetten vazgeçebilmesi için, en üstün niteliklere sahip olmasý gerekir. Adabýmuaþereti, yani topluluk töresini, ne küçümse ne de hakir gör: bu gibi ufak þeylerde yüksekte duran bir kimse, gayet büyük bir kiþi olamaz. Ufak iþlerde yücelik taslayan, büyük iþlerde cüce kalýr. Mertebesine müstahak olanda hikmet var.



185)
Ýtibarýný kumar oynar gibi bir tek zar þansýna feda etme. Baþaramadýðýn takdirde, telâfisi imkânsýz bir zarara uðrayabilirsin. Öyle ki, ihtimal dahilinde ve baþlangýçta bir defa da olsa, kaybedebilirsin, zira hayat þartlarý her zaman lehte olmayabilir: bundan dolayý, derler ki, “Þans, her köpeðe uðurlu olabileceði bir gün ayýrmýþtýr.” Ama, gel de o günü bul bakalým! Buna göre, her zaman ikinci teþebbüsü birincisine baðla: baþarsada baþarmasada, birinci teþebbüs ikincisine kefalet olur. Her zaman daha iyi gaye araçlarýna baþvur ve daha çok sayýda kaynaklara çaðrýda bulun. Herþey envai çeþit þans fýrsatlarýna baðlýdýr. Onun için, baþarýnýn tatmini nadirdir. Ýtibarý bir tek þansa baðlamamakta hikmet var.



186)
En yüksek yerlere yerleþmiþ olsalar da, Hatalarý Taný. Sýrma veya gümüþ iþlemeli bir tür ipekli kumaþa bürünsede, þansýna altýn ile taçlanýp süslensede, Dürüstlük kötü bir huyu tanýmakta ne yanýlýr ne de gecikir. Buna raðmen, þahsiyet tabiatýna geçmiþ olan kusuru asla gizleyemez. Aðasýnýn ve sahibinin asaletini ne kadar överse övsün, kölelik, tiksindiriciliðini kaybedemez. Kötü huy çok yüksek yerlere çýkmýþ olabilir, ama yine de özyapýya yapýþmýþ bir þekilde kaldýkça, hem alçak hem de gayet adidir. Birçok büyük kimselerde büyük hatalar görülebilir, ama göze çarpmayan þey, onlarýn bu sebeplerden dolayý büyük olmadýklarýdýr. Büyüklüðün numunesi o kadar aldatýcýdýr ki, gaddarlýða bile - cila çekip, parlatýr! Ama, ancak bir gün onu bu hale getirenlerin aklý baþlarýna dönünceye kadar tabi, iþte o zaman, pohpohlayýp yað çektikleri bu yüce kiþide, fakir fukura sýnýfýnda alçak ve hor gördüklerini, onda artýk zehirli bir meyve verecek üründe bulacaklardýr. Hatalarýný tanýmakta hikmet var.



187)
Nahoþ þeyleri diðerleriyle paylaþarak, ama zevkli þeyleri kendin icra et. Öncekiyle, nefret edilmekten kurtulursun; sonrakiyle, iyi niyet kazanýrsýn. Büyük bir adam, iyilik görmekten daha çok, iyilik yapmaktan zevk alýr: Bu nitelik, onun cömert yaradýlýþýnýn daimi özelliði ve güzelliðidir. Ne derler? “Acýdan sempati veya vicdan azabý duymadan, diðer bir kiþinin gafletine kolaylýkla maþa olamazsýn.” Yüksek mevkilerde, ancak mükâfatlandýrma veya cezalandýrma vasýtalarýyla iþ görülür. Buna göre, birincisini kendin baðýþla, ötekisini diðer kiþilerin aracýlýðýyla ve onlarýn elleriyle hallet. Dargýnlýk, nefret, ve bühtan silahlarýnýn, ona karþý yönlendirileceði bir kimseyi, veya bir mekâný, hep halihazýrda bulundur. Çünkü, kalabalýk bir ahali þiddetli bir öfkeye daldýðýnda, kudurmuþ bir köpek gibidir. Onu kamçýlayan eli görmez, ama kamçýyý ýsýrýr. Kamçý suçsuz olduðu halde, bu cezayý çekmeye mecburdur. Ýyilik görmekten daha çok, iyilik yapmakta hikmet var.



188)
Övgü bahþeden bir kiþilik geliþtir. Bu, tatlý dilli olduðumuzu belli ettiði için itibarýmýza biraz daha kýymet katar ve yükseltir. Baþka bir yerde pekâlânýn ne olduðunu öðrendiðimizi gösterdiðinden dolayý ise, þimdi bize eþlik eden bir kiþiye, genel olarak itibara nasýl paha biçeceðimizin en uygun izlenimini saðlar. Hem aynen tekrarlanýp taklit edilmek için, hem de sohbet fýrsatý elde etmek için, malzeme yetiþtirir. Ayný zamanda, övgüyedeðer gayret ve emek teþvik eder. Ayrýca, önümüzde duran fevkalade fazilet birikimlerine çok kibar bir tarzda hürmet etmiþ oluruz. Diðer biri bunun tam tersine, mesela hakaretle dudak bükerek veya birini küçümseyerek sohbet faslýna eþlik edebilir; hatta, orada bulunmayan bir kiþiyle alay ederken, yanlarýndakileri pohpohladýklarýný zanneder. Bu tür davranýþ, ona yarým yamalak ve sahte kiþilerin huzurunda yardýmcý olabilir; zira, herkese tüm diðer kiþiler hakkýnda kötü konuþmanýn ne kadar hilekâr olduðunu, onlarý seyredenlerin arasýnda hiç kimse farkedemez. Çoðu kiþi, orta karar, ne iyi ne kötü olan bir günlük planýn peþinden gitmeyi, geçmiþte en seçkin kazançlarýna karþý, daha yüksek bir deðerlendirme sanýr. Ýhtiyatlýlar bu gibi incelikleri delip geçmeli; birinin abartýlarýndan dolayý dehþete düþmemeli, bir ötekinin pohpohlamalarýndan ise, haddinden fazla güven almamalý. Sözlerini eþlik ettikleri kiþilere göre ayarladýklarýný görünce, deðiþik yöntemlerle olsa da, her ikisinin ayný yolda ayný þekilde hareket ettiðini kavramalýdýr. Övgü bahþeden bir kiþilikte hikmet var.



189)
Öteki kiþinin arzularýný araçlandýr, ama felâkete sürükleme. Arzularý ne kadar büyükse, vidayý ona göre çevir. Felsefeci, ’acziyet diye bir þey yoktur,’ der; devlet adamý ise, ’tamamen kuþatýcýdýr,’ der - her ikiside doðrudur. Çoðu kimse diðer kiþilerin arzularýndan kendi hedeflerine merdiven kurar; bu fýrsattan istifade ederken, iþtah getirmek için hoþnut olmanýn ne kadar zor olduðunu öne sürer. Arzu enerjisi hâkimiyetin doðurduðu uyuþukluktan daha fazla þey vaat eder. Arzu hýrsý ona rekabet arttýkça artar. Arzuyu tatmin ederken, baðýmlýlýðýný sürdürmek çok ince bir marifet noktasýndan geçer. Haklarýný çiðnemeden baþka kimselerin arzularýna rehber olmakta hikmet var.



190)
Her þeyin içinde bir teselli sebebi bul. Faydasýz bir kiþi bile ecelsizlikten hoþlanýr. Bedeli olmayan bir þey sýkýntý vermez ki. Enayiler þanslý sayýlýr, ama çirkinlerin þansý dillere destandýr. Kýymetin az ise, çok uzun bir hayat sürebilirsin; zira, çatlayan bir cam kýrýlmayabilir, ama ne kadar dayanýklý olduðu insanýn canýný epey sýkar. Galiba, Talih büyük kiþileri kýskanýyor, çünkü eþitlik saðlamak için faydasýza uzun hayat baðýþlamýþ, ama faydalýya onu kýsaltmýþ. Yükü taþýyan çok geçmeden kedere düþer, gerçi önemsiz bir kiþi yaþar da yaþar; öncekine mesele böyle görünür, ama ötekine tam da öyledir. Þanssýz bir insan, hem Ölüm hem de Talih’in onu artýk unuttuðunu zanneder. Tesellide hikmet var.



191)
Kibarlýða ve nezakete katiyen fiyat biçme: Günahtýr! Bazýlarý, birini sihirlemek için Mýsýr firavununa borçlu düþmez, çünkü enayiyi bir selam þevkiyle baþtan çýkarabilir. Onlarýnki Zariflik Bankasýdýr, paralarý ise, âlâ kelimelerin rüzgarý. Herþey vaat etmek, hiçbirþey vaat etmek gibidir: zira vaat, enayilere takýlan bir çelme olabilir. Gerçek saygý, vazife icra edilirken belirir, ama bir hayýrsýza, bu bir hile fýrsatýdýr, ve hileye imkân saðlayabilecek bir yer konumundadýr. Bu imkân mekâný ona, saygý kazanacaðý bir yer deðil, esasýnda hüküm kudretine sahip olmanýn yegane ve en kolay aracýdýr. Böylece bu adamýn yerine, onun sürmekte olduðu araca itaat edilir. Nitekim var ise, onun itibara lâik nitelikleri artýk yok sayýlýr, ama ondan dilenen menfaatler epey iltifat görür. Kibarlýk ve nezakete menfaat ücreti biçmemekte hikmet var.



192)
Dileðimiz rahat ve uzun bir hayattýr. Sen yaþa, ama býrak o da yaþasýn! Barýþ icra edenler sadece basit bir hayat sürmekle yetinmez, hayata hükmederler! Duy, gör, sesini kes ve sus: Münakaþasýz bir gün, rüyasýz ve rahat bir uyku ile ödüllenir. Hiçbirþey olan bir þeyi büyütüp, bir þey yapmayan bir kimsede, her tür güzellik mevcuttur. Zira, her þeyi kalbine saplanan bir mýzrak gibi taþýyan bir kiþi kadar, ve onun sapýklýðýndan daha büyük bir aksilik nadir bulunur. Ayný hata bizi ilgilendirmeyen bir þey hakkýnda baðrýmýzýn yanmasý, oysa ilgilendirdiði takdirde kalbimize iþlenmediði vakit, hissedilir. Yaþa ve yaþat, iþte bunda da hayati hikmet var.



193)
Bir Baþkasýnýnki ile iþe baþlayýp kendisininki ile sona erdireni dikkatle izle: zira, Ýhtiyatlýlýk tek savunma çaresidir; bilhassa, kurnazlýða ve þeytanlýða karþý, o, yegane bir muhafýzdýr. Kurnaz düzenbazýn niyetine çok sýký bir dikkat lazým. Çoðu kiþi, kendi iþlerini baþka kimselere yüklemekte baþarýlýdýr. Eðer bu tür bir þahsýn çeþitli güdü kilitlerini açabilecek bir anahtara sahip deðilsen, her an onun ateþe düþen kestanelerini çekmeye mecbur kalabilirsin; ama, tabi kendi parmaklarýný yaktýktan sonra. Ýhtiyatlýlýkta hikmet var.



194)
Özellikle hayatýn ilk döneminde, sana ait meseleleri ve sana ait olan görüþ hacmini akla uygun þekilde görmelisin. Genellikle bazýlarýnýn bunu en az hak etmiþ olmalarýna raðmen, herkeste kendilerine dair yüksek bir takdir fikri bulunur. Herkes talihin bir gün ona þans tanýyacaðýný hayal eder ve rüyasýnda görür. Üstelik, dolayýsýyla kendisini harika bir mucize sanýr. Hayat tecrübesinin dolduramadýðý savurgan vaatleri ümit canlandýrýr. Fakat, hayal kýrýklýðý esas gerçeðe dikkat çekince, bu tür nafile hayal kuruntularý sadece baþa düþen herhangi bir belanýn yegane kaynaðýný oluþturur. Arif bir kiþi, bu gibi hatalarý önceden tahmin eder: gelen gideni temkinli bir þekilde kabul etmek uðruna, en iyi ihtimale ümitlenebilir ama en kötü ihtimale hazýrlýklý olarak bekler. Doðrudur, hedefi vurmak için namluyu niþana göre yükseltmek gerekir, ama daha hayatýn baþlangýç döneminde, hayat gayeni ýskalamamak için, amaç haddinden fazla yükseltilmemeli. Düþünceleri bu tarzda düzeltmek elzem, çünkü tecrübeden evvel gelen beklentidir ve mutlaka en yükseðinde hýzla süzülecektir. Hataya karþý ve her derde deva olan çare, yine saðgörü, yani tutumluluk ve tedbirliliktir. Eðer bir þahýs kendine has gerçek mevki ve hareket alanýný iyi biliyorsa, ülkülerini ona göre hakikat ile uzlaþtýrabilir. Hayat akýmýnda kendine olan itibar, ifrat ve tefritten korunmuþ, gerçi mantýða uygun kalmýþ ise, biraz övün, zira süresinin en büyük kýsmýnda hikmet var.



195)
Bir þeyin deðerini, önemini ve gerekliliðini nasýl takdir edip ayýrt edeceðini iyice öðren. Bu dünyada kiþiye hiç olmazsa tek bir þey olsun öðretemeyecek kimse yoktur; ve en âlâ kiþiyi bile geride býrakan, yani ondan daha âlâ olan bir kimse, daima mevcuttur. Herkesten nasýl istifade edilebileceðini bilmek elveriþli bir bilgi birikimidir. Arif herkesin deðerine saygý duyar, çünkü her kiþide bulunan iyiliði görür ve herþeyin iyiye çevrilmesinin ne kadar zor olduðunu pekâlâ bilir. Maskaralar ve enayiler herkesin deðerini düþürür, kötüyü tercih ettiklerinden dolayý, iyiliði pek tanýyamazlar. Ýnsaný küçülten kimsede hikmet maðlup, cehalet galip durumdadýr, ve o hayatta daimi keder var.



196)
Sana hükmeden rehber yýldýzýnla tanýþ. Bu yýldýzdan âciz kalan bir kimse yoktur; eðer þanssýz ise, bunu bilmediðindendir. Nedenini ve nereden geldiðini bilmeden, bazýsý yüksek ve güçlü mevki sahiplerinin hüsnüniyetini elde edebilir. Talih onlara en kolay þartlarda en iyi þansý tanýmýþ, muavenetine sadece en az gayreti zorunlu kýlmýþtýr. Diðerleri arifte lütuf bulur. Bir kiþi bir baþka kiþiden alacaðý saygý yerine, koskoca bir ülkede ondan daha çok hürmet elde edebilir; ve aynen, bir þehirde diðer bir þehirden çok daha fazla raðbet görebilir. Kiþi bir öteki kiþinin deðer ve nitelikleriyle eþit veya ayný þekilde özdeþ olsa dahi, bir makam veya mevkide diðer kiþiye nazaran çok daha þanslý olabilir. Þans her an iskambil kâðýtlarýný istediði gibi karýþtýrýr. Herkes kendine has þans ve kabiliyet haddini iyice öðrenmelidir, zira oyunu kazanýp kazanamayacaðý bu hususa baðlýdýr. Sana rehberlik yapan yýldýzý takip et ve onu bir baþkasýyla katiyen karýþtýrma; zira bu hata, Kutupyýldýzý bize gökleri gürleten gümbürtüyle seslendiði halde, Kuzey yöndekini yanlýþlýkla Güney’dekiyle þaþýrmak gibi bir þey olur. Talih yýldýzýnla iyice tanýþ, ondan gelecek bir hikmet var.



197)
Enayi ve maskara çeþidi insanlarý katiyen sýrtýnda taþýma. Enayi bir kiþiyi gördüðü halde, onu tanýyamayan bir kimsenin kendi kiþiliðinde enayilik bulunur. Üstelik, birinin enayi olduðunu bilen, ama ondan uzak durmayan bir kimse, maskaralýðýn zirvesine çýkmýþ sayýlýr. Bunlarýn refakati ve ortaklýðý tehlikelidir, sýrdaþlýðý ise harap edicidir. Gerçi bir mühlet de olsa, kendi ihtiyat seviyeleri ve diðerlerinden aldýklarý umursama sayesinde, gayet sýnýrlý kalabilirler. Buna raðmen, eninde sonunda, mutlaka ya yanlýþ bir þey yapacak, ya da ters bir söz söyleceklerdir. Ama bu kusurun kabahati, onlarý uzun bir süre barýndýrdýðýmýzdan dolayý, bize de yüklenebilir ve itibarýmýza þüphe uyandýrabilir. Kendinde borçlanma hakký ve haddi olmayan bir kimse, diðer bir kimseye yardýmcý olamaz. Bu tür bir kimse oldukça þanssýzdýr, ama enayinin en güçlü rakibidir. Neticede, maskaralýk borcunun ücreti, pahasýna göre, ha orda ha burda, ve de bir gün, borçluya ve ona imkân saðlayana, kesinlikle ödetilecektir. Mamafih, enayinin kötü olmayan güzide bir niteleðini, gözden kaçýrmamalýyýz. Yani, akýllýya herhangi bir istifade ürünü taþýmadýðý halde, adeta bir ikaz ve iþaret levhasý gibi asýldýðýnda, ibret numunesi teþkil ettiðinden dolayý, arifin gelecek nesile vereceði derse elveriþlidir. Enayiyi himayene almamakta hikmet var.



198)
Kendini bitki gibi, bir yerden çýkarýlýp baþka bir yere dikilmeye elveriþli olmayý öðren. Özellikle yüksek mevkilerde olanlar, deðiþik devlet sýnýrlarýný geçtiklerinde, onlara has ehemmiyetin anlamýný hissettirmelidirler. Oralarda, anavatanlarý her zaman yüksek kabiliyetlere üvey annedir: gerçi kendi anayurt topraklarýnda sadece onlara duyulan imrenti neþvünema bulur; þimdi erdiði en yüksek mertebenin yerine, o kiþinin küçüklüðü ve en acemi baþlangýç dönemi daha iyi hatýrlanýr. Dünyanýn bir ucundan öteki ucuna giden bir iðne epey raðbet görür. Uzak bir yerden geldiði için, boyalý bir cam parçasý bile, elmas ile deðerinde rekabet edebilir. Genellikle her yerde, yabancý olan herþey hemen hemen herkes tarafýndan saygýya lâyýk sayýlýr; sebebi, kýsmen uzaklardan geldiði içindir, böylece kýsmen yerel maldan daha mükemmel bir þekilde hazýrlanýp sunulmuþ olduðu zannedilir. Bir zamanlar, kendi köylerinde gülünç bir itibara sahip olan herhangi bir kiþi, bugün baþka bir memlekette, dünyanýn harikasý konumuna eriþebilir; hem kendi vatandaþlarý arasýnda hem de yaþamakta olduðu yabancýlar arasýnda büyük saygý görebilir; sonrakine çok uzaktan geldiði için, öncekine çok uzaktan seyredildiði içindir. Þu an caminin içinde bir duvarda asýlý duran ve üzerine özenle dua yazýlan tahta bir levha, geçmiþte onu sadece bahçede bir aðaç gövdesi halinde görenlere, þimdiki gibi hürmet ve ilham iþareti taþýyabileceði tahmin edilmemiþtir. Bir yerden çýkýp baþka bir yerde hürmet sahibi olmakta da hikmet var.



199)
Uygun bir yeri varsayým ile deðil, liyakat ile bulmak gerekir. Ýtibar sahibi olmanýn en doðru yolu liyakatten geçer, ve çalýþkanlýk liyakate eþlik ettiðinde, mesafe azalýr. Dürüstlük kendi halinde ve tek baþýna yeterli olamaz, zorlama ve ayak direnme ise, onur kýrýcýdýr. Ýhtimal dahili bir þey toz serpilmesi gibi, itibarý imha edebilecek bir þüphe vasýtasýyla meydana çýkabilir. Doðru yol, iki karþýtýn ortasýndaki, yani hak ettiðin bir yer ile, kendini yerleþtirebileceðin bir mekâna müsait kalan yarý yoldur. Bulana hikmet var.



200)
Arzu edilen bir þeyin geri kalan diðer bir kýsmýný yedekte halihazýrda bulundur. Neden mi? Mutluluðun ta içinde bile, periþan olmamak için! Böyle, ecele dek, beden nefes alýp verirken, maneviyat hep bir amaç edinmeli. Çünkü, tümüne sahip olsaydýk, hepsi hayal kýrýklýðý ve hoþnutsuzluk olurdu. Bilim alanýnda bile, merak uyandýrýp ümidi heyecanlandýrmak için, bilmemiz gereken bir þey hep biraz geride býrakýlmalý. Zira, mutluluðun fazlasý mahvedicidir. Yani, tedbirli ve akla uygun bir siyasi piyesin tutumu, muavenet bahþederken tamamen tatmin etmemektir. Arzu edilecek bir þey geride yedekte kalmadýkça, dehþete sebep olan herþey muhtemeldir. Neticede, mutluluk bedbaht bir duruma düþer. Emel ebediyen bittiði vakit, yerine korku doðar. Akýllý insan hayat sýnýrlarýný bilir, bunda hikmet var.



Sosyal Medyada Paylaşın:



(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.