- 552 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YABANCILIĞIN TANIDIK MİSAFİRİYİM
gülnur ateşoğlu
Bazen canınız durduk yerde sıkılır,sebepsiz bir iç huzursuzluğu olur.Kimseyle görüşmek,konuşmak istemez sadece kafanızı dinlemek istersiniz.Ya da kafanıza göre esmek...
Öyle bir günün sabahındayım işte.İç huzursuzluğumun yanında dünyaa yansa umrumda olmayacak kadar da bir dingillik var üzerimde.İnanın sandaletlerimi çıkarıp yalın ayak üzerinden yürüsem acısını hiç mi hiç hissetmeyeceğim.Oysa canım ne kadar tatlı ne kadar kıymetliydi.Eskiden kızartma yaparken dahi o patates ve biberlerden iki damla yağ sıçrayıpta elim yanacak diye mutfakta olağanüstü hal ederdim.Dondurucuda buzluklar hazırlanır,ecza dolabında yanık kremleri kontrol edilir.acil durum için telefon olabildiğince yakın mesafeye getirilirdi.Ve ola ki tava tutuştu söndürme çabalarına girişmeden önce hangi balkonun hangi cephesinden avazım çıktığı kadar komşularıma bağırabilirim diye git,gel provasını bile yapardım.Allah,komşularımın yüzüne baktı da böyle bir durumla hiç karşılaşmadılar.
Şimdilerde bu can metanetimin çömleğin ateşte pişmesine,demirin közde boyun eğmesine bağlamıyorum elbet.
Tüm paniklerimiz,kaygılarımız,korkularımız bilinmeyenden kaynaklanır.Ne ile karşılacağız ne olacak tüm bu soruların cevapları bilinse endişe ve korkularımıza yer kalmayacak.
Bazen bilmemek güzeldir.Üstelik hayallerde bilinmemezliğe dayanmaz mı?Ayrı bir dünyadır bilinmemezlik.
Mesela;
Çocukluğumda "bit pazarı" dendiğinde önce bir kaşıntı başlardı saç diplerimde.Ve sonra bitlerin kolkola şehir turuna çıktıkları bakımsız,pis,sıradan bir pazar yeri gelirdi gözümün önüne.
Ta ki yine böyle sıkıntılı zamanlarımda yollarıma düşüpte İstanbul’un nadide semti gözbebeğim Kadıköy’ün arka sokaklarında turlarken tesadüfen karşılaştığım yaşanmışlıkların gözler önüne sergilendiği bu yerin bit pazarı olduğunu öğrendiğim ana kadar.
Bir an şaşalamış sonra da Amerika’yı keşfeden Macella’nın edasıyla ilk adımımı atmıştım.
Başkalarının sizden önce bir yeri keşfedip etmemesinin,bilip bilmemesinin sizin o heyecanınızı merakınızı,coşkunuzu,duygunuzu yaşamanıza engel değil ki.İşte bende engellenemeyen bir çoşku ve merakla izlemeye başladım.Bit pazarı adıyla hiç alakası olmayan benim ilk gördüğümde mazi pazarı adını verdiğim yüzlerce eşyanın tıkış tıkış sığdırılmaya çalışılıpta başarı sağlanılamayan dükkanlara.
Daha adımınızı atar atmaz üstünüze burada ki eski eşyaların bir rehaveti çöküyor.
Hemen ayağımın dibinde yanları sedef kakmalı,koyu lacivert kadife kumaşla kaplanmış minderli,ayakları yerden oldukça yüksek koltuğa oturuveresim geliyor.Biran benden önce kelli felli,elinde inci tespihi başında namaz takkesiyle,seksenli yaşlarda bir amca oturuyor.Yüzünde ibadetini tamamlamış olmanın bir mutluluğu var.Etrafında dört dönen gençten bir kadın,kızı olsa gerek.Üzerinde karşı duvarda asılı duran,az önce imrenerek dantelini incelediğim pembe,yarı tül elbise var.Karşı raftan aldığı gümüş tepsiye,nefti yeşil çiçekli,sarı kulplu kahve fincanlarını itina ile yerleştiriyor.Gözlerim buğulanıyor.Elimi ceviz ağacından yapılmış kapaklarının bir tarafı ayna ile kaplanmış kitaplığa atıyorum.Biran başım dönüp,sendeliyorum.Kitaplıktan bir kaç kitap düşürüyorum.Satıcı sakarlığımı görmeden hızla yerden topluyorum.İçinde zarfsız bir mektup düşüyor,okuyorum."Dayıcığım,sömestr tatilinin gelmesini iple çekiyorum.İlk defa televizyon seyredeceğim için çok heyecanlıyım.Annem televizyon aldığınızı söylediğinde inanamadım.Gerçekten içinde insanlar mı var dayıcığım?".Tarihine bakıyorum,yıllar..öncesi...Çocuğun coşkusunu kaçırmadan aldığım yere bırakıyorum.
Burası loş bir ortam,hınca hınç dolu.Adım atacak yer olmasa da sizi uçsuzz,bucaksız bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.Kulağınızı hiç yormayan derinden derinden,içinize nakış gibi işleyen kürdi hicazkar makamında kırkbeşlik plaklardan bir ses yükseliyor."Saymadım kaç yıl oldu,sen ellerin olalı.Bilmem yüzün güldü mü?Ayrıldık ayrılalı.Ah ah...."
İki adımda karşımda duran beyaz elişi dantel pikeyle dekore edilmiş,rustik başlıklı karyolanın kenarına yarı yatar yarı oturur vaziyette ilişiyorum.Satıcının beni aralarında kaybolduğum eşyaların içerisinde ayırt etmesi çok zor.Bunun vermiş olduğu rahatlıkla karyolaya iyice sırtımı dayayıp,ayaklarımı tertiplice uzatıyorum.Şarkının nakaratı dilimden düşmüyor."Saymadım kaç yıl oldu,sen ellerin olalı..."
İç huzursuzluğum yerini huzura bırakıyor.
mazi pazarında,yabancılığın tanıdık misafiriyim.
Hasret tokluğuna
Gece olunca dükkanın tüm ışıkları kapanıyor,
Bir geceliğine yatıya kalıyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.