Çağlar İçinde Değer Yitiren Folklor ve Kavram Karmaşası Üzerine Araştırmacı Nuri Kaymaz ile Söyleşi
Mine Köker :
Kaybolan folklorik değerlerimiz ile söyleşiye başlasak…
Nuri Kaymaz :
Halkın kendisinin yaşam biçimi aslında bir folklor. Çünkü halkın kendisi folkloru yaratmıştır. Gelenek, görenek, masallar, kendi inanç değerleri ( baykuştan korkmak, gece tırnak kesmemek, yeni doğan bebeğin göbeğini kesip, cami, okul gibi belli yerlere bırakmak,..) Folklor insanlık tarihinin başlangıcından beri var. Bu gün folklor deyince sadece halk oyunu anlaşılıyor, tanımlama yanlış. İlkçağlardan bu yana dans var. İlkçağlarda evlenmemiş kadın ve kızların, ayaklarına halka taktıkları ve bu durumun erkekler tarafından cazibe haline geldiği bilinir, bu da bir folklordur. Örneğin Anadolu’da yeni gelin olan bir kız uzun süre o evdeki erkeklerle konuşmaz. Bu durumun baktığında gelenek görenek olduğunu söylüyorlar ama araştırmalarım sonucu, bu bir kadın direniş hareketidir. Çünkü Med ve Pers savaşında Medler yeniliyor ve Persler kadınları kendilerine alıyorlar. Kadının tek savunma silahı orada konuşmamak oluyor. O tarihten bu güne taşınan ve gelenek haline gelen bir şey bu.
Mine Köker :
Batıl inanç ya da hurafe olarak bilinen şeylerin tepkisel nedenlerden doğduğunu söyleyebilir miyiz?
Nuri Kaymaz :
Evet İsmet Zeki Eyüboğlu bu konuda bir kitap yazdı. “Halk İnançları”. Bu inançların çoğu çaresizlikten ve tepkiden doğmuştur. Örneğin ‘gece tırnak kesmek’ günah sayılmıştır. Bu o dönem geceleri aydınlatma olmadığı için yemeğe düşebilir, ayağa batabilir gibi farklı nedenlerden doğmuş ve inanç haline gelmiştir. Genç bir kız onu isteyen kişiyi istemiyorsa buna karşı ayakkabısını ters çevirerek ya da pişirdiği kahveye tuz katarak tepkisini gösterir. Evlenme çağına gelen genç bir erkek önüne yemek geldiği zaman yemeği fırlatır. Ya da sabahları geç kalkar aile fertlerine küser. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Mine Köker :
Bu değerlerde kaybolma nerede ve ne zaman başladı?
Nuri Kaymaz :
Folklorun temeli feodalizmdir. 18. Yüzyılda Sanayi Devrimi ile beraber, folklorda kayıp başlamıştır. Bu yüzden Avrupa bütün folklor değerlerini kayıt altına almıştır. Üniversiteler kürsüler kurmuştur, Kültür Bakanlıkları önemli paralar aktarmıştır.
Mine Köker :
Biz de durum nasıl?
Nuri Kaymaz :
Biz de Cumhuriyet’le beraber folklorda kayıplar başlamıştır. Cumhuriyet’le birlikte tek yönlü Halkevleri kurulmuştur.Ve İlk Milli Eğitim Bakanı Rıza Nur Anadolu’daki diğer halkları ( Ermenileri, Keldanileri, Süryanileri, Kadimileri, Yezidileri, Kürtleri, Arapları,..yok sayarak tek yönlü folklor derlemesi yaptırmıştır. Bu süreç yakın zamana kadar devam etmiştir. Bu sürece TRT Radyo’ da dahildir. Muzaffer Sarısözen ve ekibi 15.000 türkü derlediler ve bir çok Ermeni, Kürt türkülerini Türkçe’ye çevirdiler. Bu ekibin içinde Celal Güzelses büyük bir rol oynadı. Bu gün bunların devamı İzzet Altınmeşe, Burhan Çaçan, Celal Yarıcı, Yavuz Top, Musa Eroğlu gibi sanatçılardır.
Mine Köker :
Kayıt altına alınmış halk ozanlarına ait derlemeler ve folklorik kaynaklar var mı?
Nuri Kaymaz :
Evet var. Milli Kütüphane’de 1000’e yakın cönkler var. Bu cönkler halk ozanlarının yanlarında taşıdığı defterlerdir. Bu defterler Cumhuriyetin ilk yıllarında toplatılmıştır ve hala bu cönklerin bir çoğu kayıptır. Bu kayıpların adresleri benim gibi deli araştırmacılar tarafından bilinir. Çünkü bu cönkler Osmanlıca yazıldığı için, çoğu kişi bunları Kuran zannedip hala saklıyorlar. Bu cönkleri bu güne kadar Milli Kütüphane’de kimlerin okuduğu, araştırdığı bilinmiyor, devlet tarafından yasaklanmıştır. Ben 20 defa başvurdum, geri çevirdiler. Bir anımı anlatayım : Ankara’da Milli Kütüphane’ye gittim. Cönkleri araştırmak için sordum. Daha sonra güzel bir kız beni karşıladı ve bir saat süreyle sohbet ettik. Sorduğu sorularla beni doğduğuma pişman etti. Daha sonra da iki polis gelip beni karakola götürdü. 24 saat cönkler yüzünden karakolda kaldım.
Mine Köker :
Cönklerle ilgili söyleşmişken Dengbej nedir ?
Nuri Kaymaz :
Deng güzel sesli kişiler demektir. Bunlar da Kürt halk ozanlarıdır.
Dengbej, Anadolu ekininde çok önemli bir yer tutmasına karşın günümüzde ne olduğu fazla bilinmeyen bir ekinsel örgedir(motif). Nedir dengbej? Kürtçede "deng" ses, "bej’ ise sese biçim veren, ruh kazandıran, canlandıran, sesi söze dönüştüren, söyleyen demektir. Dengbej, sesi, sözü iş ve uğraş edinmiş, mekanı ses ve söz olmuş kişidir. Dengbejler, halk ekini ürünlerinin, Anadolu yaşam biçiminin, en önemli tanıkları ve derlemecileridir. Anadolu insanının çeşitliliği ve bu çeşitlilikten doğan varsıllık, Anadolu halkının ekinsel yapısına, ürünlerine de büyük bir çeşitlilik ve varsıııık kazandırmıştır. Kürt halk yazınının ve folklorunun önemli bir dalı olan dengbejlik, bir anlamda Kürt halk ozanliğıdır. Ekinsel örgelerin dilden dile, ilden ile, kuşaktan kuşağa ulaşmasını sağiayan kişilerdir dengbejler.
Bildiğim kadarıyla yazılı kaynaklar azdır bu kişilerle ilgili. Ankara’da Milli kütüphaneler, Beyrut’ta, Almanya’da, Rusya Kraliyet Kütüphanesi’nde bazen kayıtlar bulunmaktadır. Bugüne kadar bu kayıtlar yayınlanmadı. Bazen derlemeler yapılmıştır. Örneğin, ben ilk defa Türkiye’de Mem ü Kül yazdım. Bu kişi Kürtlerde Nasrettin Hoca kadar önemli bir güldürme ustasıdır. Kayıt altına alınmamış binlerce dengbejimiz var. Maalesef karşılaştığım kişilerin ellerinde sinema veya farklı projeler var. Ama hiçbiri dengbej veya folklar hakkında araştırma yapmadılar. Kürtlerin en büyük kaybı folklar hakkında araştırma yapmamaları. Çünkü folklor bir halkın ana damarıdır. Eğer bir halkı yok etmek istiyorsanız onun folklarını yok edersiniz. Folklorun içinde tarihin kendisi vardır.
Mine Köker :
Hangi yazarlar folklordan faydalandı?
Nuri Kaymaz :
Örneğin; Enver Gökçe, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Ahmet Arif, Osman Şahin, Nazım Hikmet en çok folklordan faydalanan yazarlardır. Yaşar Kemal der ki; Romanlar, destanların bir damarıdır. Türkiye’de sinema ve tiyatroda folklor yeterince kullanılmadı. Türk aydınları folkloru ciddi anlamda anlayamadı. Bugün dünyada Japonlar ve Fransız halk bilimcileri Türkiye’ye gelerek derlemeler yapmaktadır.
Mine Köker :
Moda ile folklor arasındaki bağlantı nedir?
Nuri Kaymaz :
Tasarımcıların çoğu folkloru bilmek mecburiyetindeler. Kadın giyiminde halk motiflerini çok kullanmışlardır. Başak, aslan,at gibi… 2003 yılında Fransa Paris’te yapılan bir moda toplantısında 120 bildirge sunulmuştur. Bu bildirgelerin sonunda yeterince folklordan faydalanmadığımız sonucu çıkmıştır. Kadının ojesinden, tırnağına, kaş şeklinden v.b süslenme biçimlerine kadar her şeyinde folklor vardır. Keza erkeğin de aynı.
Mine Köker :
Sizin derlemeleriniz var mı?
Nuri Kaymaz :
Derleme ötesi “Fırat Boyları” diye bir çalışmam var. Altı şehir, kırka yakın kasaba, bine yakın köy ve mezra. Oraları dolaşarak masalları, türküleri,
ağıtları ve halk inançlarını toplayıp derlemek istiyorum. Eğer kişisel olarak para bulabilirsem. Bu çalışmayı yaparken şirketlerden ya da Kültür bakanlığından para istemeyeceğim. Çünkü onlardan para istersem onların isteğini yerine getirmiş olurum. Öyle düşünüyorum.
Mine Köker :
Bir yandan terzilik yaparken bir yandan da araştırmacı olarak çalışmak nasıl bir şey? Sizi yormuyor mu?
Nuri Kaymaz :
Ben manyak kelimesini her zaman severim. Çünkü manyak olmak için bu ülkede bilinmeyen şeyleri ortaya çıkarmak ve yazmak gerekiyor. Folklor ya da araştırma özveri işidir. Kendinizden bir şeyler ortaya koymak zorundasınız. Kültür bakanlığına ya da şirketlere mektup göndererek, onlara yalvararak para istemek bana göre aşağılıktır. Ben bu ülke de hiçbir zaman ne ödül alacağım ne de kendi düşüncelerimden ödün vereceğim. Çünkü bu ülkenin şairleri, yazarları barlarda oturup içki içmekten birbirlerini tavlamaktan başka bir şeyler yapmıyorlar. Biz de Sartre’lar Fano’ lar yoktur. Eğer param olsaydı bu ülkenin her köşesine Aziz Nesin’in heykelini yapardım.Çünkü %80’i aptal dedi. Ben de bu aptallardan birisiyim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.