NASILSIN?
O kadar yanlış bir zamanda, o kadar doğrusun ki.
Eş düzey zekalar daim birbirlerini çekecektir ve ben sana yapıştım, iki artı kutup birbirini iter oysa.
Şimdi kaybolsam ve bir ay sonra çıksam ortaya içimdekini bitirmiş olarak, yeniden merhaba desem hiç bilmemiş gibi seni, ben bu beni başka türlü bildirsem sana.
Anlattıklarımı anlayabilecekleri bulmak kolay olmuyor ya da herkes anlar bir şeyler ama bu anlaşılan benim anlattığıma denk olmamakta. Sen ise KARABATAK, nasıl da anlamaktasın denk olanları, bir göründün, bir kaybolma sakın.
Ne tenini bilirim ne kokunu, lakin o kadar yanlış bir zamanda o kadar doğrusun ki.
Yaşanmışlıklarımız bile çok benzer değil mi? Garip, içimizden kazımak istediklerimiz var, spatüller elimizde, uzun ip beynimizde, düğümlü.
Senin yaşadıklarına gittim bir ara, geldim sana çorba yaptım, içemeyecek gibiydin zorladım seni, antibiyotiklerini zorla tıktım ağzına, sonra bulaşıklarını yıkadım, üzerini örttüm.
Seni uyuttum. Ben uyandım.
Ben yumdum. Sen çıktın.
Peki sen beni çıkarttığın yerin farkında mısın belki bilmeden?
Belki kaybolmalı gerçekten, ya da bırakmalı her nasılsa öyle kalsın.
Anlaşılmak ve anlamanın verdiği haldir bu.
Peki Sen Nasılsın?
N.O.C-2008