- 528 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sahte Cennet
Sahte Cennet
Cennetin önde gelen nimetleri arasında ilk üçte; yeme, içme ve cinsellik sayılır.
Seks ve para hırsı kutsal kılıflarla meşru hale getirilince de “Deccalin sahte Cennet’i” ortaya çıkıverir.
Kutsal zırha sığınan bazıları meşru olmayan işlerini bu şekilde yoluna koyuverirler.
İdeolojik ve dinsel kutsamalar nasıl yapılıyor, ona bakalım.
İdeolojisini kutsayanlar, yenilikten kaçtıkları gibi mevcut ideolojilerine de toz kondurmazlar! Hatta insanların özgür tercihlerini öyle sınırlarlar ki akıllara zarar. Bu nedenle karşılarında olan görüşlere şuursuzca zemin hazırlarlar.
Din kurallarını kutsayanlar ise kendileri yeni görüş getirmedikleri gibi başkalarının da yenilik getirmesine müsaade etmezler! İçtihat yolu açık olsa da içtihat yapmaya yetkili kimse olmadığından içtihat yapılamaz şeklinde sebep sunarak yolu kapatırlar.
“Deccalin sahte Cenneti”ne çağıranlar, Cennet’teki üç ana unsura (yeme, içme, cinsellik) öyle kıvrak yol açar ki çoklarının ağzı sulanır! Meşru olmayan şeyleri dahi kılıfına uydurarak çoğunluğun iştahını kabartırlar. Meşru olmayan şeyleri dahi kutsal kılıfa uydurarak meşru gösterebilirler! Haksız kazanca ve meşru olmayan cinselliğe karşı gözükerek aslında insanların gizli iştahını kabartırlar. Halk arasında bir söz vardır, yemek konusunda; “Yemem diyenden kork, siler süpürür!”
Tarihsel süreçte tüm toplumlarda az çok var, pratikte şöyle işler; kutsal değerleri yaymak bahanesiyle sağa sola saldırırlar, onların servet ve mallarını yağma edip erkeklerden sağ kalanları (çocuklar dahil) köle ederler. Kadınları (çocuklar dahil) cariye olarak esir alır, kullanırlar! Bu yaptıklarını da kutsal öğretilerle meşru saydıklarından vicdani bir sıkıntı da duymazlar! Zaman içinde mal ve şehvete öylesine dalarlar ki teknoloji ve savaş sanayini ihmal ederler. Ekonomik olarak da kalkınmayı akıl edemezler. Yağmaladıkları mal ve kölelerle sefahat sürerlerken süreç tersine işlemeye başlar! Mallarını ve namuslarını kutsal bahanelerle yağmaladıkları toplumlar bu arada gelişir ve karşı saldırıya geçerler! Yenilip esir edildiklerinde ve malları yağmalanıp namusları çiğnendiğinde ise “İnsan hakkı” benzeri söylemlerle şekvaya başlarlar! Bu onları işgalcilerin yağma ve tecavüzünden tecavüzden kurtarmaz. Kendi kutsal kabulleriyle vurulurlar! Halk arasında bir söz var hani “ Yaprağı yerken kipir kipir, sapına gelince; meeee!” Kendi yaparsa “Kutsal” başkası yaparsa “Zulüm” sayılan bir hal işte… Hani “Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma!” denir ama kutsal olunca iş değişiveriyor.
Son tahlilde; kişi kendine yapılmasını istemediği hiçbir davranışı başkasına yapmamalı ki döngü olmasın. Çünkü geri döner o hal.
Sözün değeri kısalığında, kesiyorum.
Selametle,
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.