- 657 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hangi Medeniyetin Öksüz Bırakılmış Çocuklarıyız?
Günümüzde şehirlerin mimarî yapısına bakıldığında görülenleri kaleme almak, yapılanı şehrin geçmişiyle yüzleşmeyi reddetmektir, adeta.
***
Günümüzde şehirlerin dünden bugüne getirdiği eserlere bakıldığında harap durumlarını, yapıldıkları yüz yıla göre değerlendirsek, utanç kapımızda davetsiz misafir olarak beklemez mi, girmek için içeri?
***
Günümüzde şehir konulu kaleme alınan eserlere bakıldığında geçmişe yolculuk başlatan yazarların "Tarihî Eserler" ve "Ören Yerleri" başlığı altında verdikleri bilgiler, düne olan saygımızın ne olduğuna dair ibretlik birer vesikadır.
***
Bir şehrin hanına, hamamına, ibadetgâhına, köprüsüne, konağına baktığınızda içinizden yükselen ahı gizlemekten uzak durursanız, şehri şehir yapan değerlere saygıda kusur işlendiğinde hem fikiriz. Bu şehri kuranların, bu şehri eserleriyle donatanların aklından zoru olmadığı için, yaptıklarına değer vermek, bir insanlık görevidir, geçmişe saygı adına.
***
Yapılara tahammülü olmayanların şehirlerde yaptıkları mezalim, sadece insanlarla sınırlı değildir, açıkça. Dünden gelenin korunduğu, hiç olmazsa tahrip edilmediği ve asrımıza gelmesine rağmen önem verilmediği için yok olmakla başbaşa bırakılan yapılar, çoğunlukla yol genişletme, yerine başka yapılar inşâ etme amaçlı yıktırılmıştır. Kimi yapılar, bağlandığı kurumca satılmış, amacının dışında kullanılmasına izin verilmiştir. Buna hangi inanca mensup olursa olsun, ibadethaneler de dahildir. Bu ibadethaneler, aynı inanca hitap etmezse de inanca hizmet için kullanılsa, bir mahsur görülmezdi. Gelin görün ki bu derecelenme, ibadethanelerin tümü için geçerli kılınmıştır.
***
Birçok hanla hamam, zaman içinde birer taş ocağı gibi görülmüş ve böylelikle yerinde bir iz kalmamıştır, bırakılmamıştır.
Hanların işlevi korunmalı iken yerine modern iş yerleri inşâ edilmiştir. Baktığınızda göğe yükselen betonarme binaların ömrünün kaç sene olduğunu tahmin edersiniz. Depremlere dayanıklı olan yapılar, asırlarca ayakta dururken, çok katlı iş yerlerinde yaşayanlar, deprem korkusuyla içiçedir.
***
Hamamlar işlevsiz kaldığı için öylece bırakılmıştır. Kimi hamamların caddeye bakan bölümleri iş yerine dönüştürülmüş, iç kısmları depoya tahvil edilmiştir. Artık kimse soğukluk-dinlenme alanlarını bilmiyor, bilmekten uzak düşmüştür.
***
İsmi isterse cami isterse kilise isterse havra olsun, ibadethanelerin ibadet dışında kullanılması, geleneğimizde hoş karşılanmayan durumdur. Bizde halen çoğunlukta olan innaç olan İslam Mabedleri, ezansız durmaktadır, hem de şehir merkezlerinde.
Çok iddialı, altından kalkamayacağımız ve ispatta zorluk çekeceğimiz bir ifade değildir, söylediğimiz. Bu hususta sadece yaşadığımız şehirde olanı ve biteni “Diyarbakır ve Vakıf Anlayışı Üzerine Birkaç Söz” başlıklı makalemizde yayınladık.( Bakınız www.tyb.org.tr )
***
Şimdi ısrarla üzerinde durduğumuz her şehirde bir şehir araştırmaları merkezi kurulur ve işlev kazanırsa, mimarî yönünden neleri kaybettiğimizi, neleri kaybetmek üzere olduğumuzu ve sahip çıkarsak neleri kazanacağımızı göreceğiz.
Okuyarak, yazarak elbette belli bir merhaleye ulaşırız. Bir de bunu uygulamaya geçirirsek, ol zaman neler değişecek, değişmek zorunda kalacak?
***
Ayasofya, İstanbul’un nesi olur?
Mimar Sinan, neden bunca yapıyı bir asırlık ömre sığdırttı?
Diyarbekir Kalesi neden onarılmayı bekliyor?
Turizm denilen yatırımlar için insanı asgarî ücretle çalıştıranlar, kendilerine İş Adamı derken, kültüre, sanata, ilme ne derecede yakın durmaktadır?
Hangi savaşlarda hangi şehirler baştanbaşa yıktırılmıştır?
Ülkemizde kaç han, hamam, ibadethane mülk olarak satılmıştır?
Köprüler sadece akarsular üzerine mi inşâ edilir?
Bir medeniyetin mimarî cephesine açılan savaşın sebebi neydi?
Ülke dışına gece ortası taşları sökülen hangi yapılar, aynı biçimde yapılmak amacıyla gemilere yükletilip kaçırıldı?
Hangi caminin mihrabı ile çinileri, kaşla göz arası sökülüp yurt dışına sessizce götürüldü?
Hangi türbelerin taşları yerinden sökülüp başka yapılar yapıldı?
***
Yaşadığım şehrin birçok yapısına dair bilinmeyen hikâyeler vardır, aslıyla vak’î. Elbette okurlarımızın da kendince bildikleri vardır, bizden fazla kuşkusuz.
***
Şehir Araştırmaları Merkezleri, mimarî yönüyle bunu da sorgulayan özellikle donatacaktır, kendisini. Yalnız bir şartla, işlev kazanıp, sahip çıkılırsa. Bu sebeple Şehir Araştırmaları Merkezi, aynı zaman bir medeniyetin sorgulanmasıdır, bilinmesidir, tanıtımıdır, bilinmesi için.
Sahi biz hangi medeniyetin öksüz bırakılmış çocuklarıyız?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.