AŞK DELİSİ
Mahallenin delisiydi.
Kimse bilmezdi neyin nesiydi kimin fesiydi!
Elbiselerine yalnızlık sinmişti, kokusu kimsesizlik kokusuydu, bakışları ise yabaniydi.
Onu gören kaçardı o kadar yalnızdı ki taşımış olduğu yalnızlığın üzerlerine sineceğini zannederlerdi.
Bir Allah’ın kulu yoktu ki ona arkadaşlık etsin!
Kader onu yalnızlığın ağlarıyla sarmıştı.
O ise âşıktı kendince, “Mehlika Sultana Âşık Yedi Genç”ten biriydi aklınca.
Onu seyrediyordum kaldırımın ortasında durup, onu gözlüyordum habire. Garip bir hali vardı ne bileyim bir yakınlık hissediyordum ona karşı. Acıma derseniz belki, şefkat derseniz bilmem, kıskanma olabilir mi? Vardı bir şeyler işte!
Seyrediyordum adamı an be an.
Gözüm üstündeydi bir karabasan gibi.
Bir telefon sesi geldi ilk.
Bir mesaj ziliydi çalan.
Kulak kabarttım gizlice, yaklaştım birkaç adım daha.
Bu sesle irkildi bir adam yalnızlığın ortasında. Yalnız mı yalnızdı adam bu hikâyenin evvelinde, tek mi tek, biçare mi biçareydi. Deliydi herkese göre…
Açtı ve okudu mesajı hemen aç bir kalp ile. Gözleri fal taşı gibi oldu ansızın, elleri titredi. Belli ki özelindendi gelen mesaj, beklediğiydi ve güzeldi. Var mıydı birileri kim bilir? Hayatında olup da görünmeyeni var mıydı? Olsa bile kimse şahit değildi bu aşka? Şapkada çıkartmamıştı Allah’ın hiçbir kulu! Dünyada ne pulu vardı ne onu sevecek bir kulu…
Manasız bir gülümseme sardı adamın yüzünü, gözlerinin içine sebepsiz bir gül yerleşti, sesini hisli bir hava sardı. Yağmur yağacaktı sanki ve ardından masmavi bir gökyüzü açacaktı kollarını güneşe…
“Canım.” dedi usulca. “Canım benim.” dedi gözleri yaşlı bir şekilde… Olduğu yere çöktü ve hüngür hüngür ağlamaya başladı koca bir adam, kocaman bir sokağın, kocaman yalnızlığı içinde. Yoktu böyle bir ağlama, daha evvel kimse ağlamamıştı böyle derinden. Böyle sarılmamıştı bir mesaja, takılmamıştı böyle bir ökseye, tutulmamıştı böyle bir aşka hiçbir kalp asla!
“Sen yeter ki can ol ben yaşarım seni” dedi adam. “Sen can ol ben ölmem bir daha.”dedi tekrar tekrar. Kimse yaklaşamıyordu da hemşerim hayrola ne derdin var diyebilsin. Şehir sarsıntılar içindeydi ve bir adam sokağın tam ortasında çocuk gibi ağlıyordu. Hüngür hüngür ağlıyordu. Yağmur yağmur ağlıyordu.
Mesajı gösteriyordu gelen geçene…
“Bana canım dedi bakın” diye…
“Bana canım diyor okusanıza…” Herkes kaçıyordu bu aşk kaçkınından oysa tüm derdi değerli olduğunu gösterebilmekti herkese. Ona da bu dünyada canım diyen birinin var olduğunu kendisini arzuladığını ve sevdiğini gösterebilmekti. Ne yazık ki kimse anlayamadı onun bu halini… Kimse paylaşamadı onun bu deli sevincini… Bu kaçkın halini kimse algılayamadı.
Ah zavallı insanlık
Biçare adam
Ve bir garip aşk hikâyesi…
Şair miydi, yazar mıydı, âşık mıydı, mecnun muydu neydi kimdi? Ne önemi vardı bunun. Etten kemikten adam gibi bir adamdı işte. Saçları kaç zamandır tıraş edilmemiş, sakalları uzamış gözleri çökmüş teni solmuş. İşte size bir aşığın tasviri. Gül gibi sararıp sormuş, dal gibi kuruyup kırılmış kaç kez? Varsa dert, getirin yükleyin bana mısın demez inanın, o ki aşka hamaldır kaç yıl! O ki derde aşinadır, kasvete arkadaştır, karanlığa misafirdir.
Mahallenin delisiydi güya!
Gerisi akılı öyle mi?
Siz öyle bilin.
Derdim var diyen onu görsün utansın. Aklım var diyen akıl görsün.
Açım diyen ona göre tok, yalnızım diyen ona göre kalabalık, fakirim diyen ona göre zengin. Daha beteri yoktur dünyada, daha ezilmişi yoktur, daha aşığı imkânı yok bulamazsınız.
Yanaştım usulca sevincine ortak olmak için. “Hayrola arkadaş nedir bu halin?” Mesajı açtı bana hemen gösterdi ve okudu binlerce kez. Aramıyordu diye aramıyordum. Ben söz vermiştim ona aramayacağıma dair, o da inat etmişti aramayacağına. Kuru bir inattı bizimkisi…
“Bak bana canım diye yazmış. Bak burada işte. Sonra kendine iyi bak, hoşça kal diyor. Bak işte bu benim sevgilim. Kaç yıl oldu aramayalı beni biliyor musun? Sokaklara düşmüşlüğüm onsuzluktan, gülünmüşlüğüm, alaya alınmışlığım! Kaç gün gece oldu bu yüzden bana. Hep karanlıktaymışım gibi geliyor onsuz. Hep zindandaymışım gibime geliyor. O benim özgürlüğüm, o benim mutlu halim, eski günlerim, aşkım canım ciğerim…” diye saydı daha nice güzel hitabı ardı sıra… Sustu bir süre aklına geldi acaba? Düşündü biraz daha… “Benim yanıt vermem gerek” dedi birden. Durdu. Uzamış ve kirli tırnaklarıyla kafasını kaşıdı. Hemen yazmaya başladı.
“Elbette kendime iyi bakarım. Elbette bakarım ömrümün sebebi. Sen yeter ki iste! Kendime iyi de bakarım, çok da bakarım, harika da bakarım. Çünkü sen varsın bende. Anladın mı?” dedi. Aşklığımdan utandım bin defa, yazarlığımdan, şairliğimden. Kendime iyi bakarım çünkü sen varsın bende!
Sustum. Tek başına bıraktım adamı. Yalnızlığımdan utandım. Tekliğimden şüphe ettim. Aşkımdan dolayı mahcup oldum. Varsa bir âşık o adamdır dedim kendi kendime. Varsa bir yazar o adamdır dedim varsa bir şair o adamdır dedim kendime…
Aşk ve akıl yan yana durmazmış. Aşk geldi mi akıl tatile çıkarmış. Akıl geldi mi aşk rafa kalkarmış. Tercihiniz ne olursa olsun sevgili okuyucu aşk gelecek ve cümle dertler nihayete erecek diye beklenti içinde olmayın. Aşk gelecek cümle dertler buyur edilecek yaşamınıza! Katlanabilirseniz ne ala? Katlanamazsanız haliniz bu adama teşbih edilir işte.
Aşkla kalın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.