- 1754 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Oysa Hayatı Yaşamaktı Gerçek Olan…
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Geceler senin gelinliğindi, korkusuzca örtündüğümüz…
Dalgaya karşı kürek çekimi bu boşuna yaşam gibi nefessiz kalış,
savaş böyle birşey işte omzumun düşüşüne sebep olan...
Aslında benlik savaşımıydı tüm bocaladığımız şaşkınlıklar, belki bir umuda, belki de bir yalnızlığa çıkardı bu düş ardı yakarışlar, ben seni kendim sanırken aslında ben sen olmuşum, farkındasızlıktı bunlar bir kıvılcım çakması gibi, belki de bir kâbustan uyanıştı haykırma zamanları, belki de umut ertesi bir istekti yalnızlaşmak, belki de bir ürpertinin ilk basamağı idi ama korkusuzluk korkusunu yenmiştim sadece geçmişin tül perdesini yakarken... Sense ben olma sevdasının dışına atmıştın kendini, yaklaşan sondu belki de bu çırpınışlar, ben bendim, aslında ben sendim ama ben sende hiç olmuşum ona da eyvallah...
Artık gün ışığı bekçiliği yapıyorum sabahın ilk ışıklarını tutmak ve senden kopmak için…
Her düşünce hayatın içindeki karelerden biridir ki sonundaki noktadan önceki kelime, çoğu zaman özlemdir, acıları ardında bırakabilirse...
Biz şarkılarımızı en sevdiğimiz için dinlerken, çoğu zaman bir başkası da o şarkıyı en sevdiği için dinler...
Aslında o şarkı kendimizi anlatır diye düşünürüz ama bir başkası o şarkıyı en sevdiği üzüldü diye de dinler...
Belki de biz en güzel şarkıyı sevdiğimizle göz göze dinlerken, cümlelerin peşinden koşarak dinlediğimiz şarkıyı, mırıldanırken en çok sevildik...
Belki bahar, belki sonbahar, belki de kara koyu kışlar geçecek, sen gelemez oldun...
Dinlediğimiz en güzel şarkı aslında en sevdiğimizin omuzlarında, onun gözlerine bakarak ağlarken dinlediğimizdir...
Şimdi seçtiğimiz şarkılarla, sevdiğimizle beraber gülme zamanı, tabii yollarda olma şartıyla...
Neden bu kadar yorgunsun, neden hâlâ görmüyorsun ellerimi sana doğru açtığımı, neden hâlâ senin için yazdığım şarkılarda kendini yok sanırsın, oysa bak gökyüzü yere düşüyor, bense seni hâlâ eski şarkılarla yaşıyorum, kırılma bana, ben hâlâ sende kilitliyim...
Biz can havli ile koşarken sevdayı yaşadığımız zamanlarda, koşarken durduğumuz ilk anda, kesik nefesler almadan önce sevdiğimizin adıyla nefes verirken onun adını söylerdik, biz sevgide ölmek için değil yaşamak için vardık….
İsteksiz bir yaşam bu belki de boş verilmiş duygularla cebelleşmek, son güneş ışıkları yapışıyor tuzla kavrulmuş derilerime, canım yanıyor ama içim daha çok… acıyor...
Zorbalık değil bu hayata, sadece geçmişin her şeyini tuza basıyorum, tüm günahları boynuma alarak…
Hadi boş ver yarın çok sıcak olacak kavrulacak yine yüreğim ama son deniz suyu tuzu alnımdan akıyor senin için akıttığım terle birlik...
Ölürüm yoluna dememe içerledi yanımdaki onurlu ses, kimse için ölemezsin dedi kimsesiz kalamam dedi, gülümsedim, acının sonuydu bu söz dedim, gülümsedi...
Umut ile umutsuzluk arasında koşuşurken sadece sen varlığına lânet ediyordum, sadece geçmişin çivisini çekiyordum, sadece geleceğe bakarken gülümsüyordum seni gömdüğüm toprağa basarken...
Senin bastığın kumların üstündeyim ters tabanla, hani sevgi ölmez diye yazdığın kum üzerindeyim koca bir çukur açıyorum tüm öfkemi gömüyorum...
Yaşamak, yani yaşatılmak tam zamanında olmalı, tam zamanında öğrenmelisin sevildiğini ve tam da zamanında görmelisin seveceğini, hayat bu hep tam da zamanında koşmayı sever, tam zamanında nerede duracağını bilmeyi sever ve hayat tam da zamanında nefes olacaksın der eğer sevgiye koşacaksan...
Ben sana kurşun sıkmadım, neden kanatıyorsun yüreğimi, bu uzaktan bir düşüş değil, vazgeç aramamazlıktan, bir ölüye selam söylemeye de gerek yok, öldürmene hiç gerek yok, seni sevdim demedim sana, sadece senle ölmek isterim dedim, hadi hepsini boş ver, sadece sen mutlu ol...
Bu gün sana ne yazayım diye düşündüm, o kadar çok geçmişten gelen güzelliğin var ki hangisini yazsam doyumsuz olacağım ama tek cümlem var bu gün sana, benim yüreğim seni şefkat duyguları ile hep sevdi dersem artık inanamamazlık edemezsin...
Biz baharı taşıdık yazlara, kışlara, biz gülüşlerimizi taşıdık, bahar sonrası kara kışlara, omuzlarımız dondu sarıldık sevgiye, gülüşlerimiz dondu, tutunduk sevgiliye, biz hayatı taşıdık karakış sonrası baharlara, gülmek için, hayatın son seslerini umutla duyduk
bezmedik, dizkapaklarımızdaki kanamaların acısıyla düştük, kalktık ama yalnız değildik, alemde...
Tutunduk birbirimize düşmekten kurtulmak için...
Bu yüzden ben seni ben seni çok sevdim sevgili, verdiğin umut acısıyla...
Bu gün zor bir gün oluyor bana sevgili, hem de çok zor bir gün...
Bu gün geçmişin üstündeki perdeyi iyice yapıştırıyorum zamanın geçmişine...
Bu gün son bir damar zonklaması ve beden titremelerini yaşıyorum ve sen bu gün geçmişin karelerine yapışıp mıhlanıyorsun sessizce gözlerime ve hapsoluyorsun hayatımın geçmişteki zamanına... Bu gün karar ortasındayım, senli varlığımı yok edip, sensizliğe cesaretle atlama çabasındayım... Umurumda değil gözlerinin koyuluğu, masumluğu, istekli görüntüsü ve hınzırlığı... Artık her şeyin dibini oydum, yeni bir adım var önümde, geleceğin umutlarına, geçmişin ürpertilerinden...
Bazan düşünürüm yeni bir hayat var mı dünyada diye garip değil mi var demek geldi içimden hem de belkisiz…
O kadar belkili cümle yazdım ki nefes almaya da belki demek gelir içimden bazen sorarım kendime bu kasvet yazılarının arasından bana gülmek var mı diye belki diyemem korkudan, olabilir mi derim…
Senle konuşmaya başladıktan sonra bu soruları sormaz oldum ama yeni bir şey öğrendim, birileri için de dua etmem gerek hangi kelimeler olacak umurumda değil sadece iyilik düşünmek gerek dedim…
Bana sordun yalnız yaşamak senin karakterin mi diye, laf aramızda ben yalnızlıktan korkarım, ıslık çalarım gece yürüyüşlerimde, bazen ıslığı şaşırıp mırıldanırım ama cümleler yuvarlanır dilimden az sonra hepsini unuturum bana uymuyor derim ve hayıflanırım, bazen bir dost sesi duyar gibi olurum, kendini topla kasvetten çık derim
ve gülmek için şarkı sözü yazarım kendime, ona ne olduğunu bilmediğim nota tutarım işte o an koptum demektir, kendimi yolda harmandalı oynar bulurum, köşeye bir yere saklanırım gülmek için, şaşkın bakanlardan kaçarım ve haykırırım karanlığa bu benim hayatım, ağla, gül sonra aç ellerini, beceremediğim bir oyundur harmandalı oynamak,
oturur ona da gülerim…
Sonra acıları yazdığım cümleler gelir aklıma, insanların “ağladım yazılarda kaybolurken” demeleri gelir kulak diplerime, işte o an veryansın kahkahalarım olur ve dövünürüm ağlamaklı geçen günlerime ve yazının tek cümlesi kalmıştır aklımda son raunt odur, işte o zaman kimse alamaz beni gülme çemberimden ve son cümle gelir aklıma aslında yazının sonudur o, “hayat derim bir çember, bir tutacak gerek döndürüp güldürmek için,” döndürdükçe gülmelerim azalır…
Çilenin son raundu aklıma gelir ve tek cümle ile boşvermişim kalemin rengini, neden hayatım mavi olmadı diye, bazen sorarım “kendimi hiç sevdim mi” diye, cevap durgun çıkar, ne zaman duruldum ki de kendimi seveyim diye, yine bulamadım son cümleyi
ve haykırırım son anda “bir omuz olmalı göz göze iken ağlayışlarımızı durdurmalıyız” diye ve gülümserim ardından burnuma dokunurum veya gıdıklamak isterim kendimi gülmelerden bir pay alayım diye…
Sonra derim ki “uzaklarda elbet bir benden çok ağlayan vardır şimdi ona ulaş bakalım” diye ve karanlıkları deler gözlerim arayışlarımla…
Oysa haykırışlar bir başadır ve ben “her şeyden güçlüyüm hadi kendine bir gülümse” der yeniden düşerim kalemin ucundan yaşamın gerçeklerine…
Oysa hayatı yaşamaktı gerçek olan…
Ve ben son cümleyi nerdeyse bulmuştum…
O zaman ıslak gözlerle, gözlere bakmak neymiş dedim kendi kendime…
Cümlelerin süsleri sayfalarda saklanmaktadır…
Ve ben o saklılara hiç ulaşamam çünkü onlar benim kâbusumdur aslında ve kendi düşümden kendi korkularım başlar, ayırmak gerekti aslında “huzur Anka Kuşunun aradığı umutta saklıydı ve ben bu huzurun zaman bekçiliğini yapıyordum…
Her şey bazen acı bir gülüşle, acı bir gülümseme ile belli eder kendini…
Tek cümle olabilir hayatımızı bağlayabilen, “her ateş tutulacak yerinden tutulmalı, bu acı gülüşün ardından, onu kalbinin son damarından tutmalı o zaman el yanmaz, göz yanmaz…”
Sadece gözler konuşmalı, sadece yürek, beklentisiz konuşulamaz mı, sadece elin dışı tutulamaz mı, sadece gözlerle tutulamaz mı, her şeyin içinde ten rengi mi olmalı,
gözler görmez mi uzakları, bence gözler yakın eder uzakları, anlıyorum içindeki değişmez yangını, direndikçe değerlisin kendine…
Ve kendimden saklanmamak artık yeni umudumdu…
Bense mutluluk sandığım içimizde bir şeyler vardır daha ve o var olan, çoğu zaman an gelir dinamit gibi patlar yüreğimizde, yeniden doğar insan, ben hiç bezmedim, hiç de bitmedim, bazen bittim sandım ama mecburiyetim vardı bitmemeye ve yeniden başlarım hayatın çivilerini sökmeye…
Oysa ben senin gecelerimdeki kalbim olmanı çok istemişimdir hep, uğuldamasını yüreğimde hissetmek için...
Mustafa yılmaz
YORUMLAR
Gecenin siyahını Örtüm üstüme ve kapandım sesizce, hiç ışık yoktu, ne gözlerimde ne de yüreğimde. Sen uzaktın, sen gitmiştin, sen yanlızlıklara alışmadın. Çünkü hep kulaklarımda ıslık seslerin senden bana ulaşan..Küstüm Hayata senden uzak sensiz biten her bitkinin yeşil renginde, oysa yeşil benim en çok sevdiğim renkti bilirsin. Gözlerinin içinde saklıydı yeşil, bazen capcanlı parlardı o yeşile boyanan göz bebeklerinle bakışların, bazen de kararırdı birden. Anlayamazdım seni neden, neden bu kadar çabuk değişirdi bakışların da rengi gözlerinin.
Sustun hep sustun. Grurunmuydu bu suskunluğunu körükleyen, yoksa inatçı mizacın mı?
Dinlediğim her şarkıda sen varsın, senli her türkü ve her düş seninle başlar seninle son bulur. Gittiğin yerlerde, anarmısın beni, sende ben gibi fallara kanarmısın, umudu bir telve ciziğinde arar mısın söyle?. Söyle özlemlerin nasır mı bağladı, artık katılaştımı yüreğin?. Ben bi haber senden, gecenin karanlığını gelinlik niyetine üstüme giymişken, Sensiz bu yüreği durdurmaya çalışmışken, Yürek sızınla gözlerin doldumu söyle?.. Eger ki düşlerine düşüyorsam, Al beni yeniden Yüreğinde hapseyle.. İşte o zaman hissedersin birlikte uğuldanışımızı ve kalp atışlarını..Kurumuş güllerde arama artık beni, geçmiş olsada yıllar, ben hala o gülün üstündeki çiğ damlasındayım.Bekçilik ediyorsan gün ışıklarına, aç gözlerini bakıver bir Gül yaprağına.............
inci* tarafından 6/20/2012 11:52:23 AM zamanında düzenlenmiştir.
Mustafa YILMAZ
Bir başlangıcı olmalı hayatımın…
Düşünüyorum da bu günler çok sert bana, çok iş açacak başıma, kaçıp kurtulmak işten değil ama kaçıncı kaçışım bu, daha kaç defa daha kaçabileceğim ki, kaç defa kaçmak istiyorum, dedim ya bu günler çok sert bana, bakıyorum da içimdeki sese uyan tek kişi benim, düşüncelerim değil, çoğumuz gitmekteyiz uzaklara, bedenen olmasa da ruhen hep bir yerlerdeyiz, iş açtı bu sevda başıma, yaşamaz komaz olaydım derken dilimi ısırıyorum, sevda ne yapsın ki kötülük dal budak olmuş bedenimize doğru…
Ben vazgeçsem diyorum ama olmuyor, kalkıp kaybolasım geliyorum kendimden, olmuyor, belki bir beklediğimiz daha var hayattan son bir şans olsun diye ama o da olmuyor, en iyisi albaşını bedeninin üstüne bas git buralardan, bir kez daha, olmuyor mu bir kez daha dene, işte bu defa belki gidesin tutar…
Yolları düşündüm, sıcakları, yalnızlığımı ve yanımda duracak onurlu insanı düşündüm evet, bu sefer başaracağım, kendime rağmen çekip gideceğim tekrar o yollara, o sahillerin tamamını bildiğim çakıllı yollara, ne olursa olsun basıp gideceğim…
Gidiyorum da… Hoş kal İzmir hoş kal yalnızlığım… Bu sefer pişmanlıksız gidiyorum, belki herkes de gitmek isterdi ama ben bu sefer yine başaracağım bu sessizliği bozarak…
Ama bu sefer garip bir heyecan var içimde, garip bir heyecan, belki özlem gidermem gerekti.
Sen sevgili içimdeki baş edilmez sızıların yarası, yaram, deyip, tekrar sızlandığım, unutulmaz arzuların sahipsiz sıçraması, bu bedenimdeki arsız zıplayışlarla, sen varlığından arınma çabalarım…
Bu gün başka zorluktaki bir gün ve ısıttığı ılık kanlarımın hızlandığı günler…
Çok zor sevgili çok zor, günler bunlar, çok zor geldiğin gibi, çok zor arınıyorsun içimden…
Volta atıp sörf yapıyorum düşüncelerimle senden…
Kurtulmak için yüreğimi hızlandırıyorum, arınıyorum önce kendimden ve beni yaralara boğan senden…
Ne bitmez tükenmez bir varlığın varmış ki tüm öfkemi gömdüğüm sen, hâlâ gözlerinle vuruyorsun beni…
Biz birbirimizi severken özelimiz olduğu için bir o kadar da fazla sevdik, özeldik bir birbirimize, özelleştirmiştik biz sevgimizi, issiz, passız, riyasızdı sevmelerdeki yolculuğumuz, bitmeyesiye başladık bu yola adım atarken, hayatın dar zamanlarına sığdırdığımız sevgiydi tutunduğumuz, boş verdiğimiz her şeyin sebebi saygın sevgiydi, belki de katlanamadık yarılmalarımıza…
Oysa şimdilerde farklı düşüncelerle kıvrandıkça, halsiz kalıyorum yaşama…
Gözlerinde uyumak istiyorum senin, saatin kaçında olduğumu unuturken, sen olmalısın yanımda derdim sana… Ama artık… Yokum o düşünce kulvarlarında…
Bir başlangıcı olmalı hayatımın…
Seni tanıdığım an mı,
yoksa,
söküp ciğerimdeki son nefesi,
gittiğin an mı?
Bir başlangıcı olmalı hayatımın…
bir portakal zamanı mı,
yoksa, yoksa,
kayısıların toprağa düşüp, parçalandığı, anlar mı?
Bir başlangıcı olmalı yeniden yaşamımın…
Senden kopuştuğum an mı,
yoksa yoksa,
kendi kendime konuşmaya başladığım anlar mı?
O neyse olmalı bu dünyada,
benim de noktadan küçük,
bir gölgem olmalı… Olmalı…
Derken de artık veryansın etmeyeceğim geçmişime…
Parmaklarımın arasından kayıp giden yaşamımın ardından da
artık feryat etmeyeceğim…
Denizin mavisine bakıp,
asmanın dalında sallatmayacağım artık hayatımı…
Ben kendimde kalmak istiyorum artık,
sevginin yeşili varmış, onda kalmış,
artık benim kaderime etken olmasın istiyorum…
Yeniden başladığım yaşamımda,
sönük bir yıldızım olmalı,
tüm sıkıntılarımı atmalıyım ona doğru,
karanlığın tam da ortasındayken…
Şafak sökmeli,
yalnızlığımı omuzlarımdan alıp,
dolaştığım zamanlarda,
yeni bir yaşamım olmalı, söz verdiğim gibi kendime…
Yeni bir yaşamım olmalı artık bu vazgeçemediğim hayatımda…
Mustafa Yılmaz
inci*
Bir yerlerde, bir zamanlar varmış. Renk renk zamanlar ve o renklerin hepsinin hikayesi varmış.
Herkes beyaza imrenirmiş Çünkü hangi renge bulaşsa o rengin daha güzel, daha naif, daha açık olmasını sağlarmış. Net olan, saydam olan ve her rengi olduğu gibi yansıtanmış..
Siyah ise yanlızmış hep, hiç bir renk ona bulaşmak istemezmiş. O yaklaşınca kararacaklarını anlarlar ondan uzak durmak isterlermiş. Ama o olmadanda tam olmadıklarını bilirler ve bu nedenle sen kıymetlisin, sen sınır belirleyicisin senle çizilirse sınırımız, hengimiz olursak olalım daha belirgin daha anlamlı oluyoruz bunu inkar edemeyiz demişler. Siyah acı, siyah yas, siyah gece de olsa, siyah olamdan olmaz. demişler hep birlikte..Ama siyah yine yalnızmış.
Yeşille dostluk ları işaret etmişler, sarıyla küslükleri, kırmızı kırılmışlığı, alınganlığı simgelesin demişler ve maviye sonsuzluk yüklemişler..Mavi uçsuzluğunu ilan ederken kızarmış ufuklar gibi ve aralarına dost yeşil karışmış sonra dipsiz deryaların rengi oluvermiş birden senin gözlerin gibi.
İşte ben sende o mavinin uçsuzluğunda, yeşilin dostluğunda kırmızının alında olanları bulmuştum.Sevgilimdin uçsuz bucaksız umudumdun. Dostumdun huzurum ve baharımdın yemyeşil,.. Gitmelere taktın aklını ve ala boyadın beni ve böylece ; kırgınlığım, alınganlığım, ağladığım ve darıldığım oluverdin.
Seni düşünürken kızarır yüzüm, daralır yüreğim ve kırılır gözümdeki ışık.
Şafaklar söksün gel ..
Şimdi o zamnlarda olalım. Her rengin hikayesinde yeniden can bulalım
gel bak mavi ve sarı barışık, yeşillenmiş her yer gel gel artık.
Bembeyaz bir sayfa bekler. Kaderi yeniden yazmak lazım. Tercihlerdir yazgılarımız gör artık.
Tek cümle olabilir hayatımızı bağlayabilen, “her ateş tutulacak yerinden tutulmalı, bu acı gülüşün ardından, onu kalbinin son damarından tutmalı o zaman el yanmaz, göz yanmaz…”
Mustafa Bey...tek kelimeyle mahvettiniz,sere serpe ettiniz yüreğimi.
Edebiyat öğretmeniyim ve böylesine içten ,akıcı ve etkili bir yazı okumayalı uzun zaman olmuştu.
Tebrik ve teşekkürlerimle...
Yadigar Ünver tarafından 7/1/2012 10:43:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
Mustafa YILMAZ
DİLERİM YAŞAMINIZDAKİ KARELER BENİM KARELERİMDEN DAHA AZ ACILI OLSUN...
Her şeye rağmen hayat der geçeriz ama nasıl geçeriz, delip geçene nasıl katlanırız ve hangi masalın kahramanı olmamamız gerek ki bir türlü bilemeyiz...
BELKİ DE TEK ARZUMUZ KENDİ MASALIMIZIN KAHRAMANI OLURKEN, SEVGİNİN ÇIKMAZLARINDA KAYBOLMAMAKTIR...
ÜZGÜNÜM SİZE ACIMI İLETTİĞİM İÇİN...
BİR BENİMKİ, , BİR DE SİZİNKİYSE DAYANMA GÜCÜMÜZÜN ARTMASI İÇİN DUACINIZIM...
SELAM VE SAYGIMLA...
Mustafa Yılmaz
İlginiz için çok teşekkür ederim güç verdiniz bana...
Mustafa YILMAZ
DİLERİM YAŞAMINIZDAKİ KARELER BENİM KARELERİMDEN DAHA AZ ACILI OLSUN...
Her şeye rağmen hayat der geçeriz ama nasıl geçeriz, delip geçene nasıl katlanırız ve hangi masalın kahramanı olmamamız gerek ki bir türlü bilemeyiz...
BELKİ DE TEK ARZUMUZ KENDİ MASALIMIZIN KAHRAMANI OLURKEN, SEVGİNİN ÇIKMAZLARINDA KAYBOLMAMAKTIR...
ÜZGÜNÜM SİZE ACIMI İLETTİĞİM İÇİN...
BİR BENİMKİ, , BİR DE SİZİNKİYSE DAYANMA GÜCÜMÜZÜN ARTMASI İÇİN DUACINIZIM...
SELAM VE SAYGIMLA...
Mustafa Yılmaz
İlginiz için çok teşekkür ederim güç verdiniz bana….
Yadigar Ünver
Yaşadığım ve hissettiğim onca acıya rağmen gözlerimi kapatıp bir dua düşürüyorum dilime:Rabb'im,bana ''hissetmek'' duygusunu verdiğin için minnettarım.Bir hissiz de olabilirdim.Etrafımdakileri bırak,kendimin bile farkında olmayabilirdim.
Yaşanan bütün acılar geçiyor elbet.Büyük acılar göç etmese de öyle bir an geliyor ki hayat onları bir ölümle yeniyor ...ve bitiyor her şey.
Yaşama talipsek,getirilerine sırt çeviremeyiz değil mi...
Bana acınızı iletmiş olmak üzmesin sizi...kim bilir,bir acı onarır belki başka bir acıyı.
Dualarınız için teşekkür ederim.
Sonsuz selam ve hürmetimle...
Mustafa YILMAZ
mustafa Yılmaz