hüzün yağmurla dosttur
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kibirli olduğumu düşünmemiş Mine, herkes gibi. Bu kadının sorunları var, demiş. Evet, ilk kez biri çıkıp da hakkımda doğru bir yorum yapmış.
Mine, çalıştığım okulda uzun,kızıl saçlı,havalı, genç bir kadın. Geçen yaz her gün yürüdüğüm korulukta rastlaşıyorduk ama selamlaşmamıştık hiç. Sonra aynı iş yerinde karşılaşınca şaşırdık ikimiz de. Ben sizi tanıyorum diyen ilk bendim. Siz bize hiç selam vermiyordunuz diyen de o oldu. Halbuki onlar bana selam verebilirlerdi. Böyle deyince de
işte o malum yorum yapıldı hakkımda.
Doğru, sorunlarım oldu hep. Hala da öyle.
Kendimi renklerden kırmızı olarak tanımlarım en çok. Çünkü kırmızı, huzursuzlığın rengidir. Ne kadar uzakta da olsa görünür ve batar insana. En mutlu anda bile huzursuzdur kırmızı. Hep bir şeyleri söylemek ister. Her an hareket halindedir, uyurken bile. Hareket eden bedeni değildir, beyninin kıvrımlarıdır. Tencerede kavrulan küp küp doğranmış domatesler
gibi yanar sürekli. Bir el, bil,nmeyen bir el onları çevirir durur kızgın çelikte.
Eğer nefes almak istersem, hani bir dost selamına ihtiyaç duyarsam çevremdeki insan dışı varlıklarla sohbet ederim. Deli değilim. Son zamanlarda geliştirdim bu yeteneği. Kediler, ağaçlar, iri görkemli taşlar… mesela bir gül ağacı, sabahın masumiyetini en çok onda görürüm. Onu sevmeden geçemem. Ya da bir erik ağacı. Yürüdüğüm yerde, dalları hunharca kırılmış bir erik ağacı var. Henüz bebekken talan edilmiş zavallı erikler.
Çevremden soyutladığım iiçim de dışım da utandırıyor beni. Niye herkes gibi değilim. Niye karşımdan gelen bir kadına veya erkeğe rahatça merhaba diyemiyorum. Yalnızlığı daha çok ister oluşum bu utanç yüzünden. Yoksa kim ister yalnız olmayı. İçimde kendimle ilgili şüpheler arttıkça artar bazen. Ben kendim olmaktan neye kaçıyorum.
Sonra oturup geçmişle hesaplaşıyorum. En çok acıma duygusu sarıyor benliğimi. Çaresiz küçük kızla baş edemiyorum. Şu ana odaklanmak istiyorum. Dışarda keşke yağmur yağsa. Hüzün yağmura yakışıyor en çok. Ben hüzünle besleniyorum.
Kibirli değilim ben. Sadece çevremdeki insanlardan kaçıyorum. Her insan beni bana daha çok anımsatıyor. O yüzden kuşları, çiçekleri, ağaçları, yağmuru daha çok seviyorum.
....
mektup-2 /12 haziran 2012
YORUMLAR
Aslında insanlardan değilde belki de kendinizden kaçıyorsunuz bunu hiç düşündünüz mü ? Sizin gizemli haliniz yada insanlardan biraz uzak duruşunuz onlarda genelde bu ön yargıyı oluşturur kibirli havalı soğuk diye. Oysa iç dünyanızın kapısını aralamayı deneselerdi tamamen farklı bir siz bulurlardı karşılarında. İçten cana yakın sevgisini son demine kadar gösteren bir kişilik. İç dünyanızda yolculuğunuzu yapınız ama bu öyle uzun bir yolculuk olmasın, selam ve saygılarımla...
Kırmızı benim de rengimdir,
Yalnızlık gibi bir şey sanırım Kırmızı, diğer tüm renklerden farklı olarak...
Yalnızlığa belki de çevremiz itiyordur bizi, Bazen her insanı tanımak acı veriyor, acılarımızı bilmesi de ikinci kat bir daha acı veriyor....
Yazınız hoş'tu...
Bence böylesi en güzeli, çevreden soyutlanmak, kendi başına kalmak...
Tebrik ederim,
Selamlar, Sevgiler,
Harikasın Ejderha dövmeli kız:)))))))
Okumaktan büyük keyif aldığım kalemden, etkili bir çalışma daha. Keşke daha sık paylaşımda bulunsanız demeden ayrılmıyorum sayfanızdan. Kutlarım.
lisbeth
çook teşekkürler.