- 1343 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
Zeytin
Sabah on gibi uyanan Wıktoira kahvaltıda yiyeceği zeytini düşündü. Komidinin üzerinde duran zeytin çekirdeğini ağzına alarak göğüslerinden aşağıya klitorisine yuvarladı.
‘’Zeytinin siyah olanını seviyorum. Asla zeytinsiz kahvaltıya oturmam. Bunu biliyorsun değil mi Juan…’’’
Juan buzdolabını açıp uzun uzun bakındı.
‘’Üzgünüm karıcığım siyah zeytin maalesef bitmiş’’
‘’ Ne demek bitmiş, bitmişse bir koşu alıp geleceksin yoksa kahvaltı yapmayacağım.
Juan muzip bir ifadeyle elini sakalına götürdü.
‘’ Senin klitorisini zeytin tabağı yapacağım aşkım ‘’
Wıktoira gözünün tekini kısarak kocasına seslendi.
‘’ Anladım ki ciddiye almıyorsun beni, masayı hazırla bir koşu zeytin alıp geleceğim marketten.’’
Wıktoira kapıyı hızlı çekip sokağa çıktı.
‘’ Hay Allah nasıl yağmur yağıyor.Zeytin için ıslanmaya değer ama ..‘’
Markete doğru yönelirken aniden bir şimşek çaktı ve önündeki direğe düştü. Şaşkınlık ve korkuyla yerinde duran Wıktoira ellerine baktı. Ellerindeki damarların siyahlaştığını gördü.
‘’ Sanırım korkudan ,birazdan geçecektir’’ dedi.
Marketten siyah zeytini alıp eve döndüğünde kocası masaya hazırlamış kendisini bekliyordu.
Havlu ile ıslak saçlarını kurulayan Wıktoira mırıldandı.
‘Duydun mu şimşek sesini, fena yağmur yağıyor …’’
Juan masadan kalkıp pencereye yöneldi. Perdeyi araladı.
‘’ Yağmur mu karıcığım ne yağmuru hava nasıl da güneşli bak, ayrıca saçlarını neden havlu ile kuruttuğunu da anlamış değilim..’’
Pencereye yönelen Wıktoira dışarıya baktı.
‘’Lütfen Juan , kahvaltını yap ve benimle mavra geçmeyi bırak. Duymuyor musun yağmurun sesini’’
Juan yeniden masaya yöneldi.
‘’Peki, karıcığım ,hadi siyah zeytinleri koy tabağa ve lütfen mümkünse limon sık üzerine.
‘’ Hayır, zeytinin tadı bozulur. Sen istersen ayrı tabağına sıkabilirsin limonu’’
‘’Peki ‘’dedi kocası yeniden ‘’ Bari güzel bir müzik açalım ‘’
‘’ Olur, lacrımosa –phantom of the opera açalım sevgili kocacığım ‘’
Kahvaltıda bolca zeytin yiyen Wıktoira tabağındaki son zeytini dişlerinin arasında tutarak kocasının dudaklarına doğru uzandı .
‘’ Aç ağzını kocacığım ‘’
‘’ Ağzıma tüküreceksin Wıktoira ‘’
‘ Hayır, ağzına tükürmeyeceğim sevgilim, gözlerini de kapat ...‘’
‘’Peki, izin verirsen gülebilir miyim bu arada .’’
‘’ Gülebilirsin tabi ‘’
Kocasına iyice yaklaşan Wıktoira ağzındaki zeytini dilinin altına koyup kocasının dudaklarını ısırmaya başladı.
‘’Canımı acıtıyorsun Wıktoira’’
Müzik hızlanmıştı. Wıktoira ellerine baktı. Tırnakları simsiyah uzamıştı. Kollarını iki yana açıp hızlı bir biçimde kocasının yüzünü parçaladı. Nefesiyle soluk borusunu patlatıp kendini pencereden aşağıya bıraktı.
Yoldan geçen Bay İvan sırtına düşen şeyin ne olduğunu anlamak için dönüp arkaya baktı.
‘’ Ah kediler ‘’ dedi ‘’ her zaman dört ayak üstüne düşmeyi nasıl da beceriyorlar’’
lacivertiğnedenlik
www.youtube.com/watch?v=CEZiLo9BRvA
YORUMLAR
Yabancı isimlerde hince bir deformasyon yapılıyor: Wıktoria ya da İliryalı gibi. Başkaları okurken takılıyorlar mı bilemiyorum ama benim bir gözüm hep onlarda.
Çiftleşme sonrası erkeğin yem olması: Örümcekler ve peygamberdeveleri bir yana bana ilk gençliğimde okuduğum bir öyküyü anımsattı: Deformasyonu olan kadınlarla beraber olan bir erkek ve sonunda peygamber devesi gibi kollara sahip olan bir kadın tarafından yenmesi.
Yine de bazı sembolik anlatımları kaçırdığımı itiraf etmeliyim: Başlıbaşına siyah zeytinin kendisi (Cinsel fantezilerde çokça kullanılması dışında), dışarıdaki fırtına ("O-hoo, sen de hiç bir şey anlamamışsın"). Belki bunları kavrasam kedinin tırnaklarının niye koyu renk olduğunu da anlayabilirdim. Saygılarımla.
Dostum sana bir itirafta bulunacam, senin zekanı kıskanıyorum. Yine harikaydı yazın. Senin tarzın zihnimdeki bana hep başka pencereler açtırıyor.
Kendine özgü ve hırçın ırmak dolusu kurgularını okumak farklı bir haz veriyor. Bu yazında kendini frenlemişsin gibime geldi.Son anda işi kedi işine döksende kalemini durdurmuşsun gibi değişik birşey işte.Tam yazının çoşkusuna katıldım ki biti verdi.
Oyza tırnaklarının eli irin ve kan doluydu, kocasının gırtlağından aldı küçük et parçalarını çiğnemeye başladığında ağzına zeytinin lezzeti yeni gelmeye başlamıştı.Gırtlağından aldığı etin arasında daha boğazından aşağı inmeyen zeytinin ziyah etli kısımları şimid kırmızıya karışsada Wıktoira diliyle dudaklarını yalayıp kendisine yeni koca bulabilmek için tekrar zeytin satan dükkanın önüne atmıştı. Çünkü siyah zeytin yiyenlerin etlerindeki lezzet hiç birinde yoktu. O an da arkasındaki yere uzanmış bedenden hırıltılı bir ses gelmişti bu ses tanıdık geliyordu bu Juan'ın çatallaşımış son sesiydi ona sesleniyordu bilinen lisanın dışındaki bir lisanı kullanarak " Wıktoira aşkım gitma daha üst dudağımıda duruyor onu da kopar siyah zeytin parcası var" dediğinde Wıktoira aldırış etmeden ıslığını çalarak siyah zeytin dükkanına çoktan gelmişti. Juan' ın artıkları ise artık kara sineklere kalmıştı.Wıktoira çok üzülüyordu şimdiden.Çünkü ikinci avı için çok bekleyecekti ama bir o kadar Juanın parçaları midesinde mutluluk hormonları salgılarken yüzü gülmeye başlamıştı.......
DOSTUM BAK BANA BUNLARI YAZDIRDIN :-)))))
KUTLARIM ....EN DERİN SAYGILARIMLA...
Güzel kişileştirmeler var kısa öyküde.
Aslında bu tür öyküler bir girdap gibidir yazana. Tam ağzında kıvrandırır durur. Yazarımız çok sakin ifadelerle geçmiş bu çetin anafordan.
Kutluyorum...
Selamlar...
lacivertiğnedenlik
Çok teşekkürler
Turgay COŞKUN
Zaten bana göre öykü, bir olaylar zincirini naklen anlatım değil; aksine yazardan birşeyler katmaktır olay ya da olaylara.. Yazarın tam bir tahlil süzgecinden geçme halidir..
Öz olarak başarınızı kutluyorum yazarım...
Daha geniş boyutlu çalışmalar dilerim...
Selamlar..
La fante ignorante:))))))))
Süpersiniz yine..Kutlarım.
lacivertiğnedenlik
Teşekkürler
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik
mori kız
(.
ben de bir yazı karaladım
şiirden daha zor geliyor bana bu :D
muckss
lacivertiğnedenlik
10 puan mr. Don Juan...
Şaban Aktaş tarafından 6/15/2012 3:02:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
lacivertiğnedenlik
Şaban Aktaş (Homerotik)
Efsaneye göre Don Juan, soylu bir ailenin genç kızını baştan çıkararak kendine aşık etmiş ve babasını öldürmüştür. Daha sonra mezarlıkta babanın heykelini saygısızca kendisiyle yemek yemeye davet etmiş ve heykel daveti kabul etmiştir. Babanın heykeli yemeğe Don Juan'ın ölümü için gelmiştir. Heykel Don Juan'ın elini sıkmak istemiş ve Don Juan elini uzattığında heykel onu Cehenneme sürüklemiştir.Ayrıca çapkınlık üzere zamanımızda çok kullanılan bir isim olmuştur.
Çoğu otoritelerin kabulüne göre Don Juan'ın ilk kayıtlı hikâyesi Tirso de Molina'nın yazdığı El burlador de Sevilla y convidado de piedra (Sevil aldatıcısı ve taştan misafir)'dir. İspanya'da 1615'de bulunmasına rağmen yayım tarihi kaynaktan kaynağa 1620'den 1625'e kadar farklılık göstermektedir. Bu hikâyede Don Juan kadınlara kendisini sevgili gibi gösterek veya evlilik vaadederek kandıran, pişmanlık duymayan bir zamparadır. Arkasında kırık kalpler, kızgın koca ve babalar bırakır ve sonunda Don Gonzalo'yu vahşice öldürür. Daha sonra katedralde Don Gonzalo'nun hayaleti tarafından yemeğe davet edildiğinde, korkak görünmemek için daveti kabul eder.
Efsanenin çeşitli anlatımlarına göre, Don Juan'ın karakteri 2 farklı perspektiften veya her ikisinden birden anlatılır. Bazılarına göre Don Juan basit, canı istediği zaman yiyişebilmek için kadınları kandıran, azgın bir zamparadır. Bazılarına göre ise Don Juan baştan çıkardığı kadınları gerçekten seven, her kadının içindeki güzelliği ve gerçek değeri görebilen bir adamdır.