- 3093 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
KADIN AŞKLA NASIL VURULUR?
Ahhh biz kadınlar… Sevilmek için yaratılmış en güzel varlıklar… “Ömrüm” sözüne ömür katan kadınlar…
Sevilmeye hazır bir kadını aşkla kandırmak istiyorsanız en güzel silah tatlı dildir. Eğer lisan-ı münasiple konuşmayı biliyorsanız, cümleleriniz mümkün olduğunca can alıcıysa, kadınların sık duymadığı ve sık kullanmadığı kelimeler ediyorsanız işiniz çok kolay, dilinizle bir kadını onun uğruna öleceğinize bile inandırırsınız kaldı ki aşk. Mesela bir kadına ağzınız dolu dolu “Ömrüm” derseniz o kadın ilk birkaç söylemde acaba derken zamanla gerçekten kendini ömür sanmaya başlar. Ya da sevgi sözcüklerinin beline vurulup “Ne olur izin ver seni seveyim” diye yalvarma nidalarıyla kurulursa cümleler, aklını sol yanında taşıyan kadın mümkün mü kayıtsız kalsın bu sözlere?
Çapkınlık erkeğe yakıştırıldığı için ve genelde toplumda da böyle kabul gördüğü için kadının erkekten beklediği yegâne erdem sadakattir. Aşk okuyla vurmaya hazır erkek bunu bilir ve bunun içinde heybesinde önceden kurduğu cümleler vardır. Mesela “Sen teksin gülüm”, “Bir tek sen varsın sevdiğim”, “Canım karım ya da kadınım” vb. bu cümlelerin sonu gelmez… Sonra erkek bakar bu cümleler yeteri kadar etki yaratmadı mı? Sonra en hassas yerden vurmaya başlar. Küçükler şekerle büyükler yeminle kandırılırmış. İnandırıcılık pekişsin diye de en sevilenlerin canı üzerine yeminler edilir. Yeminlerin ardı arkası kesilmez öyle yeminler edilir ki arş titrer, Yaradanın doksan dokuz adı titrer…
Kadınlar çiçektir, severler çiçek isimleriyle hitap edilmesini gönülleri sevdayla dolar çiçek gibi sevilince, korunaklı kale gibi görürler erkeği, sonuna -im, -ım eki getirilince benimsendiklerini ve sahiplenildiklerini düşünürler. Aşk tüccarı erkekler kadın ruhunu çok güzel tahlil ederler ve bunu bilirler. Çiçek hitaplarının yanına içinde türk sineması tadı olan “Yavrum” (yavrum kelimesi her ne kadar argoda laf atmak için kullanılsa da anne babanın evladına hitabıdır aynı zamanda bu nedenle çocuk gibi hissettirir kadına ve sahiplenilmiş hissi yaratır) derler. Sevimlilik katmak adına arada sevgili diye hitap ederlerse de genelde sevdiğim sözünü tercih ederler daha vurucudur çünkü bu kelime, daha derindir… Ama çok daha derini var ki Yâr, yârim… Ama kimi insanlar için yâr kelimesi uğruna can verilecek kadar sevilenken kimi insan için okunuşuyla aynı olan uçurumdur sadece…
Kadınların ufku çok geniştir, hayal dünyasında yaşarlar, severler sınırsızca hayal kurmayı. Yaşları kaç olursa olsun aynı hayali kurmaya devam ederler. Bu hayal sevdikleri adamla birlikte olmak ve bu aşkın meyvesi bir bebeklerinin olması… Kadını aşkla vurmaya hazır erkek okunu hazırlar ve bununla ilgilide cümleleri vardır. “Senden bir bebeğim olsun”, “Bebeğimin annesi”, “Bebek istediğim kadınım”, “Sen bizim bebeğimizi taşısan ben senin nazını çeksem” vb. bu cümlelerinde ardı arkası kesilmez. Anne olsun ya da olmasın her kadın annedir çünkü bu içgüdüyle yaratılmıştır. Yoksa mümkün mü onca zahmetle karnında taşı, sonra kucağında taşı, gece yarıları uykularını böl, yıllarca da sol yanında taşı… Bu içgüdüsel, doğuştan bahşedilen bir duygu olmasa hiçbir insan bunca zahmete katlanamaz… Annelik gibi ulvi bir duygu bile meze olur sahte aşkın dilinde. Çünkü bilir ki her kadın yaşı ne olursa olsun sevdiğine dair aynı hayali taşır…
Her insan hayatında huzur ister hele ki aşkla gelen huzur… Aşk okları buradan da vurur. “Benim tek istediğim huzur”, “Huzurum sensin”, “Huzuru sende buldum, biz birbirimize mecburuz” gibi şiirsel sözlerle anlam pekiştirilir. Bu sözleri duyan kadın sevdiğine huzur veriyor olmanın sevinciyle huzur dolu sözleri gönlünün en güzel yerine saklar…
Kadınların belki de aşka dair en büyük yanılgılarından biri de kıskançlıktır. Kıskanıldıklarında çok sevildiklerini düşünürler. Sahte aşık buradan da vurur. Gözünden sakınır kadını uçan kuştan kıskanır… Ancak gerçek aşkı yaşayan erkek kıskançlık yaparken sevdiğini iftiraya boğmaz ama tüccar aşık geleceğe yatırım yaptığı için bu kıskançlığın içine ufak ufak suçlayıcı sözcüklerde katar ki kadın gururunu kurtarmak adına her tür ispat yoluna gider ve bu dozunu aşan kıskançlığı bile sevginin büyüklüğüne bağlamaya başlar… Kıskançlıkla yapılan söylemlerin hepsini kabullenir çünkü aşkı pekişiyordur ve bunun en güzel ispatıdır bu duygu, seven kıskanır…
İnsan olmanın getirdiği en güzel erdemlerden biri de güven duygusudur. Aşk tek başına bir duygu değildir içinde pek çok kardeş duyguları da barındırır. Bir insanı ölecek kadar sevebilirsiniz aynı insana en az aşkınız kadar da güvenmek istersiniz. Ancak aşk içinde güveni barındırmasa da biten bir duygu değildir. Güvenmeseniz de aynı büyüklükte sevebilirsiniz ama içten içe de her sözüne inanmak ve güvenmek istersiniz. Aşk tüccarı bu güveni sağlamak için dilindeki bütün tatlı sözleri seferber eder, sevdiğini, tek olduğunuzu kanıtlamak adına ettiği yeminler ve yalanlar burada da devreye girer. Sınırsız bir sevgiyle kuşatmıştır kadın yüreğini güven duygusu da peşinden gelir zaten isteseniz de istemeseniz de… Aslında kadının yüreğinin bir köşesinde silik bir acaba olsa da inanmak isteyen tarafı galip gelir çünkü gurur zırhı giymiştir kadın, hiçbir güvensizlikle bu zırhı delmez, delmekte istemez. İçindeki güvensizlik duygusu kendi gururunu incittiğinden sessiz sedasız güvenmeyi tercih eder. Aşk ve güven duygusuyla bulutların üstünde uçmaya başlar…
Aşk tüccarı artık amacına ulaşmıştır. “Ömrüm” dediği kadını sevgisiyle gökyüzüne çıkarmıştır. Sonsuz sevgiyle kuşatmıştır, en çok sevilen olmanın gururunu bahşetmiştir. Hatta bu sahte aşkın adı bile konmuştur “Yürek ağrısı ya da kalp ağrısı”… Hayal bile olsa sevgilerini taçlandıran bebekleri bile vardır… Huzur dolu aşk güvenle devam eder ama nereye kadar. Sonsuz aşkı kazanan tüccar artık kazandığı her aşka ayırdığı zamanın bir kısmını başka aşk arayışlarına da ayırmaktadır. Ama her yeni ava ayırdığı süre artarken eski avlara ayırdığı süre azalmaya başlar... Bunun içinde açıklamaları, bahaneleri vardır tabii ki.
Kâinatta hiçbir yalan sonsuza kadar sürmez…
Bulutların üzerindeki kadın gün gelir aslında en sevilen ya da sevilen bile olmadığını anladığında feryatlar yükselir… Kimi kadın isim takar “Sahtekar” diye, kimisi “Yalancı”, kimisi “Ecelim oldun” der. Bazı kadınlarda ah eder, hakaret eder bu zavallı tüccarlara… Ancak tüm bunları söylerken de gönül kapısını tamamen kapatmaz çünkü gururunu kurtarmak derdindedir ya da kale gibi sevdiği insanı kolayca silemez… Gönül dilindeki tüm hakaretleri etse de bir yandan da “Sen tektin yar”, “Senden başkası olmayacak sevdiğim”, “Sen tek limanımsın”, “Seni terk etsem de özüm bir tek sana ait” derler aslında kadınlar bu sözlerle aşk tüccarını incitebileceklerini zannederler ama incinen hem kendi kadınlık gururlarıdır hem kendi yürekleridir bunun farkında bile değildirler…
Söz savunmanın…
Yalan yeminlerle, ucu bucağı görünmeyen vaatlerle ve boyalı cümlelerle aşkı pazarlayan tüccar kendi yaptığı ne kadar çirkinlik varsa kendini savunmak adına bunu kadına yüklemeye başlar… Bu yüklenmede de riyada ve yalanda sınır tanımaz. Kadını incitmenin en güzel yolu onun hem bedenine hem ruhuna hakarettir. Kadını kendisini aldatmakla suçlar, çirkinlikle suçlar, ruhuna hakaret eder ve bunları yaptıktan sonra da kadına söz hakkı tanımaz ve dinlemez. Aldatıldığına emin olan kadın buna rağmen kendini savunma telaşına düşer o anda tüccarın yaptıkları ikinci plândadır… Kendini paralar kadın dürüstlüğüne inandırmak adına ama bütün çığlıkları cevapsız kalır bir yandan da yüreği yanar bu cevapsız kalışlara “Azıcık bile olsa sevilsem böyle hiçe sayılır mıyım?” diye düşünür yine de bunun haklı bir gerekçesi olduğuna dair zihnini kandırmaya devam eder ama bir yandan da bilir “Seven sevdiğini incitmez”. Bu ikilemler arasında kadın yüreğini taştan taşa vururken, avcı diğer avlarıyla gönlünü eğlemeye devam eder… İncittiği kadını ise ölüm sessizliğine mahkûm eder…
Benim de bu tarz insanları tarif etmek için kurduğum bir cümle var “Yarım yürekli”…
Bu avcıların görüş alanında ki kadınlardan kendileri gibi olanlarda vardır elbet ama yüreğine kötülük değmemiş aşkı aşk gibi yaşayan kadınlar, ya onlar… Bu yarım yürekliler herkesi kendileri gibi sandıkları için yaşamlarında hiç kesinti olmaz tam gaz devam ederler avlanmaya, yüreklerinde hüzün biriktirmezler çünkü hayata karşı duruşları bencildir… Hepimiz sol yanımızda bir yürek taşıyoruz böylesi bir tempoya hiçbir kalp dayanmaz yaş kemale erer mi bilmem bu tür insanlarda, ama yaşamlarını tekleyen bir kalple devam ettirmek zorunda kalırlar…
Hiçbir günah cezasız kalmaz. Hele ki Allah adı karıştırılarak edilen yeminler insanın ayağına dolanır. Sizler hiçbiriniz bu yaptıklarınızın cezasını görmeden bu dünyayı terk etmeyeceksiniz. Aşk tüccarları, sizin gibileri bu dünya kabul etti diyelim öldüğünüzde toprakta kabul etti diyelim. Peki ya doksan dokuz ismini yalanlarla titrettiğiniz Allah… Huzura çıkacaksınız bir gün gönül Allah’ın kâbesidir, incitmeyin, gönül kâbesini yıkmayın…
Mevlana’nın da dediği gibi; “Bir kalp mi kırdın? Ağlamalısın... Bir gönül mü kırdın; ağlamalısın. Hele özür dilemesini bilmiyorsan; senden dost olmaz senden yârân olmaz.. Ya incittiğin, kırdığın gönlü Allah seviyorsa Resulullah (S.A.V) seviyorsa hatta yer gök dahi seviyorsa! Nerden bileceksin bilmiyorsun. Bilseydin ödün kopardı dokunmaktan”. İncittiğiniz gönül belki de incitilmemesi gereken bir gönüldür kim bilir…
Son söz;
Sizin için sadece bir gönül eğlencesi olan aşk belki de karşınızdaki insanın tüm dünyasıdır. Kim bilir gün gelir yıktığınız dünyanın enkazı altında ezilirsiniz ya da geride bıraktığınız gözyaşlarında üzerine yemin ettiğiniz canlar boğulurken sizde gözyaşlarıyla izlemek zorunda kalırsınız… Dünya kurulduğundan beri bunun örnekleri çoktur. Yapılan hiçbir şey havada kalmaz ya sağa yazılır ya sola. Böyle bir konuda ah etmeye bile gerek yok zamana bırakmak en güzeli. İlahi adalet bu tür insanlara cezasını vermeden toprağına almaz…
YORUMLAR
Ben bu güzel yayızıyı okudum adeta mest oldum vallahi.
Yazıyı okuyan arkadaşlar hepsi kendi penceresinden bakmıştır ve yazdığınız her satırı kendine göre gözden geçirmiştir.
Bana göre konuda bayanların tarafı tutulsada gerçek ve çok mükemmel bir yaşam gözlemi var.
Bunu okuyan herkes evet doğrudur tesbitlerin, söylenen sözlerin tamamı doğrudur diyeceklerinden eminim.
Ben bu anlamlı konuya çok uzun yorum yazmak isterdim ancak yoruma gerek kalmamış.
Sevgili Yakamoz Deniz bir uzmandan daha teferruatlı araştırma, gözlem yapmışcasına konuyu ele almış ve her yönüyle açıklamış. Bize de okuyup kendimize alacaklarımız kalmışş.
Tebrikler Yakamoz Deniz tebriklerr. Kutluyorummm. Selamlar.
Efendim !.. İzin verirseniz eğer ... '' Bu mahallede kadını benden daha çok seven , ona düşkün olan yoktur '' diyen Hüdavendigârımız Mevlana'ya selamlar göndermek istiyorum önce ...
Zira o ; '' Bana bu dünyada üç şey sevdirildi ... Kadın , güzel koku ve namaz ... '' buyuran Aşk Peygamberi , beyefendilerin en beyefendisi ve baharın ta kendisi olan Hazreti Mustafa'nın ayak izine basarak giden nazeninler kervanının en önde yürüyenlerindendi ... Halâ da öyle değil mi ?..
Kadın... Sanki Cenabı Hak'kın ; o mahmur bakışların ardındaki nimi nigâhta , cilveyi nazda gizlenip , sevdiğini kendine cezbetmek için kutret kalemiyle çizdiği en güzel resim !..
Herhalde ondan olsa gerek ki ; methi nakış , nakkaşa racidir demiş eskilerimiz ... Yani resmi methü sena edip övmek , aslında onu yapan ressamını övmektir , onu sevmek ve seyretmektir ...
İşte bu ince idrakin , letafet ve zerafetin sahibi olan ve o gönül nazarıyla kadına bakıp da sevenlere selamlar olsun !..
Selam olsun o nazeninlere !.. Nesilleri tükenmek üzere olsa da ...
Nazenin kaleminize de selamlar olsun efendim !.. Ne kadar hoştu ...
Bir ömür hoş olasınız , hoş ca kalasınız dilerim ... En kalbi saygımla ...
yakamoz deniz
Kadın denılınce erkeğin bir burnu havatya kalkar baştan.Sonra begenmısse zaten coktan burnunun ucundadır nefsı.Başlar her yolu her şirinliği denemeye.
.ZAman ha gecer ha gecmez birliktelık başlar.bir iyi iki iyi ...sonra göze büyük büyük çöpler batmaya başlar.Önce erkek salar kendını genelde.sonra agır agır kadın.İObahsettiğin güzeel sözlerin yerini emir ve itaat döngüsü alır zmöan içinmde.Farkedemeden ne yın ne oldugunu zaten coktan yüzgöz olunmuş olur,,,iş işten gecer başlar kavga kıyamet yada ayrılık vesaire vesaire işte.
bu basit aşkın örneği.
Birgün gerçek aşkla karşılaşırsak,,(olurya ayağı sürçerse)ozamn onuda tarıf ederim belkı...
tebrık ederım .kalemın daım olsun.yazılarını svee seve okuyorum yakamoz.gayet başarılı bence.hep ayyy çok uzun diyorum ama sonra gerısını arıyor gözlerim
sevgilerimle...
yakamoz deniz
bir kadın üçsebebpten erkeğe aşık olur ve yanında kalır.
1. sebep. Erkek zenginse parası için yanındadır ama parası biterse kadında çekip gider.
2. Sebep. Erkak çok ama çok yakışıklıysa kadın yanındadır. ama bir sebpten dolayı yakışıklığı giderse veya bıkarsa çekiogider.
3. Sebep. Erkek tatlı dilliyse kadın yanındadır. Erkek tatlı dilini bırakmadıkça kadın hep yanındadır terk etmez
sevgiler