- 2601 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
Tambur
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
"Beni de Musa Kazım’ın yanına gömeceksin tamam mı?"
Bu lafı her yılın Mayıs ayının ilk Pazar günü duyardım Vesile’den.
Bir Mayıs ayının ilk pazar günü ölmüş Musa Kazım, her zamanki inadı tutmuş yine o gün. Bahçenin kuzeyindeki tulumbanın yanındaki servi ağaçlarının yanına gömülecekmiş, aksini yapmaları da mümkün olmadığından öyle olmuş.
Şimdi eliyle gösterdiği yerde kocaman bir mezar var, en iyi Afyon mermerinden yapılmış, etrafı da demir korkulukla çevrilmiş, kümbet falan ..
Sabah erkenden gittim yine evine, her zamankinden farklı karşılardı o gün beni, hiç sorun çıkarmaz, fazla konuşmazdı. Yüzüne şöyle bir baksan hüzün kokardı, koklardım.
O gün geç kaldın yine bile demezdi, bambaşka bir ruh haline bürünür, ağzından kesinlikle kırıcı bir laf çıkmazdı, yüzünden eksik etmediği o aşağılayıcı bakışı da göremezdin...
Birazdan yine her zaman olduğu gibi markete gidilecekti, rakı dahil bir iki malzemeden sonra, kasaba, çerezciye son olarak da çiçekçiye gidilir, gerekenler alındıktan sonra üç kilometre uzaklıktaki bahçeye gelinirdi.
Kahvaltıyı evde yaptığımızdan öğle yemeğini kendisi hazırlardı, her sene aynı şeyler... Kızartma ve menemen... Odun ateşinde yaptığı bu yemekleri başka zamanlar ne kadar çok yesem, asla aynı tadı alamazdım.
Öğle yemeğinden sonra o bahçe evini temizler, mezarın bakımını yapardı. Bense üç dönüme yakın ve Ali Efe’nin kiraladığı bahçede gezinir, ağaçlardan topladığım erikleri ceplerime doldururdum.
Ali Efe’de oldukça yaşlı biri... 74 yaşında ama çakı gibi maşallah. Bir gram yağ göremezsin, hafiften seyirten göbeğimi görecek diye içime çektiğim bile oluyordu yanında utancımdam.
Yalnızca araziyi kiralardı Ali Efe, bahçe evine kesinlikle dokunmazdı, sadece ara sıra evin etrafını süpürür genel bir temizlik yapardı.
"Evlat, akşama mangal yanacak mı yine?"
"Yakacağız Ali amca, buyur gel sen de..."
"Yok gelmeyeyim, Vesile yalnız kalmak ister, bozmayalım rahatını..." O da bilir hikayeyi, civarda bilmeyen yoktur zaten.
Akşamüstü mangalı kurardım önce. Eski, döküm bir mangal, ayakları geçmeli olduğundan her seferinde kuruncaya kadar da epey cebelleşirdim. Sonunda kurup yaktığımda Vesile içeri girer, ben evin önündeki küçük havuzun fıskiyesini de açar, masamı ve sandalyeleri yerleştirip, rakımdan ilk kadehi doldururdum bardağa...
Birazdan Vesile salata ve meyve tabağı ile gelirdi, oturmazdı, elindekileri bıraktıktan sonra pişirdiklerimden tabağına koyar yine içeri çekilirdi.. Yastaydı sanki... Bana hiç seslenmez, içtiğime karışmaz, aksine o gün içmemden zevk alırdı sanki...
Vesile Tambur çalardı.
Çok eskiden kalma bir özelliği, her zaman çıkarmaz kılıfından, eline bile almaz genelde... Lakin o gecenin vazgeçilmez unsuru olurdu tambur... Tambur olmasa o gecenin hiçbir anlamı olmazdı benim için.
Gece ağırlığını hissettirmeye, ortalık serinlemeye başladığında içeriden önce akort ayarları sesi gelirdi inceden inceye... Bu ritimsiz seslere bile bayılırdım.
Artık gece mistik ceketini çekmiştir üstüne.
Usuldan usula tambur sesleri ve ne dediğini anlayamadığım derinden gelen mırıldanmalar...
Önceden öğrettiğinden hangı fasıl geçtiğini bilirim,
iliklerime kadar üşürüm o an,
aslında pek soğuk değildir,
ama üşürüm... üşürüm.
Yerimden kalkmam,
arkama dönüp bakmam,
gözlerim dolar ağlamam,
sesimi duysun istemem.
O’nun o havasında; esen rüzgarın servi ağacına yüklenmesinden bile hiç hoşlanmam, tamburun sesini bastıracak diye ödüm kopar...
İşte böyle...
Vesile tambur çalıyor
gözlerimin önünden mağrur bir atlı geçiyor
kırk yıl ötesinden gelen bu atlı
bakışlarını evin içine fırlatıyor
görüyorum
biliyorum Vesile ağlıyor
ben
ağlıyorum...
"Söz Vesile...
Yaşarsam ve senden sona kalırsam eğer, mirası bölüşürken bu bahçeyi ne edip edip alacağım.
Seni de Musa Kazım’ı nın yanına yatıracağım..."
YORUMLAR
Vesileyi sevdim bu hikayede ve hatta bahçenin köşesindeymişim gibi ya da evin bahçeye bakan penceresinde bile olabilirim o derece içine aldı hikayeniz
Şiirlerinizi severdim ama nesirde de harikaymış kaleminiz..
susalım
sanırım bir dal sigaranın kanına girmek farz oldu....saygımla
OlgunOnur
Vesilenin maceraları çok, fırsat buldukça ekleyeceğim, ama hepsini birden ekleyerek okuyucu sıkmak istemiyorum. Onunla zaman zaman gülecek, zaman zaman ağlayacağız.
Ama genelde seveceğinizden eminim. :)
Bir dal sigara da ben yaktım, lanet olacasıdan kurtulamayacak mıyız yahu. :)
Selamlar...
Filiz Şahin.
sağlıkla kalın
Bahçedeydim sanki !
Tamburi Vesile hanımı dinlemekte gibiyim...
Sevgili yazarım, haklı gururunu yaşayın bu güzel yazınızın...
Tebrikler...
OlgunOnur
Selamlar...
(( Seçil Nimet ))
Buyururum efenim...
Bir daha olmasın karışmam ...
Sevgiyle hocam... :)
Doğruyu söylemek gerekirse nesir yazılarını çok nadir okuyorum. Tek bir yazı yerine birkaç şiir okurum düşüncesiyle belkide çok güzel-özel okunası olan eserleri kaçırıyorum.
Sizin adınızı görünce geldim.
Cansız dizeler(im)e can katan, emeğini esirgemeyen seslendirme-yorumlama ustasının üstelik güne gelmiş yazısını okumamak-kutlamamak olmazdı.
(Tekniğin azizliğine uğrayıp site açılmayınca yorum günbitimine rastladı, affola)
Tamburun tınısı vesilenin g-özyaşı hüznü hani denir ya taa burnumun direği sızladı diye işte öyle, işte öyle birşeydi.. Kalemin derin içten anlatışıyla yüreğimin taa derinliğinde hissettim.
Vesile bizlerden, içimizden biri, herkesin kendinden birşeyler bulacağı biri... Bahçe kadar doğal her rengi içinde yaşatan kocaman yürekli insan. Vesile vefa... Vesile aşk, sadakat.. İnanmak. Tutku. Gönül duygu insanı. İki kişinin tek yürek olması. Hepsi herşey işte...
Buruk bir tat ince bir sızıyla ayrılıyorum sayfanızdan.
Vesile başköşeyi haketmişsin. Ne de çok yakışmış-yaraşmışsın güne.
Kutlarım Sn. Şair-Yazar. Daim olsun yüreğiniz kaleminiz.
Saygıyla...
sera. tarafından 6/17/2012 12:43:59 AM zamanında düzenlenmiştir.
OlgunOnur
Sizin en çok şiirleri ve yazıları okuma, anlama ve yorumlama yetinize hayranım. Yazdıklarınızla ne demek istediklerim ne anlatmak istediklerim tamamen örtüşüyor birbiriyle...
Seslendirme konusunda ise... Sizin şiirlerinizi çok beğeniyorum, dolayısı içimden gelerek yorumluyorum, ne denli yapabiliyorum/becerebiliyorum bunun kararını ben veremem, eğer ki siz beğeniyorsanız ne mutlu bana...
Nice şiiir ve yazılarda buluşmak üzere teşekkürlerimi yorumunuzun üstüne bırakıyorum.
Saygımla...
OlgunOnur
Teşekkür ederim.
Saygımla...
OlgunOnur
Patlatıyorum zaten... :))
Selam ve sevgimle...
buruk bir derinliğin kirpiğime dek gelen sızısını hissettim!...
tebriklerrr...
OlgunOnur
Teşekkürlerimi gönderiyorum şiir kadına bir güvercinin kanatlarında...
Saygımla...
Mehtap ALTAN
sevgimle...
OlgunOnur
Selam ve saygımla...
OlgunOnur
Hangimiz önce davranırsa artık, önce sen gelirsen İzmir'e... Kordon da balık-rakı benden.
Ben gelirsem İstanbul'a senin istediğin yerde, senden. :)
Selamlar...
Hüzünde olsa şiirsellik katılmış harika bir yazı okudum.
Elinize, yüreğinize sağlık...kutlarım....saygılarımla.....
OlgunOnur
Selam ve sevgimle...
Sabrım yok sanırım eskisi gibi yazılarla aram pek hoş değil...Okumuyorum desem yeridir,başlıklara bakarım ancak ilginç bir başlıksa yazıyı tıklarım...Tambur...İlgimi çekti,neden çekti onuda bilmiyotum belki yanındaki Olgun Onur ismininde etkisi vardır...Sorasında diğer yazılar...Sondan başa doğru..Nasıl okudum anlamadım su gibi aktı geçti satırlar...
Vesile sanki biraz benim sürahi ninem,babaannem...Ona sürahi dediğimde ,ben o kadar kötümüyüm derdi...Babaannem birgün adı altında bende yazıyorum onun hatıralarını...Fıkra gibi...
Anlatım çok güzel...İçten,sıcak yormayan ...
Kaleminize yüreğinize sağlık...
Saygımla hep...
OlgunOnur
İyi ki varlar değil mi, iyi ki hayatımızdan geçmişler değil mi?
Selam ve saygımla...
be mübarek, güzel hikaye de vesile kim, bahçe kimin,nasıl sevmişler birbirlerini bu kadar, yoksa inadına mı adamın yanına gömülmek istiyor vesile,bilmece gibi hikaye yazmışsın,öncesi ya da sonrası da mı var acaba...
OlgunOnur
Numara vererek yayınlamaktan sıkıldım. Böyle yayınlayacağım.