- 3457 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Minnoş
Minnoş
Henüz annemi bile görmeden insan türünün en süslüleri beni alıp kendi yaşadıkları yuvalarına götürdüler.. Bir insan yavrusunun köpeği oldum.. Boynuma tasma dedikleri bir şey ve o tasmaya da zincir denilen bir ip taktılar. Büyük bir şehrin kaldırımlarında insan türünün ayakları ile arkadaş olup geziyordum..
Karnım acıktığında insanların yemeklerinden artan yiyeceklerden yiyordum. En büyük zevkim insan yavrusunun uzağa attığı oyuncaklarını ağzımla tutup yine insan yavrusuna getirmekti.. İnsan yavrusu benim boylarımda bir şeydi.. Zamanla insan yavrusunun adının “Gözde” olduğunu öğrendim.
Hiç görmediğim annemden, kardeşlerimden çok uzaktaydım.. Onları çok özlüyordum. Muhtemelen onlar da benim gibi henüz yeni doğduklarında insanların eline geçmiş ve başka insanlara bir kağıt (kağıt para) karşılığında satılmışlardı. Ve muhtemelen onlar da başka insan yavrularını eğlendiriyorlardı.. Ya da ne bileyim belki yavrusu olmayan insanların boynu kelepçeli oyuncakları oluyorlardı..Birden dört ayaklı bedenimin içinde hüzün diye bir canlı yaşadığını düşündüm..
Hüzün, türlü yaramazlıklar yapıp dişleriyle kalbimi ısırıyordu..
Hüznün verdiği acıya rağmen ufak boylu insan yavrusunun benimle oynaması, başımı okşaması hoşuma gidiyordu. Yavaş yavaş yaşadığım insan yuvasını ve sevimli insan yavrusu Gözde’yi özümsüyordum..
Eskisi olmayan hayatıma alışmaya yeni yeni başlamıştım..
Havalar ısınmaya başlamıştı, terliyor ve daha fazla su arzuluyordum. Sahiplerim susadığımı anlayıp bana su verdiklerinde dünyalar benim oluyor onlara şirinlikler yapmaya çalışıyordum..
Neyse ki zamanla, küçük sahibim Gözde bana sık sık su vermeye ve su ile beni yıkamaya başlamıştı..
Gözde’nin Babası - “Yarın tatile gidiyoruz, hazırlanın” dedi..
Tatilin ne olduğunu bilmiyordum ama nefes alışverişim hızlanmıştı, başka bir yuvaya gideceğimizi düşündüm birden..
Benimle en çok oyun oynayan küçük sahibim babasına şirinlikler yapmaya başladı.. Sonra,
-“Minnoşu da götürelim mi baba!” dedi.
-“Elbette kızım”..
Bana sürekli “ Minnoş” diye seslendiklerinden kastedilenin ben olduğumu ve Gözde’nin neşeli hareketlerinden de ortada kötü bir durumun olmadığını sezmiştim..
Hava kararıp sabah olduğunda herkesten önce ben uyanmıştım.. İnsan yuvasının içerisinde küçük sahibimin oyuncaklarını yiyecek sanıp kemirmeye başlamıştım ki, gürültümden olacak herkes uyandı..
Gözde’nin Annesi: -“ Hadi bakalım, hemen yüzünüzü yıkayın, kahvaltıyı yolda yaparız.. “ dedi..
Yuvada yaşayan bütün insanlar uyku kıyafetlerini çıkartıp renkli kıyafetler giydiler.. Ardından dışarı çıktık, hareket eden ve hepimizin sığdığı bir yuvaya bindik.
İlginç bir yuvaydı.. Gözde’nin babası yuvayı hareket ettirip sağa, sola ve öne doğru itikliyordu. Gözdenin babasının hemen yanında annesi oturuyordu.. Yuvanın arka odasındaki koltuklarda ise ben ve Gözde oturuyorduk..
Gözde sürekli kulaklarımla oynuyordu.. Başlarda bu durumdan hoşlanmasam da, Gözde’nin bu hareketlerinin bana sevgi gösterisi olduğunu zamanla anlamıştım..
Gözde’nin babası yuvayı bir yerde durdurdu.. Sonra – “Hadi inin, kahvaltımızı yapalım” dedi.
Herkes bir sandalyeye oturdu, yiyeceklerini yedikten sonra hafif ve kirli bir kapta bana yediklerinden artan şeyleri verdiler.. Nihayetinde ben de karnımı doyurduktan sonra tekrar “araba” dedikleri yuvamıza gittik..
Sonra tatil yolculuğu için Gözde’nin babası yuvayı tekrar hareket ettirdi.. Yolculuk yeniden başlamıştı..
Aradan epeyi bir zaman geçmişti.. Sıkılmaya, terlemeye başlamıştım.. İşin kötü tarafı arabanın içi çok havasızdı ve nefes alamıyordum.. Yuvanın ön tarafından bir hava geliyordu ama yeterli değildi. Gözde’nin babası yuvanın camlarını açmıyordu..
Gözde’de uyumuştu, o uyanıkken benimle oynaması sıkıcı durumu unutturuyordu, ama Gözde uyuyordu, patilerimle Gözde’nin ellerine dokundum ama Gözde uyanacak gibi değildi..
Arabanın ön tarafından kısık sesler geliyordu..
Gözde’nin babası : – “Ne yapacağız bu hayvanı, tatil boyunca kim bakacak buna?” dedi..
Gözde’nin annesi : - “Ben de düşündüm bunu ama başka çaremiz mi var?” dedi..
G.B - “Aslında bir çare var..”
G.A -“Ne ki o çare?”
G.B -“Var ama Gözde’ye ne söyleyeceğiz?”
G.A - “Saçmalama, Gözde çok ağlar, susturamayız.”
G.B -“Dönüşte daha güzel bir köpek alırız, sen onu ikna edersin..”
G.A -“Bilmiyorum ama hadi ikna ettik, bu hayvanı ne yapacağız? Yazık hem..”
G.B -“Evet yazık ama bize de yazık, tatile mi gidiyoruz it gezdirmeye mi?..”
G.A -“Ne yapacağız peki?..”
G.B -“Bana bırak..”
G.A -“Gözde çok üzülecek..”
G.B -“Bir şey olmaz, biraz ağlar unutur..”
G.A -“Sen anlatırsın o zaman, ben anlatamam..”
G.B -“Peki, bana bırak..”
G.A -“Uyanmadan yap, ne yapacaksan..”
G.B -“Tamam, sessiz ol..”
Tüm bu diyaloglardan sonra, Gözde’nin babası yuvayı durdurdu.. Kötü bir şey olacağı diyaloglarından belliydi.. Sonra kendi odasının kapısını açıp indi ve Gözde ile benim bulunduğum odanın kapısını açtı..
G.B -“Gel Minnoş, gel” dedi..
M -“Hav, hav” (Lütfen) dedim.. Anlamadığını bildiğim halde..
G.B -“Şşşt, sessiz ol” dedi..
Çok korkmuştum, -“Hav,hav,hav!..” (Lütfen yapma!)dedim..
Gözde’nin Annesi: “- Uyanacak kız, çabuk ol!” dedi..
Gözde’nin Babası “- Senle mi uğraşacağım it yavrusu!” dedi..
O sırada Gözde uyandı, -“Hav, hav, hav” (Gözde lütfen yardım et) dedim..
Ancak ben bunları söylerken Gözde’nin babası boynumdan tutup beni “araba” dedikleri yuvanın sol tarafındaki ağaçların olduğu yere fırlatmıştı bile..
Duyduğum tek ses , Gözde’nin “Minnooooş” çığlığı olmuştu..
Yere düştüğümde sol gözüme bir şey battı, sonra sol gözüm görmemeye başladı.. Gören sağ gözüm, çektiğim büyük acı ve inlemelerimle birlikte son kez içinde Gözde’nin bulunduğu ve beni fırlattıkları “araba”nın olduğu yere doğru koşmaya başladım..
Gözde’nin babasının yuvadan beni fırlattığı yere baktığımda “araba” çoktan gitmişti.. Kabulleniş duygusuyla baş başa kalmıştım..
Ne yapacağımı bilmiyordum, gözümden kanlar akıyordu, çok acı çekiyordum.. Etrafta insan da dahil hiçbir canlı görünmüyordu.. Sadece ağaçlar vardı..
Sonra beklemeye karar verdim..
Belki Gözde anne ve babasına kızar onlar da mecbur kalıp beni tekrar almaya gelirdi.. Çok bekledim.. Gözde’lerin arabasına benzer çok fazla araba geçti, sağ gözümle hep onlara baktım.. Ama hiçbiri de durmadı.. Gözde ‘ler geçse durup beni alırlardı..
Uzun süre beklememe rağmen beklediklerim gelmedi..
Gözümden akan kan azalmıştı, bir müddet sonra da durdu.. Ama sol gözüme saplanan çöp hala duruyor ve sol gözüm hiçbir şey görmüyordu..
Acıkmaya başlamıştım, ama çok da yorgundum.. Bir yandan da Gözde’nin anne ve babasının bunu bana neden yaptığını düşünüyordum..
Acaba Gözde anne ve babasını ikna edememiş miydi.. Gerçi ikna etseydi, araba ile tekrar gelip beni alırlardı.
Gözüm ne olacaktı peki? Şu anda zaten sağ gözümle görüyordum.. Keşke sol gözüm de görseydi.. Ama görmese bile, keşke Gözde beni gelip alsaydı..
Bir an şöyle düşündüm; “Gözde ile oynayıp onun uyumasına engel olsaydım.. Belki beni arabadan atamazlardı hem..”
Aklıma annem, babam, kardeşlerim geldi.. Onları hiç görmemiştim.. Onlar da benim gibi satılmışlardı belki de.. “Peki onları da sahipleri atmış mıdır? “ diye düşündüm..”Onlar yaşıyorlar mıdır, annem şimdi yanımda olsaydı, ya babam? Babam olsaydı beni korur muydu ki? Kardeşlerim.. Hiç görmediğim kardeşlerimi ne kadar da özlüyorum..” düşünceleri açlığımı bir müddet unutturmuştu..
Gözde’nin babasının beni fırlattığı yerde sağ gözümle yiyecek aradım.. Her yer ağaçtı ama yiyecek yoktu.. Sadece birkaç tane etsiz kemik buldum.. Sanırım insanlar daha önce burada et yemişler, kemiklerini de buraya atmışlar.. Fakat bu kemikler karnımı doyuracak şeyler değildi..
Gözde’nin yemeyip de önüme koyduğu yiyecekler aklıma geldi birden.. Keşke o yiyeceklerden olsaydı şimdi..
Düşünecek halde değildim, uykum gelmeye başlamıştı, aynı zamanda gözüm çok acıyordu..
Artık yorgunluktan açlığımı bile unutmaya başlamıştım ki, arabaların geçtiği yolun öteki tarafından burnuma güzel bir et kokusu geldi.. Ayrıca insan sesleri de geliyordu.. Ve o yerden dumanlar yükseliyordu..
Tüm gücümü toplayıp yolun karşısına geçmeye karar verdim.. Yol iki yönlüydü.. Arabalar iki yöne doğru gidiyordu..
Yol’a adımımı attım.. Yürümeye başladım.. Et kokusu ve insan sesleri artmaya başladı..
Yol’a adımımı attıktan sonra ayaklarımla inanılmaz bir sıcaklık hissetmeye başladım.. Bir iki adım daha attım.. Ayaklarım yanmaya başladı ve çok terlemeye başladım..
Canım birden su istedi.. “Belki karşı da o da vardır” diye düşündüm..
Gören tek gözümle ileriye baktım, insanlar ve et kokusu daha da yaklaşmıştı.. Ama benim takatim kalmamıştı..
Son bir umutla gözümün önüne Gözde’yi getirdim, sonra hiç görmediğim kardeşlerim, annem ve babam geldi gözlerimin önüne..
“Karnımı doyurduktan sonra tek gözümle de olsa Gözde’yi ve ailemi ararım” diye düşündüm..
Son bir umutla bir iki adım daha attım.. Sonra bir adım daha..
İnanılmaz bir gürültü duymaya başladım..
Gören tek gözüm, sağ gözümle sağ tarafıma baktım.. Sonra ön tarafıma baktım.. Duman ve insanlar vardı sadece..
Ama gürültü sol tarafımdan geliyordu.. Sol tarafıma baktım, bir şey göremedim.. Sonra sol gözümün görmediği geldi aklıma.. Aklıma gelen son şey buydu..
Sol gözüm görmüyordu..
Sonra sağ gözüm de görmedi..
Göreceklerim bitmişti..
--- Minnoş bir Tır’ın altında kaldı..---
A.Tolga Akpınar
twitter.com/#!/tolgaakpinar
16.02 – 14.06.12
YORUMLAR
Umarım insanlar hayvanların oyuncak olmadığını anlar ve ona göre davranırlar. Bir canlıya eziyet etmek ise, köpek bile olsa, günahtır.
Sırf bu nedenle, çocuklarımın onca ısrarına rağmen eve balık dahi almıyorum. Yalvar yakar aldıracaklar canları sıkılınca ihmal başlayacak ve güzelim hayvanlar ölecek...
Güzel bir ders niteliğindeki öykünüz için tebrik ve teşekkür ederim.
Selâm ile.