- 1476 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Empati
Hataya düşmenin çok kolay olduğu bir kentte yol alıyorum. Yarım dakika bile yalnız kalamıyorum kaldırımla. Ya bir çocuk silueti ya da bir motorlu taşıt içine gizlemiş kocaman bedenlerin arasına sıkışmış onlarca çocuk siluetleriyle geçiyor yanımdan. Çöplerden kâğıt toplayan bir bayana rastlıyorum ve kolaylıklar diliyorum. Şaşırıp teşekkür ediyor. Dört duvar arasında çalışanlardan çok daha saygın ve onların asla elde edemeyeceği kadar özgür.
Özgün olmasa da üzgün müzikler çalan sokak müzisyeni amca gözlerinde asla çözemeyeceğim bir geçmişiyle dikizliyor hareketlerimi. Kuşların sesinin tadını doyasıya alamadığım caddede amcanın ruhunu da duyamıyorum.
Aniden bastıran yağmurla birlikte bir telaş sarıyor şehri. Kaldırımlar yalnız kalmak istiyor besbelli. En yakın kapalı mekâna atıyorum ben de kendimi, kaldırımlara saygıdan.
Marketler nasıl bir icat biraz kafa yoruyorum. Milyonlarca ürün içinden yüzlercesi görüş alanıma giriyor saniyeler arasında değişime uğrayarak. Çeşitli ürünlerin üzerlerindeki sloganlara takılıyor gözlerim. Hepsi egoma hitap etse de takıntılı olduğum bir ürünü alıyorum. Değişimi mi reddediyorum yoksa inada mı sürüyorum işi bilmem. Her zaman aldığım ürünü almaya ısrarla devam ediyorum.
Küçük bir çocuk ellerini önünde kavuşturmuş, kendini tüm ikna çabalarına kapatmış bir şekilde ağlıyor. Muhtemelen istediği bir şey alınmamış, konuşmalardan anlıyorum. Ne istediğini biliyor en azından bu küçük. Elde edebilmek için savaştığı yöntem çokta mühim değil. Kendini yıpratsa da “amaca giden her yol mubahtır” öyle ya!
Gülmenin satılık olduğu bu mekânda kasiyere içten bir tebessüm bahşediyorum ve karşılığında sahici parıldayan bir çift göz alıyorum.
Marketten çıkarken kraliyet balosuna son gelen güzelmiş gibi dış dünyada muamele görme şekilleri var bir de. Dış dünya?
Küreselleşmeydi, gettolaşmaydı şu kapatıldığımız mekânlardan, aynılaştığımız olaydan bahsediyorum. Kültür birliği! Farklı olanı ötekileştirerek empati yoksulu bir birlik.
YORUMLAR
Kısa bir gezinti...Mekanı ve insanların ruhunu göre göre gezdik kalemin eşliğinde.
Yazarını da tanıdık bu arada. En azından çok yaşlı, eskiye özlemlemler yaşatan, zamanın getirdiği olumsuzluklara bir türlü uyum sağlayamamış, pamuk bir nineydi yazan da,
ve kesinlikle makyavelist değildi kendisi. Muhtemelen çocukları seven, ama ağladıklarında seslerine de çok da tahammülü olmayan. Rahmete basmaktansa kaldırımdan kaçmayı yeğleyen...
Gerisi benim algı, yorum yeteneğim olsun ama, yazarın yaşı hakkındaki tahminim tuttu mu
ustam, onu söyle bari...
Sahi, bir de esprili bir insandı yazının anlatanı.
Satır aralarında, inceden serpiştirdiği nükteleri seçenler, aslında dış görüntüsünün aksine
sıcak, neşeli bir ihtiyarla karşı karşıya olduklarını farkedeceklerdir, eminim...
Sevgim, kalemine saygım
ve tebriklerimle şair/yazar kardeşime :)
Hamide Özdemir
Yaşlı değilim ben ya. Yani öyle olmadığımı umuyorum. :)
Aynur Baş
Aslında o yönlü düşünmeliydim belki...
Ama sahiden de çok dingin ve yanlıydı anlatan, özellikle mekan tasfirlerinde.Düne taraftı. Zaten bildiği markada ısrar, tutucuyum, yeniliğe açık değilim, demiyor mu sence?
Ki eksisi değil, artısı bence bu kalemin. Söz konusu marka takıntılı olmamak, reklama direk açık bir algı sunmamak, çevrecilik vs. bazında değerlendirilirse hele...
Çok yönlü bakıp, belki de mercek altında okuyorum kaleminii, o doğrudur da, beni buna sevk eden de kendisi bu kalemin. Hep yaşından çok büyük konuşuyor, öyle yazıyorsa ben neydim :(
Tebriklerim içten :)
Sevgimle...
Hamide Özdemir
Küçüğüm ben daha demekle de küçülmüyor ki insan.
Tamam, demekle olmuyor ama bence büyük konuşması da küçüklük -çocukluk- göstergesi olmaz mı ki?
İşte buldum kaçış noktası.
Yaşlı değilim ben. :)
Aynur Baş
Peki teyzecim...
Hamide, kalemin lben tanıdığım süredir,
pamuk helvamsı temalara değdi mi hiç, hatırlıyor musun?
Senin yaşıındakiler dışarda saklambaç oynuyor yaf.
Sen gel bu ara bu tarafa.
Celal Doğan parkı cıvıl cıvıldı az evvel ben yanından geçerken.
Bakarız artık, kim daha gençse,
o bekler, yaşlımız sallanır ilk salıncakta.
Anlaştık mı?
Sen benim yaşı küçük, kalemi kocamanımsın.
Anladım demezsen, uzun bir yanıt daha geliyor.
//per'den antremanlıyım bu son söz yarışında, "haklısın anne" en sık kullandığı cümledir O'nun :) //
Hamide Özdemir
Öyle de inadım işte.
Ama anladım.
Yorar mıyım hiç bu sıcakta ustamı ben.
Sevgiyle kocaman. :)
Sonua gelene kadar sokakta gezen yazar herkesle empati kurmuş.Herkesi göre bilen gözler küçük çocuklara kağıt toplayan kadına ve daha nicesini görmüş.Ve sona geldiğinda gözler kocaman bir siztemin empatisini kurmuş Ve karşılaştırmış.Bence harika bir yazıyıdı..yüreğinize sağlık kutlarım...