- 1103 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
EZAN’DA TEK SESLİLİK!... VE YANLIŞA SON VERİLDİ.
Artık, tek seslilik denince; akla, ezan sesi geliyor!...
Câminin birinde ezan okunacak, diğer câmilerdeki minârelere telsiz aracılığı ile iletilip- hepsi bir arada ve Beş dakikada ezan sesi işi bitecek!...
Kırk câminin bir imamı okuyacak, Otuzdokuzu dinleyecek! Mâşallah. Ne akıl!... gördün mü kolaylığı!. Kimden çıktı bu fikir bilmiyorum ama, bunun faydalı olduğunu düşünenler; bundan sonra bu uygulamayı pek çok yerde denesinler!...
Meselâ, okullarda... olmaz mı? Ne gerek var öğretmenlere! Trabzon’da bir sınıfta anlatılanları ver telsize, Otuzdokuz sınıfın öğrencileri dinlesin!
Bir de İngilizce öğretmeni arıyorlar! Ne gerek var!..
Kameralar ve hoparlör aracılığı ile bilgisayarla maçlarda; hakemlik sorunu giderilsin!...
Bakınız efendim bu işin suyu ne zaman çıkar biliyor musunuz?...
1. O Otuzdokuz imam, minârenin merdivenlerini çıkmaya- çıkmaya Şerefeden ezan okuma hevesinin kaybolması,
2. Ses terbiyesi bozulacağı için var olan ses değerinin düşmesi, (örnek:Türk sanat müziği korolarındaki düzenli aralıklarla yapılan tekrarların gerekliliği. gibi)
3. Minârede ezan okumanın verdiği mânevî hazzın unutulması,
4. Şehir merkezinde ve gürültülü ortamlarda, birden çok ezânın aralıklarla daha uzun süre sedâsının duyulmasının engellenmesi,
5. Sabah ezânı ile uyanacak insanların ilk ezân sesini kaçırdıktan sonra o’nu, uyandıracak ikinci ezân sesinin olmaması,
6. İnsanların, dînî duygularının ezânlar aracılığı ile ve değişik ses tonları ile coşturulup- câmiye çağırılması,
7. “Bizim câmi hocamızın bu gün sesi çıkmıyor, hasta mı acabâ? ” sorusunun sorulamaması,
8. Her minârenin kendine has özelliklerinin vatandaşlar tarafından benimsenmesi,
9. Yeni yetişecek olan ezân okuyucularının artık, bu işi benimsememesi netîcesinde ve bu uygulamanın uzun zamanda getireceği olumsuzluklar,
10. Bir örnekle:Televizyonlardaki ses sanatçılarının bir şarkıyı bir şarkıcının okuması ile kişilere mâledilip- bölünmesine ve hak dağılımı eşitsizliğine,
(*)Bakınız:2. yorum.11. Doğumlarından beri uzun yıllardır alışık oldukları halde, Gece uykularını ezân sesi ile bölmek istemeyenlerin, bu isteklerinin; haksız ve yanlış olmasına rağmen, yerine getirilmesi ile; daha başka istekleri olacağı,(Ramazan’da davul çalınmasının yasaklanması. gibi...)
12. Cumhurbaşkanı Sayın, Kenan Evren’in dediği gibi: ”Parasını alıyor, ezânı; çıksın, minâreden okusunlar!.. Minâre merdivenleri, örümcek bağlamasın...” sözünün kesinlikle doğruluğu,
13. Bu uygulamanın Millî ve Mânevî Birlik düşüncelerimize aykırı olduğuna,
14. Elektrik kesintisi hâlinde, telsiz ile minârede okunup- okunmadığının belli olmamasına veyâ benzer ârızaların fark edilmeden, minâreden ezân sesinin gelmemesine, kısmî kesikliklere... gibi pek çok sayılabilecek olumsuzluklarına rağmen hâlâ, bu uygulamanın doğruluğuna inananlar; gelecekte, bu uygulamanın yürümediğini kendileri de göreceklerdir...
Bence, insanlara, tek tip elbise giydirip- ibâdet ettirmek gibi bir şey...
Herkes suskun... Kim dedi, nereden çıktı bu uygulama...
Dînimizi; başka dinler olduğunu iddia edenler mi etkiliyor?!.
Biz, kimsenin ne ağlama duvarına ne çanına ne katedraline karışmıyoruz...
Câmide nâmaz kılmayanların keyfine; Onbeş asırdır yapılan uygulamalar değiştirilemez!..
Bırakın, her minâreden rengârenk kadife kadar yumuşak billûr gibi akan sesleri ile imamlarımızın o nefis sabah ezânlarını; Şehidlerimize, Mânevî benliğimize ve ruhlarımıza, üflesinler...
Şehidlerimizi çiğnetmemiz yetmedi de şimdi ezânlarımız mı susturuluyor!?.
Yazıklar olsun ki! Şehid torunlarıyız ve susuyoruz!...
Herkes, minâresinde o leziz ve billûr sesleri duymayı özlemeden ve derhâl, bu uygulamaya son verin!...
Yöneticiler geçicidir ancak minâreler ve ezânlar, ebedîyyen Ülkemizin üstünde susmayacaktır... Susturulamaz...
“Bu ezânlar ki; şâhâdeti, dînin temeli... “
Saygılarımla.
Kadir Yeter. TRABZON.
Trabzon Türksesi Gazetesi’nin, 12 MAYIS 2003 Pazartesi gün ve
8941. sayısının 2. sayfasında yayınlanmıştır.
...............
KONU NOTLARI:
1.NOT:
(*):11. Doğumlarından beri uzun yıllardır alışık oldukları halde, Gece uykularını ezân sesi ile bölmek istemeyenlerin, bu isteklerinin; haksız ve yanlış olmasına rağmen, yerine getirilmesi ile; daha başka istekleri olacağı,(Ramazan’da davul çalınmasının yasaklanması. gibi...)
Yukarıda kayıtlı yazımda naklettiğim gibi, yazdıklarım bugünkü gazete haberi ile ne yazık ki, gerçek oldu!!!
Trabzon Türksesi gazetesi’nin 30 Ağustos 2008 Cumartesi gün ve 12083. sayısının, 1 ve devamla 7. sayfasındaki haber:
"Gürültü kirliliği yarattığı gerekçesiyle bu yıl Trabzon’da ramazan davulcularına izin verilmeyecek iller arasında yer aldı. ... Vatandaşlardan gelen şikayetler sebebiyle Adana, Trabzon, Bingöl, Tunceli ve Muş gibi bazı illerde belediyeler davul çalınmaması kararı aldı. ..."
Keşke, söylediklerim doğru çıkmasa idi... üzüldüm. Çok yazık... Eyvah!
Kadir Yeter.
30 AĞUSTOS 2008 CUMARTESİ, ZAFER BAYRAMI GÜNÜNDE. TRABZON.
........................................................................................
2.NOT:
Mübârek Ramazan Ayı başlayalı, mahallemizde Sahur vaktinde
Ramazan davulu çalmaya devam ediyor... beş gecedir bu güzel düzen devam ediyor.
Kadir Yeter.05.9.2008 CUMÂ. TRABZON.
...................................................
3. NOT:
Dün, Cumâ günü idi ya; yeni birşey dikkâtimi çekti ya da aklımda yeni birleştirdim;
Hoca Câmide, önümüzde ve vaaz dinliyor, bize bakıyor...1),
Ezan Minâreden ancak, başka yerden telsiz aracılığı ile naklen okunuyor, hoca yine bize bakıyor...2),
Hocamız, Cumâ Hutbesi okuyor ancak; elindeki kâğıtta yazılanlar kendine ait değil. Câmi hocalarına, Cumâ Hutbesinde okunmak üzere, İl Müftülüğünce dağıtılmış(genel kural)... yâni, Hocamız, hazır yazıyı okuyarak hutbe okuma görevini ifâ ediyor...3).
Ey benim Din Kardeşlerim; Hocanın görevinde, başka ne kaldı? Sâdece, Nâmâzın Farzını kıldırmak. Ne diye Hocaya bu görevi yüklüyorsunuz? Ey, âdîl görevliler... Günâh değil mi hocaya? O görevi de tez vakitte, toplu farz nâmazları kıldırmak sûretiyle, Cümle âhâli birlikte ve aynı anda, Telsiz hoparlör yoluyla kılalım... daha sevap olmaz mı?! Bu fikrimi sakın yabana atmayın! Olur mu- olur!... Uygulayın da görün. Kimseden bak ses çıkacak mı?!!.
Gelin, kulağınıza, sessizce bir şey söyleyeyim; aman kimse duymasın! Yâ- hû, öldüğümüzde bizim Cenâze Nâmâzımızı kıldırmaya; o vak’te kadar, Hoca kalır mı?!! Belki de O’nu da toptan kıldırırlar ha ne dersiniz?!
Ey, Cemaât-ı Müslimîn; bu yazdıklarımdan, râzı mısınız?...-1, râzı mısınız?...-2, râzı mısınız?...3 .Râzı değilseniz; Yok-yok... Sökün ayak başparmaklarını; kendi mezarına kendisi yürüyüp gitsin!.
Allah’ım; Beni ve benim gibi boşa uygulamaları yapanlarla birlikte affet… “Sen, affedicisin… Bağışlayıcısın… Senin her şeye gücün yeter; Âmîn.”
Bütün okuyucularıma, Saygılarımla Selâm eder; Özür dilerim, Efendim.
Kusûrumu bağışlayanlardan Allah râzı olsun. Âmîn.
Kadir Yeter.
11 NİSAN 2009 Cumartesi. TRABZON.
www.edebiyatdefteri.com/siir/602648/ezanlar--tekrar-
..................................................
SON NOT:
Bu gece, iki ayrı davulcu sesi ile Sahurda uyandık: 21.8.2009 Cumâ.
Bu yıl ki Ramazan’ın ilk sahuru.
SİTEMİZDE İLK YAYIN TÂRİHİ VE SAYFASI(31.7.2008):
.edebiyatdefteri.com/index.asp?istek=tum_yazilar&k=detay&yazi_id=15036
YORUMLAR
Kutlarım sayın Kadir yeter dostum, çok önemli bir konuya büyük bir vukufiyetle parmak basmış ve de çok anlamlı mesajlar sunmuşsunuz. Özellikle bu ezan okusunu, sizin de vurguladığnız biçimde dile getirip, etkili ve yetkililere, bu konudaki yanlışlığı anlatmağa çalıştığımızda, öfkeyle "Siz ezan sesinden rahatsız mı oluyorsunuz, yüksek ve tek sesliliği bahane ederek, ezan okunmasına karşı mı çıkıyorsunuz!... Siz nasıl müslümansınız?..." çıkışmaları ile karşılaştık hep.
Dine,İnanca, kendi ölçütlerine göre gömlek biçip giydirmek isteyen, din ve inancı bir rant ve çıkar aracı olarak kullanmayı amaçlayanlar, kendilerine doğruları söyleyenleri, tabu olan din kutsiyetinin gücünü kullanarak suçlar ve onları eleştirirler. Biraz daha tartışmayı uzatırsanın, sizi dinsizlikle suçlamaya kalkarlar.
İşte, kainatın en son, en modern, en laik, en gerçek olan, insan ve toplum yaşamını kainat çapında düzenleyip, insanın en değerli varlık olduğunu ısrarla vurgulayan İslamın harikulade mükemmel ve kutsal dini, hiç hakketmediği şekilcilik konumlarına dönüştürülmek isteniyor.
Gerçek inançlı müminler, doğrulara sadık kalmak, İslamın o harikulade güzel anlamlı, huşu veren uhreviliğini yaşamak için çırpınıyorlar. Gerçek müslüman hiç bir din kardeşine din konusunda dayatmalarda bulunmaz. Çünkü inanç Kul ile ALLAH arasındaki bir inanmışlık keyfiyetidir, bunun doğruluğunu da ancak ALLAH ile kulu bilir.
Oysa bu gün; gerçek mümin ve laik müslümanlar, din inancını, rant ve çıkar aracı olarak kullananların yaşamsal dayatmaları karşısındadır. Din anlayışını şekilciliğe dönüştüren dinciler, din anlayışına her fırsatta yeni kurallar, rant ve çıkarlara dayalı kendilerince doğru saydıkları yorum ve anlayışları yerleştirmeğe çalışıyorlar. İşin acı tarafı da, bu fiil ve davanışların bilinçli yapılmasıdır. Gerçek ve inanmış laik müminler, bu yanlışlkları, en mükemmel son kainat dini olarak gönderilen İslamiyet için kabul etmezler, din inancının bu denli önemsizleştirilip, şekilciliğe ve savsatalara büründrülmesinden büyük acı ve hüzün duyarlar. İnsana yaşamsal huşu veren EZAN SESİNDEN asla rahatsız olmaz ve uzak kalmak istemez gerçek müminler.
Sizin yazdıklarınızın haklılığını, doğruluğunu aynen sizin gibi kabulediyorum bende sayın Kadir Yeter dostum. Böylesi doğruları tüm aydın müminlerimiz haykırırcasına söylemelidirler. Yorumlarda ve cevabi yazılarda bu görevi hakkıyla yapmış değerli aydın kardeşlerimizi de kutluyor ve selamlıyorum. İslamiyete en hayırlı ve gerçek hizmette; ancak doğruları çekinmeden, sırasınca, dayatma yapılmaksızın, söyleyip savunmakla mümkündür.
Sizi esenlik ve mutluluk dileklerimle kutluyorum, dost aydınım. Kemal Polat
kadiryeter
Bu kadar değerli ve içinde öz doğrular taşıyan yorumunuzu sevinçle okudum.
Sözlerinize Minned duydum...
Allah, O Güzel Gönlünüzün güzelliğini; Evinize, işinize ve sevdiklerinize yansıtsın, İnşallah...
Bir kere daha tekrâr ediyorum; Sizin gibi, bu Memlekete sâhip çıkanlarla; Bayrağımız, Sancağımız ve Ezanlarımızın Allah sedâsı ile ebedî yaşanacaktır...
Selâm ederim; "kempol" Kemâl Polat Ustam...
kadiryeter Kadir Yeter.
18 HAZÎRAN 2012 Sabahı. TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=99917
O çok sesliliğin güzelliğini 1988-89 yıllarında ilk görev yerim İstanbul'da görüp şahit oldum.
Hatta değil ayrı camilerden, Sultan Ahmet Camiinin her bir minaresinden ayrı müezzinler biri bitirir
diğeri başlar böylece bir ezan süresi en az dört ezan süresine kadar uzardı. Bu arada ilk ezanı duyanlar camiye gelmek isteseler yetişir, abdestini dahi şadırvanlarda alır öyle katılırdı.
Sonraları bu tek ezan çıktı. Ne o tat kaldı ne o ruh kaldı.
Bazı zaman verici bozulur, bazı zaman anfiler açılmaz derken ezanın ciddiyeti silinmekteydi yavaş
yavaş zihinlerden. Şükür ki bu yanlıştan dönülmek istenmekte. Buda güzel bir gelişme.
Selam ve saygımla Hayırlı cumalar ve
Kandiliniz kutlu olsun...
kadiryeter
Demek ki; Memleketim sahipsiz değil, o vakit daha çok çalışmalıyım... bunu hakeden çokdeğerli yorumcularım var.
Sizlere minned duyuyorum...
Sağlığınızı diler, Saygımla Selâm ederim; Efendim.
kadiryeter
Aynen katılıyorum.
Faşist anlayışın ,insanlara dinlerinin bile devletin sorumluluk ve tasarruf alanında olduğunu dayatan bir uygulama.
Allah için doğru söyleyen kalmadı neredeyse tıplumda.
Eski "İslam Devrimcileri" bile artık ihale salonlarının önünde , larcivert takım elbise ve oldukça kısaltılmış sakallar ile bekliyorlar.
Eski Kızılay başkanı altındaki iki yüz bin liralık jeepiyle İstanbul merterdeki Veysel Karani camiinin kürsüsünde koyu renk takım elbisesiyle vaaz verdiğinde şaşırmıştım. meğer kızılaya kan bağışı yapın diyordu. Daha sonra Kızılayımız yeni bir uygulama başlattı. Artık zekatlarınızı bankaya yatıracaksınız ,Kızılay da oradan ihtiyaç sahiplerine ulaştıracak.
Yani zekatı faiz sistemine monte edecekler. camide itiraz ettim Cemaat az kalsın üstüme yürüdü.
Eski radikal İslamcı denilen bir tür 'e anlattım vaziyeti bana " ooo ne güzel kolaylık, millet sol parti gelince yatırmaz " dedi.
valla benim kimseye güvenim kalmadı bu noktada.
Bir doğru söz duydum mu önce seviniyor heyecanlanıyor daha sonra endişeleniyorum.
Saygı ile.
Saynur Baysal Öztürk
Maalesef, gördük ki, meğer para kime gidiyorsa, onu bozuyormuş. Samimi müslümanları, gerçek dindarları tenzih ederim, ama müslümanlar hiç olmamaları gereken bir noktaya doğru gidiyor. Emaneti ehline veriniz emrine rağmen, özellikle de idarecilik kademeleri başka kriterle göre şekillenmeye başladı. İhaleler, devlet imkânları paylaşılacak pastaya dönüştü ve yine bunun paylaşım kriteleri de partizanlığa ve her devrin adamı fırıldak tip olmaya endekslendi. Daha dün meteliğe kurşun atan ademoğulları ve kızları siyasi güce sırtını dayayıp rant elde ederken, kimse bunun farkında değilmiş gibi de havalara girip bu kadar yetenekli olduğu için, hâlâ alnının teriyle vergi, sigorta ve bin çeşit masraftan artırıp geçinme derdindeki insanlara acınacak, yeteneksiz zavallılar gözüyle bakmaya başladı.
Yani, bir şeyi söylemek başka, yapmak çok daha başka bir insanlık ölçütü. Biz buna özü sözü bir olmak diyoruz. Yine de özü- sözü bir olmayanlara İlahî uyarıyı hatırlatmakta fayda var: "Kitabı okuyup durduğunuz halde kendinizi unutur da başkalarını mı emredersiniz? .... Niçin yapmadıklarınızı söylüyorsunuz?"
Yorum ve yazı sahibine teşekkürler.
Selâm ile.
erolabi
değerli yazar kardeşim, yıllardır büyük bir gayret ve samimiyetle inşa edilen binaları yapanların elleriyle yıkıldığını görüyoruz.
ben İstanbul Başakşehir de oturuyorum Orada vadi denilen gezi alanında kurulan "CAFE" lerde başörtülü kızların nargile çekip flört ettiklerini gözlemliyorum. Bu işletmelerin sahipleri eski "Mücahit" ler.
Yıllardır "haram" dedikleri eylem ve işlerden para kazanmaya başlayınca değiştiler.
Dua ediyorum "Allah'ın bizi yine birbirimizin selamına, dostluğua ,kardeşliğine, kuvvetine, uyarılarına, cemaatine, mescidine ,komşuluğuna ,maddi ve manevi yardımına muhtaç et. Et ki ; yine eskisi gibi senin emrettiğin gibi kardeşler olalım." Amin.
saygı ile.
kadiryeter
Demek ki; Memleketim sahipsiz değil, o vakit daha çok çalışmalıyım... bunu hakeden çokdeğerli yorumcularım var.
Sizlere minned duyuyorum...
Sağlığınızı diler, Saygımla Selâm ederim; Efendim.
kadiryeter
kadiryeter
Demek ki; Memleketim sahipsiz değil, o vakit daha çok çalışmalıyım... bunu hakeden çokdeğerli yorumcularım var.
Sizlere minned duyuyorum...
Sağlığınızı diler, Saygımla Selâm ederim; Efendim.
kadiryeter