ŞANTİYE HN.
"Rivayetler çeşitli ve çelişkili dostum, biri birini tutmuyor. Benim bildiğim bu adam Japon firmasının bizim ilçede kurduğu şantiyede çalışan tek Karadenizli idi"
"Ben delikanlıyken adam yaşlanmıştı, hatta bir ara göremeyince Vecdi ağabeylere sordum bana ’öldü ya geçen hafta ’ dedi de öyle öğrendim öldüğünü. Benim duyduğum; kızı doğunca raporları alıp nüfus idaresine koşmuş ve idarede müdürlük yapan Saniye hanım bebeğe ne isim verileceğini sorduğunda, ne iş yaptığını soruyor zannedip ’ şantiye" lafını ağzından kaçırmış. Saniye hanım da gazyağı şişesinin dibine benzeyen gözlüklerini indirip isim hanesine "Şantiye" yazıvermiş.
Saniye hanım -rahmetli- kulakları da pek az işitirdi. Ne duyarsa onu yazar sonra "yanlış oldu " diye itiraz edenlere ilçedeki müzmin hasta ve özürlü çocukları anımsatarak "sen şükret, önemli olan sağlıklı olması, isim ne ki" der sustururdu.
Bizim o devir, yani Saniye hanımın nüfus müdürlüğü olduğu dönemde adı doğru yazılan bebek sayısı yüzde on’u geçmez. Onlar da Saniye hanımız senelik iznini kullandığı zamanlarda dünyaya gelen şanslı bebekler.
Benim kardeşime babam sahabe ismi olsun maksadıyla "Ebubekir " adını koymak istemiş ancak saniye hanım nüfusta " Öbübekir" diye yazmış.
Herkes "Ebubekir" vaya "Bekir" olarak hitap etse de resmi işlerde daima kayıtlı ismini kullandı "Öbübekir " kardeşim.
O sebeple kimse “hangi Bekir ?” diye sormazdı.
Bir de noktalama işareti hususunda sıkıntısı vardı Saniye hanımın. Nokta konacak yerde kullanmaz nerde gerekmiyorsa oraya nokta koyardı merhume.
Ölenin arkasından kötü konuşulmaz derler, ölmeden de cesaret edip söyleyemedik ya işin doğrusu.
Konuştuğu gibi yazar, yazdığı gibi konuşurdu Saniye hanım. Sohbet ederken kim olursa olsun dikkat etmezdi. Kaymakam bey’in odasında haftalık toplantı sohbete dönüştüğünde “benim tik’im var” deyince odadakiler yutkunmuş ve “tikin mi? “ demişlerdi.
Korkunç bir şey değil mi?
Babamın adının neden "Nızamettın " olduğunu, benim adımın "Kadır " olduğunu sormuştun ya, işte ondan.
Muhasebeci Nur abinin oğlu son zamanlarına yetişti Saniye hanımın. Onun adı da “Önür” kaldı. Saniye hanım resmiyette Nur fakat biline adıyla Nuri abiye “dört nokta için beni mahkemeye mi verecen Nur yüzlü ağabeycim” sözüyle kandırmıştı adamı.
Müezzin Şemsi de resmiyette “Şemşi” dir fakat “bir küçük noktadan sebep devleti meşgul etmek haramdır” diyerek adli makamlara başvurmadı adını değiştirmek için.
Allah’tan o sıralarda “Gülveren” gibi isim koymak isteyen olmadı, olsaydı mı?
Karşıda kasap Adem abi var ya o da bizim kuşak. Nüfusta yazılı ismi “Badem” dir. Ama ha! Çok kızar söyleyince.
Lokantacı Kibritçi Zeki’nin nüfustaki resmi adı “Ziki” idi, lakin mahkeme açıp adını değiştirenlerden ilkidir o.
Bütün kabahat Saniye hanımda değildi elbette. Bizim de katkımız yok değil. Şive ile söylediğimiz isimleri nasıl duyarsa öyle yazıyordu rahmetli. Bir de kadınlar sosyete ismi koyacağız diyerek bazı yabancı isimler bulup, Saniye hanıma söylerken de ağızlarını yayınca acayip bir hal alıyordu.
Bu hususta en dertlilerden biri “Çaağnan “ hanım diğeri “ Naargiz “hanım idi.
Artık ben sana benim hanımın “Sakine “ olan adını ne yazdığını söyleyeyim ama sen yazma sakın.
(Söyledi ,yazamıyorum)
İşte “Şantiye “ de Saniye hanımın dikkatsizliği, babasının heyecanı sebebiyle, anıldığı zaman üzerinde barakaların, iş makinelerinin, kazma kürek vs olduğu zannedilen yer olarak kaldı zihinlerde bir ömür.
Bir ara mahallede “ Şantiyeyi su bastııı” diye bağırtı duyunca hanımlar Şantiye hanımın evine akın etmiş sonradan Japonlara ait şantiyeyi su bastığı anlaşılmıştı.
Bu isimden sebep evde kaldığı söylendi, fakat ben ihtimal vermedim hiç. Biraz zilliydi zaten. Bir de gayet rahat yetişti be arkadaş. O zaman öpüşme sahnelerinde bile sırtımızı dönerdik. Bu Şantiye hanım “ben sekiz çeşit öpüşme biliyom . Bak sana da göstetiyim mi” derdi bazen bana, kaçardın suratım kızıla boyanmış vaziyette.
Şuleyman bakkal bazen “Şantiyede kaç kişi çalışıyo ?” diye sorar milletin midesini bulandırırdı.
İşte bu şakaların sebebiyle de evlenmek için talipler gereli cesareti bulamadı derim ben.
Bulamaz tabi sen çıkar mahalle meydanında “Şantiyeye tır girmiş” dersen infial olmaz mı?
Ama hakikaten malzeme dolu bir Tır girmişti şantiyeye.
Birkaç talibi tam olacakken dediklerine göre damat adayları ilerde
“ eşim Şantiye” diye takdim edebilmeyi göze alamadığından vazgeçmiş izdivaçtan.
Sağlıkçı Mınır Bey ( asıl adı Münir idi) ile Aşçı Tekir ( Şişko Tekin) bir dönem Şantiye’ye asıldılar. Kız türlü cilveler ve işveler ile bankadaki paralarını yiyip ikisini de eli avucu boş gönderdi hanımlarının karşısına. Kadınlar da “ Oh iyi oldu çoluk çocuğun rızkı koca Şantiye’ye yeter mi?” dediler.
Bir sabah mahalle kahvesinde ilçede olup bitenlerin dedikodusu yapılırken konu Japonların şantiyesine gelmiş, kahveci Cetın “şantiyenin girişi değişecekmiş” deyince bisikletçi Vahri “Hangi şantiyenin?” diye sorunca derin ve meraklı bir sessizlik olmuştu.
Şive sebebiyle zaten tam söyleyemediğimiz isimler bir de Saniye hanımın maharetli elinden geçince ortaya acayip isimler çıkıyordu.
Trabzonlu imam “ Çenabi Hak, pağa sakin gul hakkiyle kelmayun” dediğinde herkes kalfa Hakkı’ya bakıp derin bir nefes alırdı.
Hele Cuma hutbesinde “ kabiları kabatacasun, çami ortecesun, berdeyi cekecesun aziz çemaat” dediğinde herkes birbirine bakar kafa sallardı.
Cenaze namazlarında “ habu merhumi nasi pilurdunuz “ diye sorduğunda hep bir ağızdan “eyi” diye bağırırdı ahali.
Vaazlarında pipo içen bir adamı anlatırken “ ağzina keçürmiş bibo’yi, kötini beğenmiş, ne çami var ne nemaz, sorsan bişe” der Avukat Paha (asıl adı Baha) beyi eleştirirdi daima.
Konuyu dağıtmayalım, Şantiye bir ara bir görüşte yıldırım aşkıyla tutulduğu şehirlerarası otobüslerde şoförlük yapan bir adamla kaçmış, adam Samsun’a kadar geldiklerinde “sahi senin adın ne ?” diye sorup, kızcağız da “Şantiye “ deyince, Çarşamba belediyesinin önünde otobüsten indirilmişti.
Bir zaman evden çıkamadı kızcağız.Ondan sonra kasap Lüfti ( Saniye hanım bu ismi yazarken sadece iki harfin yerini değiştirmişti ..bişe yok anlıyacanız.) Terzi Şemşerttin’e ( Paçalı Şemsettin hacda şeytan taşlarken vefat etti) milletin içinde “ Lan sen şantiye’ye gidip geliyomuşsun” deyince, dayak yedikten sonra asıl maksadının terzinin şantiyede bir takım dikiş işleri aldığı söylentisini ima etmek olduğunu söyledi.
Yaşı otuza geldiğinde ilçemizin tek kuru temizlemecisi Huat ( Asıl adı Fuat) abi Şantiye hanıma talip oldu. O da pek razı olmadıysa da yaşı geçtiğinden, evde kalırım korkusuyla rıza gösterdi ve evlendiler.
Günler geçti yeni damat dışarıya çıkmaya başlayınca problemler de başladı. Muzip arkadaşları şaka yollu takılsalar da bir müddet sonra bu şakalar dokunmaya başladı Huat abiye.
Olmadık yerde elleriyle işaret ederek “Aha şu var ya şantiyede çalışıyor” diyorlardı.
Bir öğle vakti masonluktaki dereceler gibi fırlamalıkta “üstat” derecesine yükselen arkadaşlarından biri Huat abi’ye “ şantiyeye boru hattı döşüyorlarmış. Galiba doğalgaz gelicek” dediğinde iş bitbiş oldu.
Huat mahkemeye başvurup Şantiye Hanım ile boşandılar.
Böylece aklımıza gelmeyen başımıza gelmiş oldu. İsimden sebep de boşanma olur mu demeyin. Biz demiştik “oldu” şahit olduk.
Anadolu’nun köy isimlerine bakınca insanımızın bu husustaki engin düşünce dünyası, kültürel birikimi ve her türlü varlığa karşı cinsel yaklaşımı gözler önüne serilir.
Bunlardan bazıları; Domalan, Tokmaklı, Kocakaymaz, Kamışlı, Tezveren, Cicili, Tekerler, Dölekler, Gebeşler gibi isimlerdir.
Yani bir vatandaşa askerde “nerelisin?” diye sorduklarında “ Domalanlıyım komutanım” dedi mi, o askerlik kolay bitmez.
Ya nöbette sıla hasretiyle “bizim Kocakaymazda şimdi kirazlar olmuştur “ derse…
Ya bir profesör “değerli öğrencilerim ben de köy çocuğuyum. Köyüm ‘Tezveren’ çok şirin bir yerdir” derse öğrenciler “No şirin No şirin ..Şirineee” demez mi?
Hutbede cemaati coşup uçurtan hoca efendi bir örnek gerektiğinde “işte benim köyüm olan ‘Tekerler’de’ de böyle bir yatır varrr” derse, cemaat uçmaz mı?
Ya da liseye giden oğlunuz “baba bizim köyümüz neresi*” diye sorarsa siz “Tokmaklı köyündeniz “ diyebilir misiniz?
Bir mecliste “Gebeşler köyünden İhsan abimiz “ diye sunulursanız.
Ya da “Döleklerden hacı İbrahim” derler ise ne olur ki?
Bir arkadaşım iş adamı amcasının adının “Oral” olduğunu söylemişti, yıllar önce bu ismin akıllara nasıl geldiğini anlayamadığını söylerdi.
Bir de soyadı “motor-azmış-kıllıbacak-yuvarlak-donsuz-otuzbiroğulları” olanlar var.
Darısı başımıza.
Yazan : Suret Kakmaz
YORUMLAR
:))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))))
siz çok yaşayın emi...alkışlıyorum değerli kaleminizi...
selam ve saygımla...
erolabi
Parıltınız eksilmesin.
Saygı ile.
elde olmayan bu çarpıklıklar bu eşsiz kalemin anlatımıyla çok daha güzelleşiyor...bende ismimim yanlış yazılmasından çok sıkıntılar çektim....nüfusta TACEDDİN....YAZILI aynı nüfusta TACETTİN....İKİ ADET D VEYA İKİ ADET T ÇOK SIKINTILAR YARATMIŞTI...sağol erolabi harikasın saygılar
erolabi
Babam annesinin nüfus kayıtlarını bulamıyor. Ve annesinin dünyaya hiç gelmediği resmi evraklarda yazıyor.
Sırf isim hatası .
Selam ve saygı ile.
erolabi
Sevdiklerinizle beraber inşallah.
Selam ve saygı ile.
Dostum yakinen bilirim belki sen de duymuşsundur...Erzurum'un meşhur halk ozanlarından Rahim SAĞLAM'ı hala çalıp söyler...Birde Av.vardı Konya'da okurken Rahime İÇERİ...epey dava kazanmıştı duyduğuma...Ya şu meşhur sanatçı Altan DÜZYATAN' tanıyor musun? Velhasılı kelem...pardon kelam olacaktı...Yalnış yazdım Saniye abla kibi...selamlar mizah ustası,gülmekten gülmenin ne olduğunu unuttum...
Okuyanlar;
Döndü DURDU,
Gani HANİ,
Tosun KABAKOL,
Altan KORALTAN,
Rahmi ÇAPSIZ
Kahraman KARAKOYUN
Erzurumlu Selim tarafından 6/12/2012 11:41:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
erolabi
Erzurumun isimleri ne kadar uzun olursa olsun kısaltırlar ...
Sebo-Sado- Hado- Mado- Dido gibi...
Bir tek "yarân yiiim " derken kısaltma kullanmazlar ki orda da kısaltma olmaz uzaltma olur ....
Selam ve sevgilerimle...
Erzurumlu Selim
televizyonda bir yarışmada yarışmacının adı Sezar dı sunucu sordu neden Sezar diye babası Sezer ismini koymak istemş ama memur yanlış yazmış adı da öyle kalmış çok değişik isimler var
güzel bir yazıydı yine gülümsettiniz
saygılar
erolabi
Yanlışlıkları say say bitmez...
SAYGI İLE.
sami biberoğulları
erolabi
Amcaoğlunun adı merhum Dedemin amcasından esinlenmişti.
Yooo söylemem de ..
Adını değiştirmek zorunda kaldı.
:))))))))Saygı ile.
Değerli akadaşım..
Şimdi sen bana ilham verdin. Onu buraya yazmayım da ayrı bir yazı olarak kalemem alayım.
Başlktan sora ya da yazının bitiminde Senin ''Şantiye HN.'' başlıklı yazının bana bu anıyı hatırlattığını da özellikle yazacağım.
Çok teşekkürler.
Haa bu arada yazın her zamanki gibi müthişti.